Günümüz Türkçesinde “inkılâp” ve “ihtilâl” kelimelerinin karşılığı olarak aynı sözcük yani “devrim” kullanılıyor. Bu bir eksikliktir. Bir dilin zenginliği, sözcüklerin anlam farklarını fark ettirebilmesindedir. “Atatürk inkılâpları” deyiminin sıkça kullanıldığı dönemlerde, Rusya’da 1917 yılında Çarlığın ortadan kaldırılması ve komünist rejimin kurulmasıyla sonuçlanan askeri ve siyasi olaylar Türkçe metinlerde “Rus İhtilâli” olarak anılıyordu. Belki vardır ama ben şimdiye kadar herhangi bir metinde “1917 Rus inkılâbı” diye bir ibareye rastlamadım. İnkılâb, “kâlb”den türemiştir. Yeni bir biçime veya niteliğe dönüşme demektir. Yani reformdur. İhtilal ise “halel”den gelir. Düzeni bozma, ona zarar verme hatta ortadan kaldırma demektir.

27 MAYIS 1960

27 Mayıs 1960 darbesinde ben ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi’nde son sınıfa geçmiş bir öğrenciydim. Sokak olayları yüzünden okul tatildi. Ancak biz, bir grup öğrenci Necatibey Caddesi’ndeki yurtta kalıyorduk. ODTÜ (METU) siyasetten uzak, alafranga bir üniversiteydi. Ama yurt akşamlarında siyasi tartışmalar da eksik olmuyordu. Ben, çoğunluğun aksine Demokrat Parti’yi tutuyordum. İsmet Paşa’nın yıkıcı muhalefetini onaylamıyordum. TBMM’de “Sizi ben bile kurtaramam” demesi zaten suyun ısındığını gösteriyordu. (Kadere bakın ki o İsmet Paşa “idam cezaları infaz edilmesin diye” tüm çırpınmasına rağmen “Menderes ve arkadaşlarını” gerçekten kurtaramadı.) Nisanda Harbiyelilerin Atatürk Bulvarı’nda “protesto resmigeçidi” yapması, yakında gösterime girecek “askeri darbenin” fragmanı olarak değerlendirildi. İpleri elinde tutan Atatürk’ün son Başbakanı ve günün Cumhurbaşkanı “korkusuz komitacı” Celal Bayar, “Bunları tenkil edin” dedi. Yani Harbiyelilerin tümü askerden atılmalıydı. Bayar’ın uygulanmayan bu önerisi yine kadere bakın ki yıllar sonra ordunun kendisi tarafından uygulandı.

MİLLİ “BİRLİK” KOMİTESİ’NDE “İKİLİK” ÇIKTI

Görünüşe göre 27 Mayıs Darbesi’ni 38 üyeli “Milli Birlik Komitesi” yapmıştı. Amaçları kardeş kavgasına son vermek ve ülkeyi hızla kalkındırmaktı. Hepsi Finlandiya’nın gelişmesini anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesi” kitabını okumuş ve bundan ilham almıştı. Yaptıkları darbeye “devrim” veya “ihtilal” değil “inkılâp” dediler. Nitekim emekli ettikleri subay arkadaşları da EMİNSU (Emekli İnkılâp Subayları) Derneği’ni kurdu. Hepsi, “Birlikten kuvvet doğar” ilkesine inandıkları için komitelerine “milli birlik” sıfatını uygun görmüştü. Ama kısa sürede aralarında “ikilik” çıktı. “İdareyi hemen sivillere devretmeyelim” diyen 14 üye, muhtemelen İsmet Paşa’nın yaptığı “Askerler siyasetten en kısa zamanda çıkmalıdır, yoksa orduya ikilik girer” uyarısıyla hareket eden 28 üye tarafından tasfiye edildi. Ne yazık ki, idareyi sivillere bırakma yanlısı bu 28 kişi, idamları infaz ederek Türk siyasi tarihine, yaptıkları darbeden de beter, silinmeyen kara bir leke bıraktı.

Son söz: Her olayın bir sebebi vardır ama her sebep haklı değildir.