Hadi gelin de işinden içinden çıkın. Aslında, önceki dönemden öyle ağır sorunlar kaldı ki, bunların altından kalkmak zor. Sorunları aşmak isteyenlere de Büyükşehir Belediye Meclisi’nde inanılmaz engeller çıkarılıyor. Atatürk’ün millete bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisine Melih Gökçek tarafından 750 milyon dolarlık harcamayla yaptırılan Ankapark’ın, işletmecinin de işi bırakmasıyla kapısına kilit vuruldu. Şimdi, bu parkın geleceği Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gündeminde.

Melih Gökçek, başkan seçildiğinde yaptığı ilk işlerden birisi Ankara’nın amblemini değiştirmek olmuştu. Haberiniz yoktur, yargı bu konuyla tam 26 yıldır uğraşıyor. Çünkü, yargınız tarafsız ve bağımsız olmazsa işte bunlar yaşanıyor.

ADIM ADIM ÖYKÜSÜ

1977-1980 yıllarında CHP Trabzon milletvekili seçilen Avukat Rahmi Kumaş’ın Ankara Büyükşehir Belediyesi ile mücadelesi tam 26 yıl sürdü. Davaları hep kazandı ama bir bilseniz nasıl engellerle karşılaştı. 3 Temmuz 1995 tarihinde Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, Başkan Melih Gökçek’in yönlendirmesiyle aldığı bir kararla, Ankara’nın Hitit Güneşi yuvarlağı olan simgesinin yerini, camili, minareli, Ata Kuleli, üç yıldızlı simge aldı. Yılmadan hukuk mücadelesi veren eski Milletvekili Avukat Rahmi Kumaş’tan dava sürecini dinleyelim ki yargımızda neler oluyor onu da öğrenelim:

“1- İlk dava tamı tamına 8 yılda kesin sonuca ulaştı. Yetkisizlikten simge iptal edildi.

2- Belediyelerin simge belirleme yetkisi olmayınca, siyasal iktidar yeni bir Belediye Yasası çıkardı. Belediyelere simge belirleme yetkisi tanıdı. Bunun üzerine Belediye, yetkisizlikten iptal edilen simgeyi yeniden benimsedi. Ben de simgenin esastan iptal edilmesini öngören davayı açtım. Bu davayı da tüm yasa yollarını kullanarak kesinlikle kazandım.

ÜÇ BIYIKLI KEDİ

3- Belediye bu kez, üç bıyıklı Ankara kedisini simge seçti. Bunu da kesinlikle iptal ettirdim. Bu durumu 2009 belediye seçimlerinden önce ‘Simgesel Direniş’ isimli kitabımda topladım.

4- Belediye, hukuka aykırı tutumunu sürdürerek ilk simgedeki ‘Biçimsizlik’ üzerinde yıldız sayısını iki artırarak beşe çıkarmıştı. Bu işleme karşı da dava açtım. Ankara 4. İdare Mahkemesi, iptal başvurumu gerekçesiz biçimde reddetti. Bu kararın bozulması için Danıştay 8. Dairesi’ne başvurdum. 4. İdare Mahkemesi’nin kararı 6 yıl sonra onandı. Ben de karar düzeltme istedim. Onu da 31 Aralık 2019’de 8. Daire reddetti.

Son yasal yol, ‘Anayasa Mahkemesi’nde hak çiğnenişi’ var diye kişisel başvuruda bulunmaktı. ‘65 yaş üstü sokağa çıkamaz engeli’ yüzünden kişisel başvuru dilekçemi henüz sunamadım. Yasak kalkar kalmaz başvurumu yapacağım.

5- Beşinci davayı, üçüncü dava ile iptal ettirdiğim üç bıyıklı kedili simge yerine, iki bıyıklı kedili simgeyi benimseyen Belediye’ye açtım. Belediye, 2015’te kararın bozulması için Danıştay 8. Dairesi’ne bozulması için sundu. Mahkeme davayı reddetti.”

Böylece beş davadan dördü, Belediye’nin aleyhine sonuçlandı. Rahmi Kumaş, kazanamadığı beşinci davayı Anayasa Mahkemesi’ne götürecek. Oradan sonuç alamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürüp kazanmaya çalışacak.

ÇELİŞKİLİ KARARLAR

Danıştay 8. Dairesi’nin çelişkilerini de yine Rahmi Kumaş anlatıyor:

“Üç yıldızlı simge hukuka aykırı olunca, beş yıldızlı simge hukuka nasıl uygun olur? Madem 3 bıyıklı kedi simgesini 2 bıyıklıya dönüştürmek hukuka uygun sayılmıyor; o zaman üç yıldızlı simgeyi beş yıldızlı yapmak nasıl hukuka uygun oluyor?”

Yıldız sayısını, kedinin bıyık sayısını değiştirerek davayı uzattıkça uzatıyorlar. Bakın aradan tam 26 yıl geçmiş...

Sevgili yeğenimizi kaybettik


Aydın’da mimar-iş adamı, koleksiyoner olarak önemli projeler gerçekleştiren, yeğenim Cem Cemil Öztürk, her bayram sabahı telefon eder, “Benden 6 ay büyüksün. Aramak, el öpmek bana düşer” diye espri yapar ve bayramımızı kutlardık. Dayıları emekli Valiler Fahri, Refik, çiftçi Fevzi Öztürk’ü de hiç ihmal etmezdi.

Yozgat’ın Sarıkaya İlçesi’ne bağlı Akbucak Köyü’nde, küçükken koyunumuzun bir memesini o, bir memesini ben emer, sütümüzü içerdik. O günleri andığında, kurdun sütünü içen efsaneyi anımsatır, “Dayımla biz Romulus ve Remus gibiydik” diyordu. İşte, bu bayram sabahı Cem aramadı, telefonla “Ellerinden öperim dayım” demedi.

Çünkü bir süredir mücadele ettiği amansız hastalığa yenik düşmüştü. Yeğenimi sevgili eşi Mimar Nilüfer, çocukları Çağdaş ve Deniz, Aydın’da sonsuzluğa uğurladı. Emekli Vali-karikatürist ağabeyim Refik Arslan Öztürk de duygu sağanağı içinde yeğenimizin ölümünü böyle duyurdu.