KILIÇDAROĞLU, 2017’DEN BU YANA NEYİ İNŞA ETTİ?


Değişim kaçınılmazdır ve değişim yaşandıkça ortaya yeni koşullar çıkar. Bu yeni koşullara göre de yeni analizler yapılır ve politikalar üretilir. Koşullar değişmiştir ve siz artık eski koşullara göre politikaları savunamazsınız! “Somut durumun somut tahlili” der Sovyet Devrimi’nin lideri Lenin kitabında ve eylemlerinde... Karl Marks da şu tespiti yapar: “... Bir toplumsal oluşum, içerebileceği bütün üretici güçler yeteri kadar gelişmeden önce asla yok olmaz; yeni, daha yüksek üretim ilişkileri, maddi varlık koşulları eski toplumun bağrında olgunlaşmadan önce eskilerinin yerini almazlar. Onun içindir ki, insanlık kendi önüne, ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar; çünkü yakından bakıldığında her zaman görülecektir ki, sorunun kendisi ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi koşulların mevcut olduğu ya da oluşmakta olduğu yerde ortaya çıkar.” “(Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 24)

Somut durum şu: İktidar, AKP, 18 yılın sonunda kaybediyor! Bir gazeteci dostumla konuşurken şu cümleyi kurdu: “İktidar alınmaz, verilir.” Bu cümlenin üzerinde durdum ve ‘somut durumun somut tahlilini’ yapmaya çalıştım.

Örneğin... Ekonomi politikalar dibe vurmuş!

Örneğin... Hukuk sürünüyor ve herkes adalet arıyor!

Örneğin... Ana muhalefetin lideri mektupla tehdit ediliyor, ses yok!

Örneğin... Medyanın büyük bölümü iktidara karşı olanlara ‘linç’ kampanyası yürütüyor!

Örneğin... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ‘suikast’ tartışması yapılıyor ve belgesi ortaya çıkıyor, yalanlıyor!

En kötüsü de... Kibir!

İktidar ve kalemleri ‘tarihin kendileriyle başladığına’ inanmış durumda!

Somut durumun somut tahlili mi?

Kibir, iktidara kaybettirdi


16 Nisan 2017 referandumu...

Başkanlık sistemine geçiş oylandı ve yüzde 51’le Anayasa’nın 18’inci maddesi değişti! AKP-MHP ittifakına karşı, CHP, Meral Akşener ve diğer muhalefet ‘Hayır’ oyu kullandı. Aldıkları oy yüzde 48.59’du. İşte tam da bu noktada somut durum ortaya çıktı: ‘Hayır’ oyları İstanbul’da yüzde 51, Ankara’da yüzde 51, Antalya’da yüzde 59, Adana’da yüzde 58, İzmir’de yüzde 68 oldu.

Bu bir işaretti...

24 Haziran 2018’de yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu ama... Millet İttifakı’nın oyu (yüzde 33.94) dışarıdan HDP’yi de (11.70) aldığınızda yüzde 46’ydı...

Bu da bir işaretti!

Geliyoruz 31 Mart 2019 yerel seçimlerine... İstanbul, Ankara, Antalya, Adana ve İzmir’de, Millet İttifakı başarıya ulaştı! Yani... 16 Nisan 2017 referandumunda ‘Hayır’ oyu veren iller, belediyeleri de iktidardan aldı! İşte tam da bu noktada almadı, iktidar verdi!

Kibir kaybetti, kaybetmeye devam etti. Bu süreci de en iyi okuyan isim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Neden mi?

Lince sessiz kalmak


Bu köşeyi okuyanlar bilir... Kılıçdaroğlu’nu ve ‘ittifak’ konusunda CHP’nin programından verdiği ödünleri en çok eleştiren isimlerdenim. Altı Ok tartışmasında gerçekçi bir şekilde CHP’nin ‘sağa’ kaydığını, ilkelerin yıpratıldığını, program düzeyinde eleştiriyorum. Ancak...

Bir de somut durum var!

Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 50+1’e ulaşmak için bu modeli benimsiyor!

Çünkü...

21 Nisan 2019... Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta linç girişimi yaşandı.


25 Temmuz 2020’de kurultayda yaptığı konuşmada ve sonrasında hep vurguladığı “Türkiye’nin adalet konusunda nefes alması” gerektiğiydi... Ekonomide gelinen noktaydı ve ‘demokrasi’nin olmazsa olmalarıydı. ‘İttifak’ gemisinin ‘kaptanı’ olarak hareket etti ve ‘beş benzemez’ denilen partileri şu ana kadar aynı çatı altında tuttu. (Hatta... CHP’nin oylarının artmasını değil ittifakın oylarının artmasını istedi.)

Bu taleplere karşı iktidar cenahı ‘kibirden’ vazgeçmedi...

Görmedi, görmek istemedi!

Örneğin... 31 Mart’ta İstanbul kaybedildi... Seçimi tekrarlattı fark yedi...

Örneğin... Milletvekili dövüldü, ana muhalefet liderine Çubuk’ta linç girişimi yaşandı, sessiz kaldı!

Örneğin... FETÖ Borsası kavramına sağır oldu...

Örneğin... Yasadışı dinlendiklerini iddia eden liderlerin çığlığına sert bir tonda yanıt verildi!

Gelinen noktada... Ben de CHP’nin Altı Ok üzerinden politika geliştirmesine karşıyım... ABD’den gelecek desteğe sert bir dille karşı çıkılmasında yanayım... Geçmişinde AKP politikalarının sıkı savunucularının ‘öz eleştiri’ vermeden ‘muhalifliğe’ soyunmasından rahatsızım.

SONUÇ: Kibir sürüyor... CHP liderinin cumhurbaşkanı aday olma ihtimalini bile küçümsüyorlar. Unuttukları: İktidar alınmaz, verilir.