Aşık Veysel’i dinliyorum kaç gündür:

“Koyun verdi kuzu verdi süt verdi

Yemek verdi ekmek verdi et verdi

Kazma ile döğmeyince kıt verdi

Benim sadık yârim kara topraktır...”



Cumhuriyetimizdir o toprak...

T.C.



Babam okula gittiği günleri anlatırdı:

“Cumhuriyet yoksulluk içinde kurulurken, bir anne gibi davrandı, önce çocukların iyi yetişmesi için elindekini-avucundakini onlara verdi... Bizler de çok heyecanlıydık, iyi birer evlat olmak için sanki söz vermiştik... Bayramlarda marşları çalmak için düdüğümüz yoktu... Kendi yaptığımız teneke düdüklerle onuncu yıl marşını çalardık...”

Hepsi donanımlı, bilgili birer bireydi...

Hepsi başarmıştı, babam ve arkadaşları... Ben de oğluma anlatırım kimi zaman...

İlkokulu, ortaokulu, liseyi, üniversiteyi...

Hepsini veren:

T.C.



Siz de bakın...

Şu saçlarını örmüş küçük kız... Şu küçük oğlan... Şu el ele çift... Şu çocuklar, torunlar, eşler, dostlar, arkadaşlar, sevgililer...

Hayat zor da olsa; bir yuva, belki bir araba, yazları iyi-kötü bir tatil... Her şeye rağmen vazgeçilmez bir vatan... Sıra anıları anlatmaya geldiğinde her birimizin kim bilir ne uzun bir hikayesi...

T.C. hepsi...



Başımız derde girdiğinde sığınağımız...

Huzurlu günlerde güvencemiz...

Beynimizdeki bilgi, elimizdeki hüner, işimiz, ekmeğimiz...

Gururumuz...

Onurumuz...

Sevdamız...

Koyun veren, kuzu veren, süt veren T.C...



Şimdi onun bize ihtiyacı var...

Yaşaması için...

Kuraklıktaki başak...

Yağmursuz çiçek...

Susuz ceylan gibi T.C...



Lamı cimi yok...

Bu kez T.C. bir oy istiyor bizden...

Hadi...




16 Nisan 2017 tarihli yazısı