19 Ocak 2008’de Şam Arap Kültür Başkenti ilan edildiğinde Esad’ın sağ tarafında Cumhurbaşkanı Gül, sol tarafında Katar Emiri Hamed oturuyordu.
4 Eylül 2008’de Başbakan Erdoğan Şam’a gittiğinde yanında Hamed’le birlikte Ermeni dostu Sarkozy vardı. Üçlü; Katar doğal gazını Suriye üzerinden Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya taşımayı planlıyordu.
İran ve Rusya dostu Esad kabul etmedi.
Arap Baharı’nda Suriye’ye yönelik savaşın bir nedeni de bu proje.
Savaş döneminde Fransa, Türkiye ve Katar ortak hareket etti.
Bu üçlü; ABD, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle birlikte Esad’a karşı mücadele ederken İran ve Rusya Suriye’ye destek veriyordu. Böylece Türkiye, Rusya ve İran’ın düşmanı oldu.
Haziran 2016’ya kadar.
Erdoğan düşürülen Rus uçağı için Putin’den özür dileyince Türkiye aniden Rusya’nın dostu oldu.
Ocak 2017 Astana, sonra da Soçi Süreci başlayınca Türkiye İran’a da yanaştı.
ABD ise İran’ı ambargo ve yaptırımlarla tehdit ediyor.
ABD; PYD/YPG’ye yardım ediyor.
Durun iş bununla da bitmiyor.
Türkiye; Suriye sorununu Rusya ve İran’la çözmeye kalkışınca Batılı ülkelerin tümü Erdoğan’ı yalnız bıraktı.
Temmuz 2013’te Müslüman Kardeş Mursi’yi deviren Sisi’ye yanaşan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn
Erdoğan’a düşman kesildi.
Üç ülke ve Mısır Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan ettiler.
Arap ve dünya Müslüman Kardeşleri’nin lider ve yöneticilerinin yarısı Türkiye, geri kalanı da Katar’da.
Haziran 2017 dört ülke Katar’la diplomatik ilişkisini kesti.
Savaş tam çıkıyordu ki İran ‘eski düşman’ Katar’ı sahiplendi. Peşinden Türkiye Katar’a asker yolladı.
Oysa Suriye olayında Türkiye ve Katar Esad’a destek veren İran’ın düşmanıydı ve Katar’ın yeni düşmanı dört ülke Türkiye’nin müttefikiydi.
Garip bir denklem çünkü İran’ın düşmanı Trump S-400 konusunda Ankara’ya düşman kesilmişken Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar Emiri Temim ile acayip dost ve Putin’le aralarında su sızmıyor.
Türkiye ve Katar şimdi de Osmanlı’ya kazık atan Şerif Hüseyin’in torunu ve ABD müttefiği Ürdün Kralı Abdullah ile dost olmanın yollarını arıyor.
Ama ortada yine bir gariplik var çünkü Ankara’yı tehdit edip duran Trump’ın Katar’da çok büyük iki askeri üssü var ve tüm bölgeyi bu ve Türkiye’deki on kadar üslerinden yönetiyor.
Çelişkiler bunula da kalmıyor.
Erdoğan’ın acayip dostu olan Temim iki hafta önce Washington’daydı. Amerikan üslerinin genişletilmesini Katar parasıyla sağladığı için Trump canlı yayında ona teşekkür etti.
Bir gün sonra Suudi Bin Selman ‘Gel istediğini yap bizim buradaki üslerden’ demiş.
Katar’ın ABD’de 180 milyar dolarlık yatırımı var.
Son ziyarette Temim ABD’den 30 milyar dolarlık sivil ve askeri uçak satın aldı.
Ama esas bomba Temim ABD kamuoyunu ve karar alıcılarını yanına çekmek için Yahudi lobilerine yüz milyonlarca dolar dağıtmış.
Temim’in İsrail ve lobilere bağlılık çabalarıyla ilgili İsrail medyasında çok hikaye yayınlandı.
Örneğin benzer amaçlar için Temim son yıllarda Amerikan üniversitelerine 1.8 milyar dolar bağış yapmış.
Emir Hazretleri Trump ve Amerikan yönetimine ‘Ben Muhammed Bin Selman’dan daha yakışıklıyım ve size çok daha iyi hizmet ederim’ demiş.
Temim yakışıklı olabilir ve yılda 170 milyar dolarlık gaz da satabilir ama sonuçta 400 bin nüfuslu Katar’ın yüzölçümü 11 bin kilometrekare ve Taliban ile ABD arasında arabuluculuk yapmanın dışında bir işe yaramıyor.
70 yıldır Suudileri her yerde ve her alanda tepe tepe kullanan Amerika’nın iki milyon 150 bin kilometrekarelik Suudi Arabistan’da da üsleri var ve Bin Selman’ın günlük petrol satışı 700 milyon dolar.
İlkesizliğin genel karakter olduğu Ortadoğu’nun kaypak zemininde dengelerin nasıl değiştiği ortada.
Ama genel kural görüntü nasıl olursa olsun çoğunluk ABD’in emrinde.
Yani ABD’de güçlü olan Yahudi lobilerinin hizmetinde.
Hani şu kölelik hikayeleri.
Gerisi gırgır şamata.
Elalem bizi pazarda görsün numarası.