Kimileri “Kemalizm” kavramına soğuk, hiç sevmiyor!

Ülkeyi yeniden inşa için ekonomiye devlet müdahalesini savunan -Prusya/Almanya doğumlu- “Kameralizm” verelim! Şaka bir yana...

Salt biçime / şekle önem vermek insanı-toplumu anlamdan / düşünceden yoksun bırakıyor.

Yoksulluğumuzun nedeni bu tür yoksunluklarımız. Sorunların özünü konuşmuyoruz, sürekli kişiler üzerinden tartışma-polemik yaparak- atışarak vakit kaybediyoruz. Erdoğan saplantısı bunun tipik örneği... Meselemi anlatayım:

Ekonomist, Harvard  öğretim üyesi Prof. Dani Rodrik şu tespiti yaptı; 1980 ve 1990’lardaki küreselleşme politikalarının hemen tümü -bekleneceği üzere serbest piyasa ideologları tarafından değil de- sol iktidarlar tarafından hayata geçirildi.

Peki, Türkiye’de bu nasıl oldu?

Neo-liberalizm/vahşi kapitalizm ülkemize 12 Eylül 1980 darbesi ve Özal’la geldi. Getirdiği ilk yıkım evresi ANAP’ın tarihi misyonunu bitirdi...

Bu hiper-kapitalizmin aşırılıkları Demirel-İnönüErbakan-ÇillerEcevit-Bahçeli-Yılmaz ile denendi. Bu koalisyon iktidarları “korumacı ekonomiden” tam olarak vazgeçemedi. İşte...

Dünyada “sol iktidarların” yaptığı piyasa aşırılıklarını ülkemizde “Ilımlı İslamcı” AKP’ye yaptırıldı. İtibariyle bugün yaşanılan büyük yıkımla AKP de tarihi misyonunun sonuna geldi. O halde...

Tartışmalarımızı ekonomi-politik temel üzerinden yapmalıyız; neo-liberal paradigma saplantısından/ geçerliliğini beş kez yitirmiş  iktisadi kalıptan kurtulup ‘yeni’yi aramalıyız. Yoksa, Türk siyaseti kısır döngüden çıkamaz; daha da büyük batarız!

Immanuel Wallerstein’dan Randall Collins’e sosyologlar 500 yaşındaki kapitalizmin yapısal krizinin artık ölümcül olduğunu söylüyor.

O halde, yeni ne?

Meral Akşener daveti


Neo-liberalizmin 2008 yıkımı dünya siyaset sahnesine, kapitalizmin merkez üsleri; ABD’de Donald Trump, İngiltere’de Boris Johnson gibi popülist politikacıların çıkmasına neden oldu. Fransa’dan Almanya’ya popülist milliyetçiler oylarını çok artırdı; ikinci parti konuma geldi.

Erdoğan da bu süreçte milliyetçi Bahçeli desteğiyle iktidarını korudu. Ve gelecek seçimde iktidarda kalabilmek için Meral Akşener’e davet gönderdi...

Evet, 2008 yıkımının sonuçları dünya sağında ve solunda milliyetçi-ulusalcı partilerin yıldızını parlattı; ve politik dalga daha büyüyecek. Öyle ki... Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un akıl hocası/ eski Hazine Bakanı/ Dünya Bankası baş ekonomisti/ Harvard Üniversitesi Rektörü -kuşkusuz yıkımın sorumlularından- Lawrance Summers“sorumlu milliyetçilik” kavramını ortaya attı; “küreselleşmeye o kadar da düşmanlık yapmayın!”

Küreselleşmeci neoliberalizmin ekonominin önünde engel gördüğü ulus devletlerin önemi anlaşıldı; İngiltere bile Brexit’i kabul etti. Küresel belirsizlikler ülkelerin milli pazarlarını koruma ihtiyacı doğurdu. Ulus devletler geri dönüyor...

IMF bile artık regülasyon tekliflerine/ devletin ekonomiye direkt müdahalesine sıcak bakıyor. “Kapitalizm tamircisi” Keynesyen devletçi politikalar tıpkı 1930’lar gibi “umut” oluyor. Çünkü:

Herkes iç çatışmaların, savaşların çıkmasından korkuyor. Ege-Akdeniz krizi gereğinden fazla dünya gündeminde bu sebeple konuşuluyor...

CHP ekibi


Dünya ‘yeni’yi arıyor...

Thomas Piketty’den Tony Atkinson’a iktisatçılar, iktisadi eşitsizliklerin giderilmesi için yeni bir sosyalizm tanımı öneriyor...

Joseph Stiglitz’den Jose A. Ocampo’ya iktisatçılar, devletlerin devreye girdiği acil küresel reformlar öneriyor...

Mariana Mazzucato’dan Ha-Joon Chang’e iktisatçılar, devletin sektörleri kapsayıcı yenilik için kullanması gerektiğini öneriyor...

Anat Admati’den Simon Johnson’a iktisatçılar, radikal finans/bankacılık düzeltimleri öneriyor...

Brad DeLong’dan Jeffrey Sachs’a iktisatçılar, altyapı ve yeşil ekonomi için devletlerin uzun vadeli yatırımlara başlaması gerektiğini öneriyor...

Dani Rodrik gibi hepsi, alternatif sol ekonomi politika oluşturmaya çalışıyor.

Diyorum ki; Erdoğan saplantısından kurtulup ‘yeni’yi bulup, nasıl inşa edileceğini, yapısal reformları tartışma vakti gelmedi mi?

Ekonomist Prof. Ali Tekin, Türkiye için üretken iktisadi yapıya dönüş dinamiklerini ele alan iki kitap yazdı:

-Kısır Döngü...

-Üretken Döngüye Geçiş...

Muhalefet partileri acil olarak, gerçekçi planlamaya- projelere yönelmek için gelecek üzerine çabalayan iktisatçılardan, siyasal bilimcilerden, sosyologlardan, tarihçilerden vd. ekip oluşturmalıdır.

Unutulmamalıdır ki: CHP Araştırma Bürosu’nda Fethi Okyar’ın oğlu Osman Okyar, Turhan Feyzioğlu, Bülent Ecevit, Coşkun Kırca, Doğan Avcıoğlu gibi “düşünsel çeşitlilik” vardı...

CHP bugün, Dani Rodrik’ten Daron Acemoğlu’na, Erinç Yeldan’dan Mahfi Eğilmez’e kadar neo-liberalizme mesafeli isimlerle arayış ekibi kuramaz mı?

Yeni’yi aramak kurtuluşa giden yoldur...