Sevgili okurlarım, dünyayı etkisi altına alan büyük salgınla bilimin ve teknolojinin bile baş etmesi mümkün olmuyor.

Belki milyarlarca insan başına gelecekleri çaresizce bekliyor, her ülke kendince bazı önlemler almaya çalışıyor.

Bunlardan birine dün TRT’nin internet sitesinde tanık oldum.

Haber çok ilginçti:

İstanbul Hadımköy’de bulunan ve yıllar önce kapatılan bir askeri hastanenin, cumhurbaşkanı tarafından verilen talimat doğrultusunda yeniden hizmete açılması için çalışmalar başlatılmış. 

Restorasyon çalışmaları İstanbul Valiliği, İl Sağlık Müdürlüğü ve Arnavutköy Belediyesi tarafından yapılıyormuş.

Çalışmalar aynen Atatürk Havalimanı ve Sancaktepe sahra hastanelerinde olduğu gibi 45 gün içerisinde bitecek ve hastane Yedikule Göğüs Hastanesi’nin ek binası olarak hizmet verecekmiş.

★★★

Haberde hastane binasının yeni çekilmiş fotoğrafları da yer alıyor.

Üzerindeki levhaya göre söz konusu bina 1891 yılında, Osmanlı döneminde yapılmış.

İki katlı...

Ve bina gerçek bir harabe durumunda.

Böyle bir binanın restorasyonu ve hastane olarak hizmete alınması (eğer adam gibi yapılacaksa) 45 günde biraz zor gerçekleşir.

Bu iddiada bulunmak için inşaatçı olmak, inşaattan anlamak gerekmez.

Binanın içi de dökülüyor, dışı da...

Camı çerçevesi bile kalmamış, içerisi de haşat durumda.

★★★

TRT’nin bu bol fotoğraflı haberini görünce aklıma kötü şeyler geldi.

“Eyvah” dedim, “İstanbul’daki salgın olayı herhalde giderek kötüleşiyor ki, bu harabenin bile hizmete alınmasına karar verilmiş.”

Demek ki bu eski hastaneyi bile kullanmaya karar vermişler.

Aksi takdirde bu harabeye o kadar para harcamalarına gerek kalmazdı.

Bir askeri hastane...

Yıllar sonra birileri tarafından kapatılmış, olmayan kapılarına kilit vurulmuş.

Kim kapatmış, ne zaman kapatmış bilinmiyor.

Şimdi günümüzde olanlara bakınca, aslında şaşırmamak gerekiyor.

★★★

Askeri hastaneler ve GATA bu iktidar döneminde kapatıldı.

Nedeni, işin mantığı ve eğer varsa bu kapatmalardan sağlanan fayda hiçbir biçimde bilinmiyor.

Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri her alanda olduğu gibi sağlık konusunda da son derece deneyimli idi.

Örneğin şimdi, bu salgın aşamasında görev verilseydi nice araştırmalar yapar, elindeki güçlü kadrolarla çözümler oluşturur ve toplumun yaralarına biraz olsun merhem olurdu.

Örneğin Türkiye’nin dört bir yanında, büyük kentlerde ve hatta en uç noktalarda kurulması gereken sahra hastanelerini işletmeye alıp hastaların ve milletin hizmetine açardı.

★★★

Hadımköy harabesi...

Bunu kafadan atmıyorum, TRT’nin yayınladığı propaganda amaçlı haber ve fotoğraflardan yola çıkarak söylüyorum.

Böyle bir harabe binadan yola çıkıp hem de 45 gün içerisinde yeni, modern ve işe yarayacak bir hastane yaratanın ben ellerini öperim...

Ama sormayı da unutmam:

Bu işin maliyeti ne olmuştur veya olacaktır?

İhale açıldıysa kime, kimlere, kaça verilmiştir?

İşin içerisinde her zaman olduğu gibi yine adam kollama, yandaş müteahhit kollama gibi durumlar var mıdır?

★★★

Sevgili okurlarım, bu iktidar tarafından düzenlenen propaganda süreci bütün hızıyla sürüp gidiyor.

Hep “Müjdeler (!))” veriliyor...

Falanca ülkeye şu kadar sağlık malzemesi gönderdik, gönderiyoruz...

Üzerlerinde kocaman yazılar:

“Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nın armağanıdır.”

Türkiye Cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhurbaşkanlığı!

İyi ediyorsunuz da, şimdi dışarıya göndermeye başladığınız o sağlık malzemeleri bizim hastanelerimizde, sağlık kuruluşlarımızda ve bizim hastalarımız için acaba yeterince var mı?

Bunu soran yok!

Her şey propagandaya alet edilmiş durumda.

Bir maske dağıtımının nasıl olacağına bile karar veremeyenler, bu işi ellerine yüzlerine bulaştırıp vatandaşı maskesiz bırakanlar, şimdi bütün hızlarıyla yurt dışından gelecek aferin ve alkışların peşine düşmüş durumda!

Ötekiler gibi kapatılan Hadımköy askeri hastanesinin dört duvardan oluşan enkazı, sağlıkta gelinen noktanın en son örneği.

Demek ki o harabeye bile muhtaç kalmışız!

İktidarın sesi TRT hem de fotoğraflarıyla birlikte yalan haber verecek değil ya!