Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin elindeki en güçlü koz Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı. O da Varlık Fonu’nda...


Doğu Akdeniz’de petrol paylaşımı savaşları yaşanırken, Türkiye’nin bölgedeki yalnızlığının sürdürülebilir bir tercih olmadığının altını çizmemiz için,  Brüksel’de gerçekleşen AB Liderler Toplantısı’nın basın açıklamasına bakmak yeterli.

Türkiye’ye ambargoyu gündemine alan AB’den “tehdit” çıktı...

İçlerinden yalnızca Almanya Başbakanı Angela Merkel’in tonu farklıydı.

Özer Balkaş


Türkiye’ye tünelin ucundaki vize serbestisi ışığını yakan Merkel’in “Türkiye ile AB ilişkilerinde olumlu bir ajandaya kavuşmak için gerekenleri yapmak istiyoruz” sözleri, AB’nin Türkiye’deki 4 milyon sığınmacı Suriyeli için vermeyi taahhüt ettiği ekonomik destekleri hatırlatıyor.

Türkiye’nin “mülteci adası” olarak kalması için ellerinden geleni yapacaklar!

Burada bir parentez açalım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Yönetime geldiğimizde Suriyeli göçmenleri ülkelerine göndereceğiz” açıklaması, AB’de yankılanmış olabilir.

★★★

Türkiye’de, 2011 yılından beri uygulanan “açık kapı” siyasetiyle misafir edilen  “Geçici Korunma Statüsünde Sığınmacı” Suriyeli kaldı mı bilmiyorum.

Kamplar boşaldı… Türkiye’ye yerleştiler. Aralarından ev-bark, iş-güç sahibi olanlar çıktı. Evlendiler, çoluk-çocuğa karıştılar.

★★★

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) her kademesinde 39 yıl görev alan ve Arama Grubu Başkanı & Yurt Dışı Projeler Grup Başkanlığı’ndan 2014 yılında emekli olan Jeoloji Mühendisi Özer Balkaş’la, Doğu Akdeniz’de tsunamiye dönüşen petrol meselelerini  konuştum.

★★★

Balkaş Kazakistan ve Azerbaycan’da petrol arayan TPAO’nun ulaslararası yatırımlarını yapan TPIC’in  (Turkish Petroleum International Company) de başındaydı.

★★★

Baltaş’ın iki önemli yaklaşımını ifade etmek isterim. Birincisi KKTC’nin uluslararası alanda tanınmasını sağlamadan “yasal hakları” savını ileri sürmenin uluslararası toplumda karşılığı olmayacağını ileri sürüyor.

İkincisi de; TPAO’nun Varlık Fonu’na geçmesinin, güncel değerini belirlemenin mümkün olamayacağı bir sektörde yarattığı tehlikelere dikkat çekiyor.



TPAO Doğu Akdeniz’de petrol arayacak, bu süreçte aynen İtalyan Eni’nin, Amerikan şirketi Noble’nin ya da İsrail şirketi Delek’in yaptığı gibi bir ortak bulacak ve ona hisse satıp büyüyecek.

Ne var ki bize ne söyleniyor; TPAO özelleşecek!

Türkiye’nin en değerli şirketine sahip çıkıp; bütün bu olanlara “Olmaz, olamaz” demek durumundayız...

★★★

Balkaş, TPAO’nun bugün ifade etmekten sakındığı milyarlarca dolarlık varlıklarını tek örnekle algılamamızı istiyor.

TPIC’in yalnızca Azerbaycan ulusal petrol şirketi Socar ile Şahdeniz 2 sahasındaki ortaklık hisse değerinin 2.5 milyar dolar olduğunun altını çiziyor.

Kazakistan Ulusal Petrol Şirketi KazMunayGas ile 2’nci petrol arama anlaşmasının altında imzası olduğunu belirten Balkaş “Anlaşmayı kasaya kilitledim. Kimseye göstermedim bile. Özet çıkartıp yetkililere verdim. Petrol şirketlerinde gizlilik çok kıymetlidir. Bugün de TPAO’ya girişler sınırlandırıldı” diyor.

★★★

Doğu Akdeniz’de kıyısı olan ülkelerle sorunlarımız petrol konuları ile sınırlı değil. Ekonomik ilişkilerimiz de tartışılır durumda; Mısır, İsrail kötü...

Mısır ekseninde oluşturulan ve  İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İtalya, Ürdün’ün de katılmasıyla kurulan “Doğal Gaz Forumu” geçtiğimiz ay atılan imzalarla resmiyet kazandı.

Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de sürdürülen hidrokarbon faaliyetleri içinde olabilmek için bu forumda yer alması gerekiyor.

TÜRKİYE-LİBYA DENİZ SAHASI TARTIŞMASI



‘BM hakemlik yapamaz’


Özer Balkaş, Birleşmiş Milletler’in (BM), Türkiye ve Libya arasında 27 Kasım 2019 tarihinde imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırması anlaşmasının, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından verilmiş bir onay belgesi olarak sunulmasına teknik açıdan itiraz ediyor.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnızlığı ve uluslararası destekten mahrum kalmasının nedenlerinin irdelenmesi gerektiğini belirten Balkaş söz konusu BM belgesine de açıklık getiriyor:

- BM’in 30 Eylül 2020 tarihinde yayınladığı belge bir kayıt belgesidir.

- 10 Aralık 1982’de imzaya açılan ve 16 Kasım 1994’te yürürlüğe giren BM Deniz Hukuku Konvansiyonu (UNCLOS) uygulamasında; Birleşmiş Milletler, direkt operasyonel bir role sahip değildir. Diğer bir deyişle hakemlik yapamaz.

- Deniz yetki alanları ihtilaflarında, taraf ülkeler; anlaşıp tahkim (arbitraj) mahkemelerine gidebilir. Anlaşmazlıkların giderilmesi için, kıyısı olup ihtilaf halinde olan ülkelerin anlaşması yegane çözüm yoludur.

- Bu durumda; (1) Petrol ve doğal gaz operasyonları ve projeleri için uluslararası sermaye nerelerde?  (2) Aidiyet sorunu olan yerlerde kesinlikle yatırım yapmayan petrol şirketleri hangi ülkelerin deniz alanlarında yatırım yapıyor? gibi soruların yanıtları için fiili durumu doğru değerlendirmeliyiz.

(Bu soruya yanıt vermek için Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY), İsrail ve Mısır sahalarında petrol arayan İtalyan şirketi Eni, Amerikan şirketi Exxon Mobil ve Nobel Energy örneğini vermek yeterli olabilir.)

- Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kavramı, BM Deniz Hukuku Konvansiyonu ile işlerlik kazandı. Türkiye bu anlaşmayı Yunanistan’la yaşadığı adalar sorunu nedeniyle imzalamadı.