Sevgili Sevgili okurlarım, İstanbul Büyükşehir’de sayfaların açılmasına henüz yeni başlandı.
Orası AKP iktidarının en büyük “Hazinesi” idi. Hiçbir makam tarafından ciddi bir denetime tabi tutulmazdı.
Hazinenin paraları yıllarca öylesine çarçur edilmiş, öylesine dağıtılmıştı ki...
Yandaş dernekler, yandaş vakıflar, yandaş cemaatler ve özellikle de yandaş müteahhitler.
CHP işte böyle bir yağma ortamında belediyeyi kazandı ve devraldı.
Eski parayla yazıyorum, trilyonların değil, katrilyonların bile hesabını soran yoktu.
Orası başlı başına “Bağımsız bir dükalık” olmuştu.
Şimdi İmamoğlu’na düşen en büyük görev, bu kuruluştaki yolsuzluk, vurgun ve peşkeş iddialarını ortaya çıkarmaktır...
Ve bu süreci önceki gün başlattı.

★★★

Bir Büyükşehir belediyesi düşünün...
1.7 katrilyonluk yedek ödeneğin tamamını 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri öncesinde tüketmişler. Bir haftada 980 trilyon lirayı harcamışlar.
Bütçe açığı 7 katrilyon.
Vadesi geçmiş borçların toplamı 7,2 katrilyon. Bütçe açığı da en az bu kadar.
İBB’nin kasasında şu an itibariyle sadece 7 trilyon lira var!
İstanbul’da yaşayan 16 milyon insana hizmet vermekle yükümlü olan bir belediyenin içler acısı halini bu rakamlar yeterince gösteriyor.
Üstelik önceki gün yapılan Belediye Meclisi toplantısını (hayatımda ilk kez) televizyonda canlı yayında izleme fırsatı buldum.
AKP’li çoğunluktan bir kişi bile bu rakamlara itiraz etmedi, edemedi.

★★★

Çok özetle verdiğim bu rakamların anlamı şudur:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi batıktır.
Özel bir şirket olsaydı hakkında derhal iflas kararı verilir, yöneticileri tutuklanırdı.
İstanbul’da yaşayan 16 milyon kişiye hizmet vermekle yükümlü olan bu kuruluşun durumu ibret vericidir.
Bu rakamların, bu iflas tablosunun arkası mutlaka gelecektir, gelmek zorundadır.
Şimdi İmamoğlu’ndan beklenen bir şey daha var.
Yapılan ihalelerde dönen dümenlerin, yandaş dernek ve vakıflara yapılan hortumların tek tek, isim isim açıklanması.
O süreçte kimlerin ne götürdüğünü bilmek herkesin hakkıdır.
Bu tablo sadece İstanbul’un değil, bütün Türkiye’nin sorunudur.
İktidar eğer İstanbul’u kazanmış olsaydı, bu süreç aynen ve giderek artarak devam edecekti.
Şimdi mamaları kesildi... Öyle varsayıyorum.
İşte o yüzden panik yaşıyorlar.



Sevgili okurlarım, ODTÜ öğrencisi olduğumuz 1960’lı yıllarda yaşadığımız bazı olayları hiçbirimiz unutmadık.
ODTÜ o zaman kuruluş aşamasında idi, bu kadar büyümemişti. Binalar bile yeni yapılıyordu.
Dönemin hükümetleri tarafından üniversitemize çok büyük alanlar verilmişti. Buna Eymir gölü dahildi.
Rektörümüz rahmetli Kemal Kurdaş gerçekten büyük insandı.
Günün birinde bir kararı hepimize duyurdu:
“Genç öğrencilerimiz, çorak üniversite arazimizi ağaçlandırmak zorundayız. Bu işi hep birlikte yapacağız.”
Gönüllü çalışma taburları kuruldu.
Kız ve erkek öğrenciler ve üniversite personeli tam kadro seferber olduk. Rektörlük bize yer gösteriyor, fidanları sağlıyor ve bir de kazma kürek veriyordu.
Başımızda Kemal Kurdaş hocamız, hep birlikte (Çoğu çam olmak üzere) ağaç dikme seferberliği başlattık.
Sayısını bilmiyorum, Eymir gölü çevresiyle birlikte bütün arazimize binlerce, belki on binlerce fidan dikildi...
Ve ilginçtir, o fidanlar Ankara’nın bozkır ikliminde tuttu. Bugün her biri kocaman ağaçlara dönüşmüş durumda. Ankara yeşillendi.
Şimdi Ankara’daki ODTÜ ormanlarının temelinde işte bu çabalar yatıyor.

★★★

Şimdi iktidar, hiç hoşlanmadığı ODTÜ’nün arazisine yine göz koydu ve burada öğrenci yurdu yapmaya karar verdi.
Ama yurt ODTÜ’nün değil iktidara bağlı Kredi Yurtlar Kurumu’nun olacak.
Yurdun yapılacağı yerdeki o güzelim kavak ağaçlarını birkaç gün önce sabahın erken saatlerinde iş makineleri ile devirdiler, hızarlarla kesip yerle bir ettiler.
Yüzlerce ağaç birkaç saat içerisinde yok edildi.
Bu konuda gerekli izinleri veren Verşan Kök isimli rektör olanlara seyirci idi.
Recep Bey’in adamı... Kendisini o makama Recep Bey atamıştı.
Olanları protesto eden öğrencilerin üzerine polis çağırdı, üzerlerine gaz sıkıldı.

★★★

Evet, 1960’lı yıllarda bizim bir rektörümüz vardı.
Rahmetli Kemal Kurdaş...
Hepimizi araziye sevk edip bugünkü ODTÜ ormanlarının oluşmasını sağlamıştı.
Şimdi başka bir rektör var, yüzlerce büyük kavak ağacını yerle bir ettiren...
Kurdaş rektördü, bu da rektör!
Nereden nereye!