Kişilerin sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde de oluşan harcamaların finansmanı için 2012 yılında Genel Sağlık Sigortası (GSS) oluşturuldu. Sigortalılara sağlık yardımlarının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aracılığıyla tek elden yapılması, toplumun tüm bireylerinin GSS’li olması kabul edildi.

Ama milletvekilleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin tedavi giderlerinin TBMM bütçesinden yapılacağına ilişkin yasa kuralı özenle korundu. Oysa özel yasada sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esaslarına ilişkin hüküm bulunmuyor. Bu yüzden belirtilen hususlar, herhangi bir sınırlama olmaksızın, TBMM Başkanlık Divanı’nca çıkarılan yönetmelikle düzenleniyor. Yani, Anayasa’nın 12. Maddesi’nde yer alan “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” maddesi havada kalıyor.

HAYAL EDİLEMEZ

Milletvekillerinden sonra yüksek yargı organı mensuplarına da sağlıkta ayrıcalık getirilmişti. Yüksek yargı organlarına sağlanacak sağlık yardımları, TBMM Başkanlık Divanı’nın idari kararlarına göre yapılıyor. Örneğin bir yüksek hakimin takacağı gözlüğün bedeline bile TBMM Başkanlık Divanı karar veriyor. Konu, sadece sağlık giderlerinin ödenmesi sorunu olmaktan çıkıyor, yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da doğrudan ilgilendiriyor.

Yönetmelik ile hak sahibi olanlara, GSS’lilerin hayal bile edemeyeceği, özel sağlık sigortası poliçelerinde dahi öngörülmeyen hükümler içeren tedavi yardımları sağlanıyor. Ayrıcalıklılardan ayrılalım, biz halkımızın durumuna geçelim.

ÖZEL HASTANELERDE

Özel sağlık kuruluşlarınca verilmekte olan acil/temel sağlık hizmetlerindeki aksaklıklar koronavirüs salgını döneminde daha belirgin bir hal aldı. Sağlık hizmetlerindeki yaşamsal öneme sahip bu aksamalar, milletvekilleri ve yüksek yargı organları başkan ve üyeleri vb. dışındaki, GSS’li olan tüm yurttaşları doğrudan ilgilendiriyor.

Özel hastanelerde verilen sağlık hizmetlerine ilişkin mevzuat hükümleri, mevcut uygulama ve alınması gerekli önlemleri aktaralım:

 Acil hizmetlerden ücretsiz yararlanılması 24 saatle sınırlandırıldı. 4 Şubat 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Talimatı’nda (SUT) yapılan değişiklikle acil haller nedeniyle özel hastaneye başvurulması halinde hastanın taburcu edilinceye kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ilave ücret alınmamasına yönelik düzenleme de kaldırıldı.

 Yeni düzenlemeyle, hastanın taburcu edilmesi yerine, acil serviste 24 saat içinde stabilizasyonu (denge/istikrar kavuşturulması) esası getirildi. Hastanın başvurudan itibaren 24 saat içinde stabilize edilerek ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle acil hal sona eriyor. Acil servislerdeki acil girişimsel işlemler ile 24 saat içinde acil gözlem ünitelerinde uygulanan tüm sağlık hizmetleri için ilave ücret alınmayacak.

DÜZELTMEK YERİNE SEYİRCİ

 24 saat dolduktan sonra ilave ücret alınabilecek. 9 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle pandemi olgularına yönelik tanı ve tedaviler acil hal kapsamına alındı.

Özel hastanelerin büyük bölümünün SGK ile sağlık hizmeti alımı konusunda anlaşması bulunuyor. Sözleşme hükümleri uyarınca özel hastaneler tarafından sigortalılardan yüzde 200’ün üzerinde ek ücret alınabiliyor. Ancak SUT’ta sağlık hizmeti sunucularına ödenecek bedellerde yıllardır kayda değer bir değişiklik yapılmadı. Örneğin kardiyoloji uzmanına muayene olan sigortalıdan yüzde 200 zamlı olarak 68 TL ek ücret alınıyor.

 Sağlık hizmet bedellerine zam yapılmamasının da etkisiyle birçok özel hastane, yasa hükümlerine, SUT fiyat tarifesine ve konuya ilişkin sözleşme hükümlerine uymuyor. Sigortalılardan tarife fiyatlarının iki katından da fazla ek ücret alıyor. SGK da bu durumu görmezden geliyor. Bu yüzden ayaktan tedavilerde özel hastanelere ödenen ek ücretlere ilişkin olarak sigortaya, “Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge”yi verme zorunluluğu kaldırıldı.

Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, sigortalının hakkını arayan, gündeme getiren bir isim. Özel hastanelerde sigortalının, yasaya rağmen yüksek bedelli faturalarla baş başa bırakıldığını belirtiyor, “Özel hastanelerde acil hallerde ek ücret alınması uygulamasından vazgeçilmeli, fiyat tarifesi güncellenmeli ve yasanın açık hükmüne karşın sigortalılardan SGK tarifesinin yüzde 200’ünün üzerinde ek ücret alınmasının önüne geçilmeli” diyor.

Milletvekillerinin, yüksek yargıçların da ceplerinden para çıkmadığı için bu durumdan haberdar olup olmadığını da bilemem.


Servet ve şöhret düşkünleri bunu yapamaz...


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, önceki dönemlere ilişkin yolsuzluk dosyalarını yargıya intikal ettirmekle kalmayıp, kamuoyunu da bilgilendiriyor. Rakamlar korkunç. Peki Mansur Yavaş’ın bunların üzerine tek başına gitmesiyle sonuç alınır mı? İşte bu zor... Çünkü, bazı makamların soruşturmaya izin vermeme gibi yetkilileri var.

