Siz de fark ettiniz mi? İki aydır AVM’siz bir hayat sürüyoruz. Demek ki mümkünmüş. Dün Fox TV’deki yayından sonra Ankara’nın en sevimli semtlerinden Aşağı Ayrancı’da Güvenlik Caddesi’nin bir başından diğerine yürürken dikkatimi çekti. Meğer her şeyi bulabileceğimiz mahallelerde yaşıyormuşuz.

Eczane, kasap, balıkçı, market, bakkal, medikal market, perdeci, avizeci, butik tuhafiye ve zücaciye dükkanı, berber, çiçekçi, kuru yemişçi, doğal/organik ürün dükkanı, mandıra, mezeci, fırın, restoran, dönerci, kebapçı, meyhane, pastane, hırdavatçı, kırtasiye, sahaf, diş hekimi, sağlık noktası, veteriner kliniği...

Aklınıza ne gelirse, hepsinden bir ya da birkaç tane var.

Düşündüm de mahallede kalmanın, mahallede alışveriş yapmanın en güzel tarafının mahalleliyi tanıyan, bir şey satın aldığınızda genelde ne kadar ve nasıl alacağınızı bilen, işini yaparken sizinle sohbet eden, halinizi hatırınızı soran, size gülümseyen, parası eksik çıkan komşusuna “olsun sonra verirsin abla” diyebilen esnaf olduğuna karar verdim.

O ışıltılı AVM’lerde bunu bulmak gerçekten zor.

Caddede bir başka dikkatimi çeken şey de son birkaç yılda artan üçüncü nesil kahvecilerin çokluğu oldu. Ben bazılarının müdavimiyim. İnanmayacaksınız ama sosyal izolasyon günlerinde onları da çok özledim. Sabah gazeteye yürürken uğradığım, kahve alıp yoluma devam ettiğim kahvecilerin bugünlerde “al götür” satışlara başladığını görünce mutlu oldum.

Birbirinden güzel, minik ama sıcacık, buram buram kahve ve pasta kokan dükkanlardan söz ediyorum. Benim gönlümde taht kurduklarını, benim için küresel kahve markalarının pabucunu dama attıklarını söyleyebilirim.

Büyük şehirlerin, haliyle AVM’lerin esaretinde yaşayan milyonlarca insandan biri olarak söylüyorum:

Son iki ayda mahalleyi yeniden keşfettik. Dilerim yeni dönemde bu alışkanlığımız kalıcı olur. Zor zamanlarda büyük emekleriyle yanımızda bulduğumuz mahalle esnafını normale döndükten sonra unutmayız.

Kenti yönetenlere küçük bir tavsiye: Sokakta, caddede, mahallede yaşamı teşvik edecek adımlar atın. Açık hava AVM’leri oluşturun. Gerekirse bazı caddeleri, sokakları trafiğe kapatın. Vatandaşın yeni dönemde o beton yığınlarına hapsolmasına izin vermeyin.

Özel sağlık kuruluşlarına dikkat!


Bizim bir Tonguç Ağabey’imiz var. Bizim ünlü “Kars/Kaz Lobisi”nin bir üyesidir. İşin esprisi bir yana, Op. Dr. Tonguç Sugüneş’ten söz ediyorum. Sadece iyi bir cerrah değil, aynı zamanda iyi bir hastane yöneticisidir. En önemli özelliği çözüm odaklı olmasıdır. Uzun zaman kamuda çalıştı, yöneticilik yaptı. Halihazırda özel bir grubun Ankara’daki iki hastanesinde genel müdürlük yapıyor. Siyasi fikirlerimiz birçok alanda örtüşmez ama yurtseverlik konusunda hep aynı noktadayız. Önceden buluştuğumuzda hep memleket meselelerini konuşurduk. Şimdilerde haliyle korona salgını gündemimizde.

Birçok özel hastane gibi onlar da salgın hastanesi olarak görev yapıyor. Koronalı hastaları alıp tedavi ediyorlar. Ben “sizin cenahta durum nasıl” diye sorunca çok ilginç rakamlar paylaştı:

Türkiye genelinde 562 özel hastanede 52 bin yatak kapasitesi varmış. Ülkenin yoğun bakım yatağının yüzde 65’i özel hastanelerdeymiş. Şu anda 54 bini hekim 300 bin sağlık çalışanı ile sağlık ordumuzun ön saflarında bulunuyorlarmış.

Gerçekten rakamlar çok büyük değil mi?

Sağlıkta özelleştirmeye karşı biri olarak, mevcut durumun yarattığı gerçekleri de yadsımıyorum. Bu kadar çok yatırım yapılmış. Bu kadar büyük bir insan kaynağı yaratılmış. Türkiye’de sağlık sistemi güçlüyse onların da büyük bir payı var.

Korona salgını başlayana dek özel hastanelerin büyük bölümü kendi ayakları üzerinde durabiliyordu. Ancak korona hastalarını devlet ve üniversite hastaneleriyle aynı koşullarda kabul ettiler. Bunun yanında koronalı hastaları aldıkları için başka hastalar gelmemeye başladı. Devletin kendi hastanelerine verdiği ayni ve maddi desteklerin hiçbiri özel hastanelere verilmiyor. Sadece SGK’nın bakılan hasta başına ödediği katkı payını alabiliyorlar. Buna karşın vergi, kira ve personel, medikal malzeme giderleri azalmıyor, artıyor.

Tonguç Ağabey diyor ki böyle devam ederse birçok özel hastane gelecek aydan itibaren personel maaşlarını dahi ödeyemeyecek.

Salgınla mücadele ederken zaten zor görevler üstlenen sağlık çalışanlarının bir de parasızlıkla karşı karşıya kalması kabul edilemez. Sağlık Bakanlığı, salgın bitene dek salgınla mücadele eden özel hastane personeline de kendi personeli muamelesi yapabilmeli.