Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını nasıl karşılayacağına yönelik belirsizlik sürerken, döviz kurlarındaki yükseliş de bir yandan maliyetleri artırırken diğer yandan dış borç yükünü ağırlaştırması nedeniyle ekonomiyi zorluyor.

Dolar/TL seviyesinin tüm ekonomik faaliyetleri sınırlayan tüketim ve yatırımı olumsuz etkileyen en temel parametre olduğunun altını çizen Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, “Daha fazla mali cephane harcama riskini bu dönem alabiliriz.

Ancak kuru kontrol etmeden TL piyasasında alınan önlemlerin etkileri ciddi oranda sınırlanıyor” uyarısında bulundu. Boğaziçi Üniversitesi’nde risk yönetimi, finansal ekonometri ve türev piyasalar konularında ders veren Prof. Saltoğlu sorularımızı şöyle yanıtladı:

Prof. Dr. Burak Saltoğlu


- Türkiye’nin döviz finansmanını nereden karşılayacağı belirsiz. IMF ile anlaşma olmayacağı net olarak ifade edildi. Swap anlaşmaları, G20 ülkelerinden finansman arayışı gündemde. Kaynak yaratmanın başka yolu var mı?

Dönem şartları ve açıklanan tercihler itibarıyla swap anlaşması dışında döviz getirici başka bir kanal kalmıyor. Turizm, ihracat ve kısa vadeli yabancı girişi gibi döviz sağlayıcı kanallar bu dönemde etkili değil.

İthalat gibi döviz çıkışı yaratan kanallar kapansa da özellikle özel sektörün ödemesi gereken borçlar var. Bu nedenle bir şekilde ülkeye döviz girişi şart. Hazinenin borçlanması belki bir noktada gündeme gelebilir ama o da bu şartlarda çok kolay olmayabilir.

BU KRİZ GEÇİCİ DEĞİL

- Hükümet hâlâ yüzde 5 büyüme ve eski planla yola devam ediyor. Yeni bir ekonomik plan gerekmiyor mu?

Muhtemelen yakın dönemde yeni bir büyüme rakamı telaffuz edilebilir. Bu şartlarda yüzde 5 büyüme senaryosu mümkün görünmüyor. Bütçe açığının biraz daha artırılması pahasına yeni bir kamu borçlanması gerekebilir.

2. ve 3. çeyrekte negatif büyüme kaçınılmaz. Büyüme planlarını 2021 için yapmakta fayda var. Tüm bunlar için döviz kaynağında da daha net ve öngörülebilir açıklamalar gerekiyor. Tüm oyun planı krizin geçici olduğuna göre kurgulanmış gibi. Ama krizin çok hızla düzelmesi öngörülmüyor.

Daha fazla mali cephane harcama riskini bu dönem alabiliriz. Ancak kuru kontrol etmeden TL piyasasında alınan önlemlerin etkileri ciddi oranda sınırlanıyor. Dolar/TL seviyesi tüm ekonomik faaliyetleri sınırlayan tüketim ve yatırımı olumsuz etkileyen en temel parametre.

- Merkez Bankası para basmaya başladı. Nasıl bir program izliyor?

2018’den beri devam eden belirsizlikleri yönetmek için önemli oranda cephane harcadık. Bu anlamda zor bir noktadayız. Bu konuda çok uzun vadeli stratejimiz var mı öngörmek biraz zor. Daha çok yol üzerinde ve şartlara göre değişen bir plan var.

Zamana yayarak planlanan bir strateji kurgulanmış. Burada da öncü rolü para politikası ve kredi genişlemesi alıyor. BDDK hamlesi sonrası bankaların kredi vermek yerine Hazine bonolarına yöneldikleri görülüyor. Bu nedenle, kredi kanalıyla kaynak yaratmanın ne kadar etkili olacağı da net değil.

Tüm bu gelişmeler kur üzerinde baskı yaratmaya devam eder. Vatandaşın zaten çok büyük oranda dolarda olması ve swap hamlesi kurdaki artışı sınırlıyor. Ancak global belirsizlikler artarak devam ederse kur üzerindeki baskı artar. Bu nedenle, mevcut planın değiştirilmesine gerek doğabilir.

‘Felaket riski fonu’ kurulabilir


- Bugün yaşadıklarımızdan ders çıkaracak olursak, ilerisi için ekonomide ne tür önlemler alınabilir?

Bu tür krizler için bir katastrof (felaket) riski fonu kurulabilir. Bu fonlar başta işsiz ve dar gelirlerin tazmin edilmesi olmak üzere doğru amaçlarda kullanılabilir. Doğru amaçlarda kullanımı çok sıkı kurallarla belirlenebilir.

Bu tür kaynakların popülist kullanımlardan uzak tutulacağı bir kurgu kolay olmasa da şart. Deprem gibi bu tür afetlere her yönden hazır olmak lazım. Özellikle büyüme yılları bu tür fonların oluşumu için doğru zamanlardır.

- Finansal piyasalarda salgın sonrası nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalacağız?

Normal şartlarda krizden çıkışı netleştirecek en temel konu virüse bir aşı bulunmasıyla olur ki o ancak 2021 baharını bulacak. Bu süreçte önemli iniş çıkışlar yaşayabiliriz. Kriz çıkışında da finansal piyasalar çok hareketli olacak.

Bu kadar ortaya saçılan likiditenin geri çekilişinde Türkiye’de kur, faiz ve enflasyon ciddi hareketlilik yaşayacak. Çok etkili tepki vermek gerekecek. Ancak kriz sonrası dünya ve Türkiye ekonomisini oynak bir dönem bekliyor.