Merkez Bankası’nın (MB) döviz yükümlülükleri ve swap ile alınan ödünçler düşüldüğünde eksi 48 milyar dolara gerileyen rezervleri yeni ekonomi yönetiminin önünde duran en büyük sorunlardan biri olarak görülüyor.

Yerli ve yabancı kurumlar uzun süredir MB’nin rezervlerinin dış borçları ve cari açığı fonlayacak kapasitesinin kalmadığı yönünde uyarıyor.

Ekonomistler, 2019 başından bu yıl ekim sonuna kadar geçen 22 aylık dönemde, büyük kısmı kuru düşük tutmak için harcandığı tahmin edilen rezerv miktarını 133.2 milyar dolar olarak hesaplıyor. Buna rağmen kur düşmediği gibi faizlerin de yükselmesi, kaybedilen rezervin ne uğruna heba edildiği sorusunu gündeme getiriyor.

Üstelik, 2001 krizinin ardından eksiye düşen ancak ilerleyen 10 yılda yüksek faiz politikası ve küresel para bolluğunun ödülü olarak hızla biriken rezervlerdeki kaybın yerine konması da çok zor gözüküyor. Rezervlerin yeniden nasıl birikeceğini ve bunun ne kadar zaman alacağını konunun uzmanlarıyla konuştuk.

ÖNCE AÇIKLIK GETİRİLMELİ


Hazine ve bankacılık uzmanı Kerim Rota, kaybedilen rezervlerin yerine konmasını kova ile verip, çay kaşığı ile doldurmaya benzetti ve MB’nin öncelikle son 20 aydaki şeffaflıktan uzak işlemlere bir açıklık getirmesi gerektiğini söyledi.

Brüt rezervlerde artışın uzun süre boyunca oldukça istikrarlı ve şeffaf bir hükümet ve ekonomi yönetimi gerektirdiğini ifade eden Rota, bankanın yılda 20-25 milyar dolar civarında ihracatçıdan doğrudan döviz alım avantajı bulunmasına rağmen; eriyen rezervlerin 4-5 yılda bile yerine konmasının çok zor olduğunu savunuyor.


Dr. Murat Kubilay


ÜRETİM DEVRİMİ İLE MÜMKÜN

Uluslararası finans uzmanı Dr. Murat Kubilay’a göre ise radikal değişimler olmadığı sürece rezervlerde aynı toparlanma mümkün değil.

Kubilay, bu radikal değişimleri ise şöyle tanımlıyor: İlk olarak yüksek faiz verilirken aynı zamanda yeni bir büyüme hikayesinin yaratılıp buna dış yatırımcıların ikna edilmesi, ikinci olarak da üretim devrimi yapılarak kur seviyesinden bağımsız sürekli cari fazla verilebilmesi şart.

Kubilay, sanayi ile hizmet sektörleri cari fazla vermeye başlasa dahi heba edilen 10 yıllık rezervlerin en az 5 yılda yerine konabileceğini söylüyor.


‘DÖVİZ ALIM İHALELERİ BRÜT REZERVİ ARTIRMAZ’


Merkez Bankası’nın (MB) rezervleri artırmak için döviz alım ihalelerine başlayabileceği de belirtiliyor.

Kerim Rota'ya göre, MB’nin şeffaf döviz alım ihaleleri açabilmesi için yatırımcıların TL tercihi yaptığı bir zaman dilimi gerekiyor. Böyle bir dönemde ihaleler yoluyla döviz satın almaya başlasa da brüt rezervlerin hemen artmayacağını söyleyen Rota, bunun nedeni ise şöyle açıklıyor:

“Satılan rezervlerin yerine “borç rezerv” olarak adlandırabileceğimiz swaplar kondu. MB’nin bu swaplara kolay erişebilmesi için de önce Türk bankalarının Londra piyasası ile yaptıkları swaplar yasaklandı. Bu yasaklar nedeniyle Türk bankaları tüm döviz likiditelerini yurt içinde bu swaplara taşıdılar. Şimdi MB döviz satın alırken döviz likiditesi azalmış bankaların bu swapları eşanlı olarak azaltması beklenir. Dolayısıyla swap sonrası net rezervler artsa da brüt rezervler uzun süre artmayacak.”

Yeniden rezerv yaratmanın dövize ek talep yaratıp kuru yine yukarı iteceğini belirten İktisatçı Murat Kubilay da yeniden böyle bir rezerv birikiminin yapılabilmesi için hem sıcak hem de soğuk para (doğrudan yabancı yatırımlar) girişinin olması gerektiğini söyledi.

"ASIL HATALAR ZİNCİRİ 2019'DA BAŞLADI"


Türkiye’de açık veya örtülü döviz satışlarının tarihsel sürecini de anlatan Murat Kubilay,  2011 yılı sonrası siyasi müdahaleler neticesinde MB’nin politika faizi kullanımı kısıtlanınca; ağırlıklı ortalama fonlama faizi ile birlikte açık döviz satışlarının uygulanmaya başlandığını söyledi. Her iki tercihin de sonuçta daha büyük finansal istikrarsızlıklara yol açtığını ifade eden Kubilay, “2011-2019 arasında yaşanan bu acı deneyime rağmen, ekonomi yönetimi bu politikayı terk etmek yerine daha da riskli bir şekilde uygulamaya koydu. 2019 başına kadar TCMB net rezervleri 33 milyar dolara kadar eritildi; üstelik faizler de arttı ve kur da yükseldi” dedi.

Kubilay, asıl büyük hatalar zincirinin bundan sonra başladığını söyleyerek, şöyle devam etti:

“Bireylerin ve şirketlerin ticari bankalarda tuttukları döviz ve altın hesapları; swap vasıtasıyla MB tarafından ödünç alındı. Örtülü bir şekilde kamu bankaları ve bir ihtimal Türkiye Varlık Fonu da kullanılarak piyasaya verildi. Ancak yastık altına kaçış ve sermaye çıkışı hızlandıkça bu şekilde yaratılmış suni kaynaklar tükendi. Üstelik kur ve faiz de sonunda yine artmış oldu.”