Ayasofya Camii, 24 Kasım 1934 tarihinde, Bakanlar Kurulu Kararı’yla müzeye dönüştürüldü. 1985’de Dünya Miras Listesi’ne alındı. Ayasofya’nın bir bölümü 1992’den beri ibadete açık. Ayasofya’da imam da görevli. 5 vakit ezan da okunuyor. Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, “Böyle bir Bakanlar Kurulu kararı olduğunu yeni öğrendik” deyip Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi için dava açmıştı.

Danıştay 10. Dairesi, bu isteği reddetti. Davacılar, kararı temyiz etti. Başbakanlık, temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığını öne sürdü, isteminin reddi gerektiğini savundu. O dönemde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı. İstese, mahkeme kararına gerek bile duymadan Ayasofya’yı tamamen camiye dönüştürebilirdi. Ama istemedi. Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu da, 10. Dairesi’nin kararını, 10 Aralık 2012’de usul ve hukuka uygun buldu.



ORTAK MİRAS

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Konferansı’nca 16 Kasım 1972 tarihinde Dünya Kültürel ve Doğal Mirası’nın Korunması’na Dair Sözleşmeye, Türkiye 14 Nisan 1982’de imza attı.

Ayasofya’nın inşa edildiği yüzyıllar öncesinden günümüze kadar uzanan süreçte tarihe tanıklık etmesi, insanlık tarihinin bir veya birden fazla dönemi, kültürü temsil etmesi açısından da önemli. Mahkeme, dünyaya tanıtılması işleminin gereği gibi yerine getirebilmesi amacıyla müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulmadı ve davayı reddetmişti.

Davacı her şeyi kullanmış. 24 Kasım 1934 günlü Bakanlar Kurulu kararının yok hükmünde sayılması için kararın altında yer alan imzanın Atatürk’e ait olmadığını bile öne sürmüş. Ayasofya’nın bir vakfa ait olması nedeniyle kullanım amacının vakfiyeye göre belirlenmesi gerektiğini, hiçbir idari merciinin bu amacı değiştirmeye yetkisinin olmadığını iddia ederek anılan kararın bozulmasını istemiş.1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptalinin istenilmesine ilişkin kararın gerekçesinde şöyle deniliyor:

“UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilerek tüm insanlığın ortak değeri kabul edilen Ayasofya’nın, sözleşme hükümleri gereğince, bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından korunacağı ve yaşatılacağı açıktır. Koruma ve yaşatma ilkesine uygun olmak şartıyla, Ayasofya’nın kullanım şeklinin ise iç hukukumuza göre belirlenmesi önünde anılan sözleşmede engel bir kural yer almamaktadır.

YARGI YETKİSİNDE DEĞİL

Davalı Başbakanlık tarafından Ayasofya’nın tarihi,  mimari ve kültürel nitelikleri nedeniyle ve korunması amacıyla diğer camilerden farklı değerlendirilmesi zorunludur. Bu zorunluluklar nedeniyle ve 1934 yılındaki ulusal ve uluslararası koşullar dahilinde, dava konusu işlemle kullanım şeklinin müze olarak belirlendiği belirtilmektedir

Ulusal ve uluslararası koşullardaki değişiklikler gözetilerek ve Ayasofya’nın tarihi, mimari ve kültürel niteliklerini koruma ve yaşatma amacına bağlı kalınarak Ayasofya’nın kullanım şeklinin müze olmaktan çıkartılması ve başka bir amaca tahsis edilmesi de idarenin takdirinde bulunmaktadır.

Diğer yandan, 24 Kasım 1934 günlü,  2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararının yokluğu ve yasal dayanağı ile ilgili olarak davacı tarafından ileri sürülen iddialar, dava konusu işlemi sakatlar nitelikte görülmemiştir. Ayasofya’nın kullanım şeklinin ne olması gerektiğine ilişkin iddia ve değerlendirmelerin ise yargı yetkisi dahilinde incelenemeyeceği açıktır. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, Danıştay 10. Dairesi’nin 31 Mart 2008 günlü kararının onanmasına, 10 Aralık 2012 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.”

DURUŞMALI YAPILACAK

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini Başbakanlığı döneminde Erdoğan istememiş olacak ki, davanın tarafı olan Başbakanlık avukatları, Ayasofya’nın mevcut halinin korunmasını istemişti. Bu kez olayın tarafı Cumhurbaşkanlığı.

Perşembe günü Danıştay 10. Dairesi, Başkan Yılmaz Akçil’in başkanlığında toplanacak. Bu duruşma, halka açık olacak. Duruşma yapılacak ama, heyet kararını aynı gün vermeyecek. Kararını açıklaması için 15 gün içimde yapılacak. Danıştay’ın nasıl karar verdiği o zaman belli olacak.

Danıştay’ın önceki kararlarını, içtihatlarını incelediğimizde, Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi konusunun hukuki değil, siyasi kararı gerektirdiği anlaşılıyor. Nitekim, geçmişte de bu yönde karar verilmiş. Yargı, siyasi döneme, siyasi olaylara göre değil, hukuka göre karar vermeli. İşte, Danıştay’dan da beklenen budur.

Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılmasının ardından, Ruhban Okulu’nun açılmasının da gündeme gelebileceğini biz şimdiden not düşmüş olalım.