Sayıştay yargı dairelerinin verdiği kararlar ile TBMM’ye sunulan çeşitli belediye raporlarını incelediğimizde, belediye ve özel idarelerin derneklere, vakıflara taşınmaz tahsis edemeyeceğinin hüküm altına alındığını görüyoruz. Ama AKP ile özdeşleşmiş dernek ve vakıflara devlet imkanları sonuna kadar açık. Belediyeler, dernek ve vakıflarla ancak ortak bir hizmet alanında iş birliği protokolü yapabiliyor.

Belediyeler, belediye meclisinin kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk alanlarına giren konularla ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınmış vakıflar, meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebiliyor.

CUMHURBAŞKANI KARARIYLA

Özetle, her vakıf ve dernek belediyelerle iş birliği yapamıyor. Derneğin yalnızca kamu yararına çalışan dernek olması, vakıfların ise vergi muafiyeti tanınmış vakıflardan olması gerekiyor. Kamu yararına çalışan dernekler, cumhurbaşkanı kararıyla tespit ediliyor.

Bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için en az bir yıldır faaliyette bulunması, derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar verecek nitelikte ve ölçüde olması şartı aranıyor. Kamu yararına çalışan derneklerin İçişleri Bakanlığı’nca en az iki yılda bir denetlenmesi gerekiyor.

KRİTER AKP’YE YAKINLIK

Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenen dernek-vakıflara gelir ve kurumlar vergisi avantajları, KDV istisnaları, izin almadan yardım toplayabilme, gümrük muafiyetleri, taşıtlarına siyah plaka takabilme, yerel yönetimlerle ortak hizmet projesi yapabilme gibi ayrıcalıklar tanınıyor.

Asıl cevaplandırılması gereken kamu yararına çalışan derneklerin hangileri olduğu, bu derneklerin hangi ölçüte göre seçildiği, bu derneklerin ne derece şeffaf olduğu, kamu olanaklarından yararlanan dernek ve vakıflara hangi belediyenin ne gibi olanaklar, ayrıcalıkların tanındığıdır. AKP’ye yakınlık anlaşılıyor ki en büyük kriter oluyor.

YAPILMASI GEREKEN

Ayrıcalıklı dernek ve vakıflarla ilgili en hassas konu şeffaflık ve hesap verebilirlik eksikliğidir. Bunun için yapılması gereken de bellidir. Onları hatırlatalım:

1- Belediyeler yeterince şeffaf değil. Belediyeler hangi dernek ve vakıflarla iş birliği yaptığını, protokollerini, bunlara kullandırdıkları imkanları kamuoyuna açıklamalı. Belediyeler, halkın vergilerini harcayan kurumlardır ve sadece Sayıştay’a hesap vermekle kalmayıp kamuoyuyla da paylaşmalı.

2- Şeffaflığın ikinci ayağı ise kamu yararına çalışan dernek ve vakıfların şeffaf olmaları gereğidir. Madem ki devlet diğer vakıf ve derneklerden farklı statü, kamu ayrıcalığı tanıyor, kaynak aktarıyor, onlarla proje yapıyor. Yararlanan vakıf ve derneklerin de kamuya karşı sorumlulukları var. Yasal düzenleme ile bunlar da kamuoyuyla tüm mali verilerini paylaşmalı ya da bu verileri toplu olarak İçişleri Bakanlığı Sivil Toplum İlişkileri Genel Müdürlüğü paylaşmalı, sivil toplum kuruluşlarına aktarılanları kamuoyu bilmeli.

SİSLİ ALAN 

Söz gelimi kaç belediye bunlarla ilişki içindedir? Tahsis yapmış mıdır? Kaç adet iş birliği projesi imzalanmıştır? Neden sadece belli vakıf ve derneklerle ilişki kuruluyor? İşte en kör ve sisli alan burası. Devletten paranın çekildiği kara delik. Yeni tip kaynak aktarım aracı. Aktarsınlar ama hesap versinler. Hesap verildiğinde ve şeffaf olunduğunda usulsüzlüklere engel olunacaktır.

Kamu kaynağının doğru ve hukuki kullanımı için yalnızca Sayıştay’dan medet uman bir yaklaşım olamaz. Buna ne bu kurumun gücü yeter ne de iktidarlar her alanı denetime açar. Şeffaf ve hesap verebilir bir yapı kurulmalı ve buna göre de yasal düzenleme yapılmalı. Bazıları hesap verebiliyor, kuruluş amacına uygun çalışıyor. Hepsi şeffaf ve hesap verebilir olmadıkça “Ayrıcalıklı” vakıflar, dernekler üzerindeki leke hiçbir zaman kalkmaz.