Prof. Dr. Daron Acemoğlu, ekonomiyi Amerika’dan ve Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye yönelik yaptırımlardan çok bozulan banka ve şirket bilançolarının etkilediğini söylüyor
Dünyanın en çok izlenen ekonomistlerinden Prof. Dr. Daron Acemoğlu’na yöneltilen iki soru ve verdiği yanıtlar:
- ABD’den gelen yaptırımlar, mart ayında da AB’den gelecek yaptırımlar, özellikle Almanya ile ekonomik işbirliği düşünüldüğünde Türkiye’yi nasıl bir senaryo bekliyor?
Türkiye için zor zamanlar ama ekonomisinde en önemli sorunlar içten geliyor. Verimliliği düşük ve son 10 yıl içinde bankalardan fonlanan büyüme olduğu için; şirket, banka, tüketici bilançoları kötü durumda. Ekonomik olarak önünde çok zor dönemler var.
- Türkiye sizi göreve çağırsa yapacağınız ilk 5 düzenleme ne olur?
Ekonomik kurumların, Merkez Bankası’nın, yargı kurumlarının kuvvetlenmesi ve bağımsız hale gelmesi, aynı zamanda makro ekonomik planda şirketlerin ve bankaların bilançolarının düzelmesi lazım. Yurtdışından para gelmesi lazım. Şu anda bir tek kurumsal açılarla reformlar yapılarak Türkiye büyüyemez. Bankaların ve şirketlerin bilançoları o kadar kötü durumda ki, bunun için yeni kaynak yaratılması lazım.”
Bilim Akademisi’nin düzenlediği “Covid-19 Sonrası Dünya Ekonomisi” konferansının konuk konuşmacısı Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nu dinledik.
“EKONOMİDE 4 BİN KEYFİ KARAR ALINMIŞ”
Türkiye’de vurgulandığı gibi tek adam yönetimlerinin ekonomik büyümeye daha iyi yanıt verdiğini söyleyenlerin de yanıldığını belirten Acemoğlu, yaptığı araştırmayı paylaşıyor:
“Son 60 yılda 150’nin üzerinde ülke demokrasiye geçmiş. Demokratik olmayanlara göre, son 20 sene içinde de yüzde 20 daha fazla büyümüşler. Demokrasiler kendi başlarına ortaya çıkmıyorlar, daha öncesinde genelde bir kriz yaşanıyor. En net Türkiye’de görüyoruz. Büyümenin daha sağlıklı olduğu 2000-2006 döneminde kurumsal iyileşme görüyoruz. Ekonomik ve yargı reformlarının hızla yapıldığı, yolsuzlukların kontrol altına alındığı bir dönem...”
Acemoğlu Dünya Bankası’ndan bir veriyi de paylaşarak, Türkiye’de keyfi alınan kararlara işaret ediyor:
“Ekonomi konusunda 2008’e kadar 500 adet kararname ve kural çıkarken, 2008’den sonra bu sayı 4 bine çıkıyor. Devletin ‘Bu şirket, bu sektör bunu yapabilir’ gibi mikro kararları var. Regülasyon çok önemli ama nereden geldiği de önemli. Parlamentodan geçen kararlarda artış yok. Hepsi keyfi, kurumsal bir denetime tabi olamayan Cumhurbaşkanlığı, Başkanlık kararnameleri, kararları... Kurumsal ve sağlıklı bir yapının izin vermeyeceği şeyler.”
Uluslararası Af Örgütü raporuna dayanarak, son 6 yılda dünyada tutuklu gazetecilerin yüzde 30’unun Türkiye’de olduğunu ekliyor.
“Medya özgürlüğünün azaldığı yerde sivil toplum zayıflıyor, demokrasi sağlıklı işlemiyor. Her yerde bir demokratik gerileme var ama Türkiye bunu en iyi özetleyen ülkelerden birisi. Bu gerileme Türkiye’de başka ülkelerden daha hızlı gerçekleşti.”
16 Aralık gecesi düzenlenen webinar’ın moderatörlüğünü iktisat tarihçisi Prof. Dr. Şevket Pamuk üstlenmişti...
Acemoğlu’na dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Türk akademisyenlerden, iş insanlarından gelen soruları ve verdiği yanıtları derledim.
