Bugünlerde bir yandan Covid-19 salgınıyla mücadele ederken bir yandan da Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile karşı karşıyayız. Üstelik KKKA da tıpkı Covid-19 gibi sinsice bulaşan ve ölüme yol açan tehlikeli bir hastalık. Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin’e ‘Kene vakaları neden arttı?’, ‘KKKA nasıl bulaşır?’, ‘Kene ısırığını neden hissedemiyoruz?’,

‘Kene ile mücadelede ilaçlama niye işe yaramıyor?’ gibi merak edilen soruları yönelttim ve çarpıcı yanıtlar aldım. İşte açıklamalar:

Prof. Dr. Barbaros Çetin


HİÇ FARK EDİLMEZLER

“keneler 225 milyon yıldır dünyamızda yaşayan zorunlu parazitlerdir. Bu zaman dilimi içerisinde geliştirdikleri adaptasyon yetenekleri sayesinde günümüzde de yaşayan mucize canlılardır. Kenelerin ağız salgısı (tükürüğü) tam anlamıyla evrimsel bir mucizedir. Kene tükürüğünün içerdiği maddeler (pıhtılaşma önleyici, uyuşturucu, alerji önleyici, bağışıklık sistemi baskılayıcı) hiç fark edilmeden hayvanlardan ve insanlardan kan emmelerini sağlar. Keneler birçok ikincil duyu organına sahiptir.



PUSUDA BEKLERLER

Duyu organları keneler için gerek konaklarının yerlerini belirlemede, gerekse kendi aralarında iletişim kurmalarında önemlidir. Hava titreşimlerini, CO2 ve NH3 gibi organik gazları, vücut sıcaklığını takip edebilirler. Kenelerde iki tip konak bulma stratejisi dikkat çekmektedir. Pusu stratejisinde keneler vejetasyona kısa boylu ağaç veya çalılara tırmanır ve alttan bir konak geçmesini beklerler. Bu noktada ön ayaklarını tıpkı böceklerin antenleri gibi kullanırlar. Öncelikle hava titreşimlerini hissederek bir canlının yaklaştığını hissederler. Avcı stratejisinde ise keneler doğrudan konağa saldırır. Yaşam alanlarından aniden çıkarak yakında olan konağa doğru koşarak tırmanırlar.

KIŞIN UYUMAZLAR

Keneler diğer hayvanları sadece konak olarak değil farklı alanlara göç etmek için de kullanır. Bu sayede dünya üzerinde yayılımlarını genişletebilirler. Örneğin bazı kuşlara ya da memelilere tutunurlar, ama kan emmezler, o canlıyı sadece farklı yerlere gidebilmek için kullanırlar. Kenelerin kimyasallara karşı geliştirdikleri direnç nedeniyle de ilaçlama ile mücadele yapılması mümkün değildir.”


İŞTE BULAŞMA YOLLARI


Virüsün bulaşması genellikle Hyalomma cinsi kene türleri ile olmakla birlikte, diğer birkaç cins keneler de bu virüsü taşımaktadır. Virüs kenelerin yanında, cilt temasıyla, enfekte olmuş hayvanın (koyun, keçi, sığır v.s, kasap hastalığı da denir) kontamine kan serum ya da vücut sıvılarıyla temasla olmaktadır. Örneğin, tedaviyi yapmakta olan doktor veya hemşireye de bulaşmış ve ölümüne neden olmuştur. Dolayısıyla virüs bulaştıktan yaklaşık 10 gün sonra öldürebiliyor, dolayısıyla kene ısırmalarında kendiniz çıkarmaya uğraşmadan en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.

AŞI ÇALIŞMASI YAPILIYOR AMA...


KKKA aşısının Türkiye’de ilk milli aşı olarak üretileceği müjdesi ve hatta belgeseli bile yapıldı. Maalesef henüz ortada resmen satışa çıkarılmış aşı yok. Bu virüsün Türkiye’de şimdiye kadar 7 farklı türü tespit edildi. Tek zincir RNA virüsü olduğu ve sürekli mutasyona uğradığı için aşısını yapmak şimdilik mümkün görünmüyor. Aşı ticari olarak pahalı bir organizasyon, son 50 yıldır 40’tan fazla ülkede KKKA vakaları görülüyor. Şimdiye kadar hiçbir ülke bunu başaramadı.

VAKA SAYISINDA TÜRKİYE İLK 3'TE


Bu hastalık yüzde 10-60 arasında ölüm oranına sahip olup, Avrupa, Afrika ve Asya’da olmak üzere 40’tan fazla ülkede görülmekte olup, pek çok ülkede endemiktir. DSÖ raporlarına göre Türkiye, en çok vakanın görüldüğü ilk 3 ülke arasında bulunuyor.