Toprak...
Tank ile tüfekle alınmıyor her zaman.
Denizler, dereler, su havzaları ulusal paylaşım savaşlarında kaybedilmiyor her zaman. Servet avcılarının, hegemonyanın iştahı kurutulmadan; havada, karada, denizde hiçbir canlı güvende değil.
★★★
2050 yılında dünya nüfusu 9 milyar 800 milyona çıkacakmış: Sahi mi? Bunca salgından, savaştan, cinayetten tahminen 30 yılda hayatını kaybedecek olanların; demografik yapılarına ve gelir düzeyine göre dağılımını da deyiverin bi zahmet...
Sağlıklı gıdaya-suya erişenler, temiz hava soluyanlar, kalabalıklara mahkum olmayanlar ve de kaliteli sağlık hizmetlerinden yararlanabilenler pandemiden en az etkilenen kesimi oluşturdu. Doğal seleksiyon yasasına göre, en zayıf halkadan başlayarak bir bir yok olacağız...
★★★
Betonlaşan yerleşimler, çarpık kentleşme, imara açılan tarım arazileri yeşile ve maviye dair ne varsa yakıyor, yıkıyor, yok ediyor.
Yerlerinden edilen kuşlar, böcekler, yeni tanıştıkları bünyelerde virus savaşları başlatıyor.
Madencilerin altın sevdası, zeytinlikleri tırpanlıyor...
Termik santraller, ayalarımız ısınsın diye ciğerlerimize zehir salıyor....
★★★
Türkiye İstaistik Kurumu (TÜİK) ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre son 12 yılda çiftçi sayısı yüzde 48, son 18 yılda tarım alanı yüzde 12.3, sebze bahçeleri alanı da yüzde 15 küçüldü. Bu istatistiğin hayattaki karşılığı; açlık! Pandemi döneminde günde 39 lira ile geçinmeye mahkum edilen 2 milyon kişinin evine, memleketten giren erzak da gelemiyor demektir.
★★★
CHP’nin hazırladığı “Türkiye’de Tarımın Durumu” raporunda “2003-2019 AKP iktidarı döneminde 77.6 milyar dolar olan tarım ihracatına karşılık, 104.6 milyar dolar tarımsal ürün ithalatı gerçekleşti. İthalata 27 milyar dolar fazla ödeyerek yabancı ülkelerin çiftçisini zengin ettik” denildi.
★★★
Yabancı ülkeler derken uzağa gitmeye gerek yok, Doğu Akdeniz’de savaşın eşiğinde dolaştığımız Yunanistan’dan yapılan tarım ürünleri ithalatı son 5 yılda yüzde 632 arttı.
İş sektörü, hükümetin aymazlığı karşısında “tarımdaki geri gidişe” el attı.
Migros, Vodafone ve Ziraat Bankası, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın katkılarıyla hazırlanan “Tarım Bizim Geleceğimiz” belgeseli, dün akşam itibarıyla TV izleyicisiyle buluştu.
★★★
Oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ’un seslendirdiği ve sunuculuğunu yaptığı belgeselde; medeniyetler doğuran bu toprakların 12 bin yıl öncesine uzanan cömertliği anlatılıyor. Anadolu’nun bin 500 yöresinde çekimler yapılmış. Erciyes yaylasından, Menderes Ovası’na uzanmışlar.
Çekim ekibi 100 bin kilometre yol yapmış.
Tatlıtuğ “Anadolu’nun gözalıcı hikayesinin başrolü, binlerce yıldır sabırla bu topraklara can veren çiftçilere ait” diye sesleniyor.
★★★
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu, “Sabahın 3’ünde tarlasına giden çiftçilere saygımdan...” diyerek, belgeseldeki sunumu sırasında kravatını çözüp, çıkarıyor.
★★★
Migros Ticaret A.Ş. Pazarlama ve Yurtdışı Operasyonlardan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Cem Rodoslu’nun danışmanlığını yaptığı belgeseli; toprağa yazılan yazılar olarak kabul edebilirsiniz.
Silinmez.
★★★
“Dünyanın en büyük çiftliği Anadolu”, farklı disiplinlerin gözünden ele alınmaya çalışılıyor. Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Araştırmacı ve Yazar Bekir Ağırdır, TİGEM Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Ayşin Işıkgece, FAO Türkiye Sorumlusu Ayşegül Selışık, Girişimci ve Akademisyen Elif Ovalı, WWF Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, Tekfen Tarım Genel Müdürü Emrah İnce, IBM Bilgi Teknolojileri Mimarı Reha Yurdakul, Girişimci ve Çiftçi Deniz Yüksel Ovalı, TEMA Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit’in mesajlarına yer veriyor.
★★★
Belgeseli tarım emekçilerine adadıklarını söyleyen Rodoslu, “Türk tarımının ne kadar güçlü, çeşitli, inovatif ve hayati olduğu gerçeğini gösteren ulusal bir gurur projesi olarak halkımızla paylaşıyoruz. Bu filmle 7’den 70’e toplumun her halkasının tarım konusundaki farkındalığını artırmak, daha çok gencimizi tarıma davet etmek istiyoruz” diyor.
★★★
Belgeselde Anadolu’nun bereketli topraklarının ilham veren yüzü parıl parıl parlıyor... Ne var ki “farkındalıktan” söz edeceksek, işe bu projeyi destekleyenlerden başlayalım derim. Ziraat Bankası’ndan mesela... Asıl işi çiftçiyi deteklemek olması gerekirken, Kazakistan’da açılan 3 otele ne diye kredi verir?
Ya da Migros; Fransa’da olduğu gibi Türkiye’de de yaş sebze ve meyvede sıfır atık yasası çıkması için öncülük eder mi?
Vodafone; çiftçi abonelerinin sayısını arttırırken, tuvaleti bile olmayan çadırlarda yatmak zorunda kalan mevsimlik işçiye ulaşabilir mi?
Tarım ve Orman Bakanlığı’na ise söylenecek söz bulamıyorum!