Daron Acemoğlu, moderatörlüğünü iktisat tarihçisi Prof. Dr. Şevket Pamuk’un yaptığı Bilimler Akademisi’nin düzenlediği konferansın konuk konuşmacısıydı.Teknoloji şirketleri fikir tekeli yarattı
- Covid sonrası küreselleşmenin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teknoloji gibi küreselleşme için de “Herkese refah getirecek” söylemi vardı. Oysa her ikisinde de kazananlar-kaybedenler var. Çin’den gelen ucuz ithal ürünler hem ücretlerde düşüşe hem de birçok insanın işini kaybetmesine neden oldu. Daha da önemlisi finansal küreselleşme dengesiz geliştiği için iş gücüne karşı sermaye kuvvetlendi. Küresel stratejiler, jeopolitik dengeler tarafından belirleniyor. Çin ve Amerika arasında artan problemler Biden döneminde ortadan kalkmayacak. Çünkü teknoloji, stratejik güçle ilgili. Küreselleşmenin Covid’den dolayı hem çok pozitif, hem de negatif etkilerini görüyoruz. Uluslararası kooperasyon olmadığı için küreselleşmenin zorluklarını yaşıyoruz. Öte yandan aşı; birçok ülkede aynı zamanda üretilmesinin nedeni bilginin küreselleşmesi oldu. Salgının başında Sars Cov-2 virüsünün DNA’sı çözülüp her ülkeye aktarıldı.
- Eşitsizliklerin artmasında, son 30 yılda piyasalara açılan Çin mi, Amerika’daki otomasyon mu daha çok rol oynadı?
Çin’den gelen ucuz ithal ürünler birçok şirketin batmasına yol açtı.1.5 milyon işi ortadan kalktı. Teknolojiden daha ayrı bir nedeni var. Otomasyonun hızlı olduğu, Çin’in istihdamı etkilediği tekstil, ayakkabı gibi sektörlerde iş gücüne bağımlılık zaten azalmıştı. Diğer rekabetçi sektörlerde ücretlerin gerilemesini, iş gücünün azalmasını otomasyon; Çin’den daha fazla etkiliyor.
- Üretkenlik nasıl artar? Teknoloji çözüm olur mu?
Bilgisayar sektörünün ilk aşamasında değişik vizyonu vardı ve birbiri ile çatışma halindeydi ama hepsi gelişti. Devletin çok önemli rolü vardı. İlaçtan, havacılığa, internete hem teknolojik liderlik gösterdi, hem de talep yarattı. Son 30 yılda devletin rolü azaldı. Teknoloji şirketleri fikir tekeli yarattı. Değişik sesleri ortaya çıkartmak önemli. Bu şirketlerin büyüklüğünü azaltmak daha da önemlisi teknoloji monopolünü azaltmak gerekiyor.
- Demokrasi önemliyse, Çin’in, Güney Kore’nin büyümesini nasıl açıklayacağız?
Çin’i Fransa ile karşılaştırmak doğru değil, 1975’te Afrika ile aynıydı. Devlet kapasitesi tarihin eski zamanlara gidiyor. Güney Kore demokratik olmadan, askeri yönetimde büyüdü, endüstrileşmesinde rol oynadı. 1970’lerde büyüme çok azalmıştı. 1980’lerin ortalarında sendika ve öğrenci hareketlerinin zorlamasıyla büyüme arttı. Demokratikleşmesiyle alakalı büyüdü.
Otomasyon verimlilik artışı sağlamadı
- Verimlilik artışı Endüstri 4.0’a atfedildi...
Otomasyon fabrikalarda verimlilik artışı göstermedi. 2000-2007’ye kadar verimlilik çok çok düşüktü. Bu dönemin peşinden verimlilik artışının görülmesi, büyük umutlarla otomasyonun gelişmesine bağlandı. Mesela büyük veri analizleri çok çok önemli. İş dünyası otomasyonu doğru kullanmıyor.
- Büyük şirketlerin otomasyona geçmesi, ücret düşüşüne yol açmıyor mu?
Robotları en büyük şirketler kullanıyor. İş gücüne verdikleri pay düşük ama ücretler daha düşük değil; sermayeye daha fazla pay veriyor. Bu şirketlerin aldığı ve geliştirdiği teknolojileri etkilemek aynı zamanda kurumsal düzenlemelere gitmek ve iş gücüne daha fazla karşılık vermek gerekir.
- Vatandaşların yönetime daha etkin ve belki de daha bilinçli katıldığı doğrudan demokrasilerin dünya genelinde örnek alınması sizce dar koridoru genişletir mi?
İsviçre gibi doğrudan demokrasilerin olduğu yerler katılımı artırıyor ama aynı zamanda çok hızlı şekilde, kuvvetli taraflar tarafından ele geçirilme olasılığı var. Sosyal medyanın etkili olduğu bir dönemde, bilgi akımı kaynağı olan grupların kontrolüne geçebiliyor. Bir kaç düzeyde bunu durduracak kurumların olduğu sistemlerin de bazı avantajları var
Acemoğlu, siyaset bilimcisi James A. Robinson ile 2012’de yazdığı “Ulusların Düşüşü” kitabından sonra bu yılbaşında piyasaya çıkan “Dar Koridor” kitabında demokrasi içinde kalkınmaya vurgu yaptı.