İzmir depremine “6.6” diyorlar.



Bütün televizyon kanallarını şöyle bir gözden geçirin lütfen...

Bütün haberlerine fotokopi gibi “6.6 büyüklüğündeki İzmir depremi” diye başlıyorlar.

Asla tek başına “İzmir depremi” demiyorlar.

Mutlaka “6.6 büyüklüğündeki İzmir depremi” diyorlar.

Israrla birlikte kullanıyorlar.

Belli ki bu konuda talimat var.

“6.6”sız cümle kurmuyorlar.



İşi 66’ya bağladılar yani!



(Ebced hesabına göre, kabaca, her harfe bir sayısal değer veriliyor, herhangi bir kelimeyi oluşturan toplam sayıdan bir anlam çıkarılıyor.

A harfi 1

L harfi 30

H harfi 4 değerinde kabul ediliyor.

Allah kelimesiyle 66 elde ediliyor.

İşte bu 66 nedeniyle, halk arasında bilerek/bilmeyerek kullanılan “işi 66’ya bağlamak” deyimi, “işi Allah’a havale etmek” anlamına geliyor.)



Allah rahmet eylesin deyip, kader böyleymiş deyip, meseleyi kapatmak istiyorlar.



Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi “7 büyüklüğünde” diyor.

Rusya “7” diyor.

Yunanistan “7” diyor.



Dünyada sadece sayın hükümetimizin ölçümlerine göre 6.6 oluyor!



Depremden hemen sonra açıklama yapan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Profesör Haluk Özener bile “7 büyüklüğünde” dedi.

Anadolu Ajansı bu sözleri servis etti.

Hâlâ eğip büküp “6.6”ya indirmeye çalışıyorlar.



Yok öyle!



Televizyonlarda seyrettikleriniz aysbergin görünen yüzü.



Sadece 21 bina yıkıldı diyerek, sadece o yıkılan binalardan yayın yaparak, depremin büyüklüğünü 21 binaya indirgemek istiyorlar.



İzmirime gittim.

Gözlerimle gördüm.

Yıkılmamış ama oturulması imkansız hale gelmiş, binlerce bina var.

Binlerce.



Bayraklı sokaklarında saatlerce yürüdüm.

Yıkılmasına ramak kaldığı için tamamen boşaltılmış apartmanlar var.

Yan yatmış binalar var.

Kısmen göçmüş binalar var.

Derin çatlaklar oluşmuş binalar var.

Nakliye kamyonunu kapıya dayamış, apar topar taşınanlar var.



Size anlatılmayanları anlatayım...

İzmir büyükşehir belediyesinin binası bile haşat durumda.

Kullanılması mümkün değil.

İnanmayan bugün gidip baksın, o binaya insan giremez.



Bayraklı’daki İzmir Adliyesi mahvoldu.

Duvarlarında, kirişlerinde devasa yarıklar var.

Değil hakim savcı, Afad ekibi olsan, gene de o binada çalışılmaz.



Kolonlarında hasar oluştuğu için boşaltılan hastaneler var.



Bilirkişi tespitine filan gerek yok, okul binalarındaki vahim çatlaklar, çıplak gözle baktığında bile görülüyor.



Bayraklı’dan sonra en büyük darbeyi Karşıyaka’nın yediği görülüyor.

Karşıyaka’da çok şükür yıkılan bina yok ama, hasar gören bina sayısı neredeyse Bayraklı’daki kadar.



Alsancak’ta, özellikle limana yakın bölgede hasar var.



Konak’ta, büyükşehir belediye binası civarında, ofislerin yoğun olduğu işhanlarında hasar var.



(Parantez açalım...

Emlakçılara ahlaki bir görev düşüyor.

Ev sahiplerinin çoğu hasarı gizleyecek.

Akrabalarına bile söylemeyecekler, “bizim ev sağlam” diyecekler.

Sıvayıp, boyayıp, spot ışıklarla makyajlayıp, satacaklar.

Marmara depreminden sonra İstanbul’da bunları çok gördük.

Parasını kurtarmak için başkasının canını hiçe sayanlar oluyor maalesef.

Emlakçıların bu vicdansızlığa gözyummaması gerekiyor.)