CHP’li belediye başkanı olsa, İçişleri Bakanı hemen soruşturma izni verirdi vermesine ama AKP’li belediye olunca o izni verir mi? Geçenlerde Rize-Fındıklı Belediye Başkanı park tabelasını değiştirip, üzerine “100. Yıl Atatürk Parkı” yazdırdığı için bakan müfettiş gönderdi, soruşturma açtı ve başkan ile 7 meclis üyesinin yargılamasına izin verdi. Peki, aynı tabelayı 57 bin liraya yaptıran AKP’li başkan için bir şey yapıldı mı? Ne gezer...

ÇOK BOYUTLU

Yolsuzluk en genel tanımıyla; “Bir görevin, kendine veya başkasına çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanılması”dır. Bu durum sadece kamu kesimi için değil, özel sektör için de geçerli. Yolsuzlukla mücadele; çok boyutlu (ahlaki, siyasi, hukuki, idari, mali...) ve karmaşık süreçler içeren hayli teknik bir konu. Bu nedenle işin inceliklerini bilen, çok iyi yetişmiş uzmanlarca yürütülmesi gerekir.

Kamuda, yolsuzluklarla mücadele edebilmenin en temel koşulu, buna samimiyetle inanmış bir siyasi iktidara sahip olmaktır. Bu bakımdan evrensel etik değerleri içselleştirmiş erdemli devlet adamlarına ve düzgün işleyecek bir kurumsal yapıya ihtiyaç var. Aksi halde yapılacak çalışmalar, zaman ve emek kaybından öteye gitmez. Çünkü siyasi süreçlerin şeffaf ve hesap verebilirliğe odaklanmadığı, siyasi mevkilerin servet ve şöhret düşünlerinin kavga yerine dönüştüğü bir ortamda, yolsuzlukla mücadelenin kurumsal altyapısını oluşturmazsınız.

ÖNÜ ALINAMAZ

Temiz ve uygar bir toplum olmanın ilk aşaması “Devlet” idaresinin ehil kişilere teslim edilmesidir. Bunda amaç, siyasi mevkilere, siyaset ve idare alanlarında bilgili, dürüst ve çalışkan devlet adamlarının getirilmesidir. Bir ülkedeki siyasi yapı ve özellikle seçme/seçilme sistemi, erdemli insanları söz ve karar mevkilerine getirmeze; o ülkedeki hırsızlık, arsızlık ve ahlaksızlıkların yani “yolsuzlukların” önü alınamaz.

Mülkiye Müfettişliği, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve kısa da olsa Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Devlet Denetleme Kurulu’nda görev alan, kritik soruşturmaları yürüten Recep Sanal, yolsuzlukla mücadelenin nasıl yapıldığını çok iyi bildiği belirtilen bir isim. Kamudaki yolsuzluklarla etkin mücadele için, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

- Siyasetin finansmanı şeffaflaştırılmalı; seçme/seçilme sistemi, erdemli devlet adamlarını devlet yönetimine taşıyacak tarzda oluşturulmalı.

- Yolsuzlukla mücadeleye ilişkin; politika üretmek, strateji belirlemek, çalışmaları koordine etmek ve uygulama sonuçlarını izlemekten sorumlu “Yolsuzlukla Mücadele Bakanlığı” kurulmalı.

- Yolsuzlukla Mücadele Temel Kanunu yürürlüğe konulmalı.

- Yolsuzlukla Mücadele Master Planı hazırlanmalı.

YOLSUZLUK MAHKEMESİ

- Parlamentoda daimi nitelikli “Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu” oluşturulmalı.

- Yolsuzluklarla mücadele alanında uzmanlaşmış “Yolsuzluk Mahkemeleri” kurulmalı. Bu tür suçlarda dava ve ceza zamanaşımı süreleri dikkate alınmamalı; yolsuzlukla ilgili cezalar, af veya erteleme konusu yapılmamalı.

- Her türlü yolsuzluk olayını soruşturmak üzere özel yetkili “Yolsuzlukla Mücadele Savcılıkları” oluşturulmalı. Bunlara devletin diğer birimleriyle ülke çapında ortak operasyonlar yapabilme yetki ve olanağı sağlanmalı.

- Sayıştay başta olmak üzere, kamudaki tüm denetim birimleri yeniden yapılandırılmalı ve bunların yolsuzlukla mücadele kapasiteleri güçlendirilmeli.

BİR DİZİ ÖNLEM

- Kamu alım/satımları saydam olmalı, istisnaların kapsamı daraltılmalı. İhale şartnameleri, nihai sözleşmeler, hakediş ödemeleri gibi önemli hususlar kamuoyunun bilgisine daima açık tutulmalı.

- Kentsel alanlardaki imar planı değişiklikleri kent konseylerinin onayına sunulmalı. İmar uygulamaları sonucunda oluşacak yasal rantların bedelleri, ilgili belediye bütçesinin ayrı bir faslında toplanmalı ve sadece kentsel dönüşüm projeleri için kullanılmalı.

- Yolsuzlukları adeta kurumsallaştıran bürokratik kırtasiyeciliğe ve hantallığa son verilmeli.

- Organize suç şebekeleri tarafından işlenen ve toplumun geniş kesimini mağdur eden yolsuzluklarda, yargı kararının kesinleşmesiyle başlayacak olan cezalandırma süreci; haksız edinimlerinin tümüyle tazmini ve/veya suçlunun mahkumiyetinin tamamlanması sonrasında, Türk vatandaşlığından çıkarılmasına kadar gidebilmeli.

Recep Sanal’ın anlatacağı, yolsuzluklarla ilgili ilginç örneklerde var. Çarşamba günü saat 20.30’da KRT TV’de “Sisler Bulvarı” programında konuşacağız.