Uluslararası ilişkilerde kaçınılmazdır...
Hayalleriniz ve hamasetiniz, imkanlarınızdan fazlaysa, “zafer” için çıkılan yol, “kaos”la sonuçlanır.
AKP’nin Suriye macerası da tam bu şekilde ilerledi.
AKP hükümetinin “kardeşim Esad”dan, “katil Esed”e varan macerası, neo-Osmanlıcılık hayalleriyle başlamıştı.
AKP yöneticilerinin Suriye bataklığına girerken kendilerine biçtikleri “görev” Esad’ı düşürmek, kuzeyde PKK terör örgütü bağlantılı bir “kuşak” oluşmasını engellemek, ülkeyi Türkiye’deki İslamcıların “ruh ikizi” İhvan bağlantılı bir iktidara devretmekti.
2019’a gelindiğinde ise AKP hükümetinin Suriye’de içine girdiği kaosta artık tek bir görevi var: Cihatçı temizliği...
Dünya yakın tarihi, “Mümkün değil bunu yapmaz” dediğiniz liderlerin/yönetimlerin, o mümkün olmayanı gerçekleştirdiği örneklerle dolu.
Fransız milliyetçisi de Gaulle’ün en büyük uluslar üstü proje olan AB’nin temellerini atan kişi olması, Komünist Çin’in ABD tarihinin en anti-komünist başkanlarından Nixon tarafından tanınması bunun ilk akla gelen örnekleri.
Türkiye’de de var örneği: Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın idam edilmesi, içinde Türk milliyetçisi MHP’nin de olduğu bir koalisyon hükümeti tarafından, idam cezası kaldırılarak önlendi.
Şimdi de sıra AKP’de... İdeolojik temellerini siyasal İslam etkisi üzerine kuran AKP’ye, Suriye’deki cihatçıları temizleme görevi biçildi.
İlk görev zaten İdlib’de verilmişti; AKP hükümetinin Rusya ile imzaladığı Soçi Anlaşması, bölgedeki cihatçı grupların Türkiye tarafından -hadi temizlenmesini demeyelim- zapturapt altına alınmasını öngörüyor.
Şimdi de ABD’nin çekilmesiyle, Suriye’deki bir başka cihatçı terör örgütü, IŞİD’in temizlenmesi görevi AKP hükümetine verildi. AKP’nin bu “görev”i aldığına ilişkin açıklama ise bizzat Savunma Bakanı Akar tarafından yapıldı. Akar geçen hafta yaptığı açıklamada açık ve net konuştu: “IŞİD’le mücadele vazifesi,
önümüzdeki günlerde yerine getirilecek...”

Terör örgütünün “4T” stratejisi


Suriye kaosundan Türkiye’ye yönelik tehlike sadece cihatçı teröristlerden gelmiyor. Bir de işin bölücü terör örgütü yönü var.
PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD-YPG Türkiye açısından çok tehlikeli bir strateji izliyor.
Daha önce Ermenilerin Asala ile Türkiye’ye karşı yürüttükleri “4T” stratejisi (terör, tanınma, tazminat, toprak stratejisinin bir benzeri) şimdi Suriye’de işlemekte.
Biz terörist diyoruz ama ne ABD liderliğindeki Batı bloğu, ne de Rusya-İran-Esad üçlüsü, PYD-YPG’-nin silahlı eylemlerini “terör” olarak görmüyor.
PYD-YPG’nin “tanınma” işi de tamam...
Amerikalılar PYD-YPG’yi boğazına kadar silahlandırırken, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo örgütten Suriye’deki tüm Kürtlerin temsilcisiymiş gibi bahsediyor; “Türkiye’nin Kürtleri katletmesine izin vermeyeceğiz” gibi laflar ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, PYD temsilcilerini Elysee’de ağırlıyor.
Rusya, örgütün Moskova’da resmi temsilcilik açmasına izin veriyor.
Esad yönetimi örgütle masaya oturuyor.
“Tazminat” konusunun yolu ise şimdiden yapılıyor, ÖSO ile birlikte yapılan operasyon sonucunda Mehmetçiğin kontrolüne geçen Mare-Cerablus hattında yaşanan polisiye vakaların/adi suçların, Afrin’de kesilen zeytin ağaçlarının bile faturasının Türkiye’ye çıkarılması için Batı basını adeta “bilanço” tutuyor.
“Toprak” konusu ise elbette en sıkıntılı konu... PYD-YPG şimdiden Türkiye sınırında, kendince bir yönetim kurduğu bölgeyi kontrol ediyor. Rusya’nın hamiliğinde Esad’la masaya oturan PYD-YPG’nin kontrol ettiği bu bölgeden özerklik mi, yoksa daha fazlasını mı çıkaracağı henüz meçhul. Ancak Suriye’de PYD-YPG’nin Rusya-Esad’dan “koparacaklarını”, bölgede daha fazlasını kazanmak için “temel” olarak kullanmaya çalışacağı aşikar.
AKP hükümeti Suriye’de Türkiye’yi öyle bir bataklığa soktu ki en ufak bir “başarı” sayılacak sonuç elde etmek için aynı anda pek çok konunun halledilmesi gerekiyor:
- PYD-YPG’nin terörist olduğuna dünyayı ikna etmek.
- PKK uzantısı güçlerin Suriye’nin kuzeyinde bir “özerk yönetim” kurmasını, bunun da dünya tarafından tanınmasını engellemek.
Baba Hafız Esad’ın PKK ile Türkiye’ye karşı oynadığı oyunu, oğul Esad’ın bu kez PYD-YPG ile oynamasına karşı durmak.
- IŞİD canilerinin Suriye’de kalan unsurlarını temizlemek.
- İdlib’de Rusya-Esad’ın da çoluk-çocuk demeden bölgeyi cihatçılardan temizleyecek bir operasyon yapmasını engellemek, ama aynı zamanda da cihatçı terör örgütlerini dizginlemek/ ılımlı hale getirmek.
- Mare-Cerablus hattı ve Afrin’den Mehmetçiği, ne Türkiye’nin güvenliğine, ne de Türkiye’ye yönelik herhangi bir uluslararası hukuk sorununa yol açmadan geri çekmek.
- Üstelik tüm bunları, Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik krize rağmen yapmak.
Neo-Osmanlıcılığın Türkiye’yi soktuğu bataklık bu; Suriye’den “hasarsız” çıkmak imkansız gibi...