Üç dönem milletvekilliği iki kez de Adalet Bakanlığı yapan Seyfi Oktay, 70 yıla yaklaşan siyasi hayatı ve anılarını “Adaletin İzinde” başlıklı kitapta topladı. 1936 yılında Malatya’da doğan Oktay, Ankara hukuk fakültesini bitirdi. CHP Ankara Altındağ Gençlik Kolları üyeliği ile başlayıp, Halkçı Parti, SHP ve CHP’de politika yaptı. Çalkantılı yıllarda bakan olan Oktay, gazeteci Necdet Saraç’ın yayına hazırladığı kitabında, 84 yıllık hayat hikayesini ve ilginç anılarını şöyle anlattı:

ÖZAL’IN TEKLİFİ: Turgut Özal’ın başbakanlığı ve benim Halkçı Parti ile SHP’nin grup başkanvekili olduğum dönemde çıkarılan kanunlardan 73’ü için Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açtım ve büyük bölümünü kazanarak yasaları iptal ettirdik. ‘Özal’ın belalısı’ olarak anılmaya başlandım. Bu durum Turgut Özal’ı çok rahatsız etmişti. Yakın dostum, eski senatör ve Şişli Belediye Başkanı Mehmet Emin Sungur, Özal ile de dosttu. Bana, Özal’ın “Bizim partimize geçsin” teklifini iletti. Mümkün olmadığını söyledim. Bir süre sonra da ANAP Milletvekili Metin Emiroğlu, Özal’ın teklifini tekrarladı. Ben de “İntihar ederim, yine de ANAP’a geçmem” cevabını verdim.



TÜRKEŞ İLE ANISI: MHP-Ülkücülerle aramızda hep mesafe vardı. Adalet Bakanı olduğum dönemde Almanya’ya gittim. Dönüş için hazırlık yaparken uçakta Alparslan Türkeş’in de olduğunu öğrendim. Uçakta karşılaşmak istemedim ve dönüş biletini bir gün sonraya erteledik. Bir süre sonra muhalefet tarafından Meclis’te hakkımda gensoru önergesi verildi.  Gazeteciler Türkeş’e gensoruda nasıl tavır alacaklarını sordu ve o da “İyi bir memleket evladı, iyi bir devlet adamıdır” dedi. Gensoru oylamasında MHP’nin aleyhimde oy vermemesi için tüm grubunu salon dışına çıkardı. Sağcılık solculuk önemli ama insan olmak her şeyden daha önemli.

Oktay, evli ve üç çocuk babası...


CHP’DEN İSTİFA: Deniz Baykal’ın genel başkanlığı döneminde CHP farklı bir yapıya dönüşmüştü. 1996 seçimlerine parti kıl payı barajı aşmıştı. Ancak Baykal ve ekibi, hiç kimseyi dikkate almadıkları gibi, hiçbir sorumluk da üstlenmiyorlardı. Ben de Şubat 1999’da CHP’den istifa ettim.

Erbakan’a mahcubum


Oktay, “Erbakan Hoca’ya mahcubum” dedi ve nedenini şöyle anlattı: “Bir gün kalp ameliyatı oldum. ‘Erbakan Hoca arıyor’ dediler. Kendine has üslubu ile ‘Seyfi bey kardeşim, acil şifalar diliyorum, geçmiş olsun’ dedi. Hem şaşırmış, hem üzülmüştüm. Çünkü ben, o eşini kaybettiğinde arayıp başsağlığı bile dilememiş, cenaze törenine de gitmemiştim. Erbakan vefat edince bu ezikliğin ve üzüntümün sonucu cenazesine gittim. Akşama kadar taziyede hazır bulundum. Ona karşı vicdani mahcubiyetimi yerine getirdim.”

Seyfi Oktay, koalisyon hükümetinde bakanlık yaptı.

Vicdani olarak rahatım


SEYFİ Oktay, kitapta şunları anlattı: “Sivas’ta 1993 yılında yaşanan o acı olaylar sırasında adalet bakanıydım. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’e birlikte Sivas’a gitmeyi önerdim ancak bütün ısrarıma rağmen gitmek istemedi. Bu konuda bakanlar kurulunda çok sert tartışmalar oldu. Çiller, Aziz Nesin için soruşturma açılmasını istedi, ben de herkesle ilgili açılmasını önerdim. Soğuk bir hava esti. Çünkü bu önerim Başbakan ve İçişleri Bakanı da dahil bütün siyasi sorumlularla ilgili soruşturma açma anlamına geliyordu. Çiller ve DYP’liler cenaze törenine katılmadılar. Bütün saldırılara göğüs gererek sorumluları ortaya çıkarma konusundaki çalışmalarımdan dolayı vicdani olarak rahatım.”

MÜTHİŞ BEYİN İNÖNÜ


Seyfi Oktay, Erdal İnönü için şunları söyledi: “Halkçı Parti ile SODEP’in birleşmesi sonucu SHP olarak yolumuza devam ettik. Genel Başkan Erdal İnönü olmuştu. Milletvekili seçilemediğim dönemde de bana partinin hukuk müşavirliği görevini verdi. Böylelikle TBMM’den kopmadım. Erdal İnönü ayrıntılarla uğraşmaz, temel felsefeyi önemserdi, detaylara boğulmazdı. Meclis’ten çıkar, Kızılay’dan evine yürüyerek giderdi. Çok mütevazi, gösterişten de uzaktı.  Toplumu da iyi analiz edebilen müthiş bir beyindi.”