Önce bilim insanlarıyla konuştu, bağımsız kurumlardan verileri aldı ve kameraların karşısına geçti.

Dokunsanız ağlayacak gibiydi. Titrek ses tonuyla “Çok üzgünüm” dedi. “Çok üzgünüm, zira hayatını kaybedenlerin sayısı 596’ya ulaştı. Bunu kabul etmem mümkün değil. O nedenle 10 Ocak tarihine kadar sürecek 26 günlük tam kapanma kararı aldık. Bu süreçte sosyal devlet olmanın gereklerini eksiksiz yerine getireceğiz...”

Şansölye Angela Merkel’in yaşlı gözlerle yaptığı bu konuşmayı, ona oy versin, vermesin tüm Alman toplumu soluğunu tutarak dinledi.

★★★

Eyaletlerin hiçbirinden itiraz gelmedi.

Çünkü herkes, ülkenin başbakanının, salgının başından beri kendilerinden hiçbir gerçeği saklamadığına, sokaktaki insana uygulanan kuralların onun için de geçerli olduğuna inanıyordu.

Ve herkes, kapanma süreciyle birlikte gündeme alınacak aşılamanın sonbahara doğru virüsü Almanya genelinde tehlike olmaktan çıkaracağından ve ekonomide, tıpkı II. Dünya Savaşı sonrasındakine benzer müthiş bir ivmeyi yakalayacağından kuşku duymuyordu...

★★★

Türkiye’ye, bir zamanlar aşı üretimi ve ihracatı konusunda coğrafyasında bir yıldız gibi parlayan yalnız ve güzel ülkemize gelince...

Aşı mucizesinin simgesi olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü bir çırpıda kapatan AKP iktidarı, ekonominin içine sürüklendiği darboğaz nedeniyle, ne Almanya benzeri tam kapanmaya gidebiliyor, ne de aşının ne zaman geleceği, kaça mal olacağı ve kullanımına hangi tarihte başlanacağı konusunda tatmin edici açıklamalar yapabiliyor.

Görünen o ki, Sağlık Bakanlığı toplumu, henüz faz-3 çalışması sonuçlanmamış, koruyuculuk oranı netleşmemiş, yan tesirleri konusunda bilimsel yayınlar yapılmamış, etkinliği meçhul bir aşıya ve alternatifsizliğe mahkum ederek, vahim bir planlama ve yönetim aczi sergiliyor.

Bu arada henüz faz-2 çalışması bile başlamamış yerli aşının nisan ayında kullanılacağına yönelik masallar anlatılıyor.

Ama giderek daha da azgınlaşan virüs masal dinlemiyor, kırana dönüşen salgın, her gün yüzlerce masum canımızı almaya devam ediyor.

Sağlık ordumuz şehit üstüne şehit veriyor.

★★★

Bilim insanları pandemiyle mücadelenin olmazsa olmazı “güven” ve “şeffaflıktır” diyorlar.

Oysa Sağlık Bakanlığı, ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden bu yana, sadece virüsle mücadele etmek yerine, toplumda “salgında başarılı olunduğu” algısını yaratmak için mücadele sergiliyor.

Bu nedenle başından beri gerçek vaka ve vefat sayısı gizlenmeye çalışılıyor.

Bağımsız bilim insanlarımıza göre; artık hiç güven duyulmayan turkuaz tablo, halkımızın tehlikenin boyutlarını gerçekçi biçimde fark edip, önlemlere özenle uymasının önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.

★★★

Ne acıdır ki, algı uğruna yitip giden canlar ve kaybedilen güven, bir daha geri gelmiyor!..