Seferihisar Teos Marina’ya balçık yığıldı, adeta bataklığa dönüştü.

Elektrik/su altyapısı patladı, iskeleler koptu, tonoz sistemleri yok oldu, 15 tekne battı, 5 tekne kayıp, 350’den fazla tekne zarar gördü, marinanın sıfırdan yapılması gerekiyor, tsunami’nin vurduğu dükkanlar/evler perişan oldu.



Leğene kum koy, su doldur, sonra leğene tekme at, İzmir Körfezi işte öyle oldu, çalkalandı, tabandaki çamur kalktı, sualtı haritası değişti.



İstanbul’u salladı.

Bodrum’u salladı.

Tekirdağ’da Edirne’de bile hissedildi.

950 kilometrelik kütleyi silkeledi.

6.6 olması mantıklı mı?



6.6 diye yedirilirse, ne ala.

Yok eğer 7 büyüklüğünde olduğu ortaya çıkarsa, yani, sıradan büyüklükte bir deprem değil, olağanüstü boyutunda bir deprem olduğu netleşirse, sayın hükümetimizin “Allah rahmet eylesin” diye geçiştirmesi mümkün olmayacak, evleri/işyerleri oturulamaz hale gelen vatandaşlara “afet” kapsamında yardım etmesi gerekecek.



Depremi küçülterek, bu yardım yükünden kurtulmak istiyorlar.



Başka afetlerde başka şehirlere sağlanan vergi muafiyeti, prim borçlarının ötelenmesi, bankalara olan kredi borçlarının yeniden yapılandırılması gibi imkanları sağlamak istemiyorlar.



Bakın lütfettiler, acil yardım ödeneği olarak, adeta sadaka verir gibi, İzmir’e göndere göndere 8 milyon lira gönderdiler.

Halbuki, sırf Seferihisar’da 150 milyon liradan fazla zarar var.

İzmir’de minimum 1 milyar liralık hasar var.



Bu yüzden utanmasalar “İzmir’de deprem olmadı” diyecekler!



Chp’nin olan biteni armut gibi seyretmek yerine, depremin gerçek büyüklüğü konusunda takipçi ve ısrarcı olması gerekiyor.

İzmirliler 20 senedir Chp’yi yüceltiyor, büyütüyor.

Chp’nin de İzmirlilerin haklarını yedirmemesi, İzmir’in başına gelen faciayı küçültmelerine izin vermemesi gerekiyor.





Türkiye’nin dört bir yanından AFAD ekipleri, UMKE ekipleri, İzmir’in yardımına koşmuş, Jandarma Arama Kurtarma ekipleri orada, Tunceli’den gelen var, Karabük’ten gelen var, toz içinde çalışmaktan bembeyaz heykeller gibiler, koronavirüsü filan boşvermiş durumdalar, başka insanların canını kurtarmak için, kendi canlarını ortaya koyuyorlar, gece gündüz aralıksız devam ediyorlar, bir ekip ayaküstü yemek atıştıyor, bir ekip minibüslerde dinleniyor, bir başka ekip enkaza tırmanıyor, o kaos ortamında müthiş bir senkron var, müthiş organize hareket ediyorlar, hepsine yürekten teşekkür borçluyuz, böylesine zor bir görevde böylesine yetişmiş insanlarımız olduğunu görmek, insanı o molozun başında bile umutlandırıyor. Ambulans şoförlerinin özverisini size tarif edemem, enkaz altından kendi ailelerinden birini bekler gibi bekliyorlar, öyle koşuyorlar. Kızılay orada, adeta kanatlarını açmış melekler gibi çalışıyorlar. Polisimiz sivil/resmi orada, kurtarma ekiplerinin ve hatta gazetecilerin rahat çalışabilmesi için gerçekten kusursuz tertibat almışlar. İstanbul büyükşehir belediyesinin aşevini gördüm, Ankara büyükşehir belediyesinin yardım ekiplerini gördüm, Manisa itfaiyesini, Şişli belediyesi ekiplerini gördüm, Türkiye Diyanet Vakfı’nın ekiplerini gördüm, herkes derdimizin bir ucundan tutmuş, yardımcı olmaya çalışıyor. İzmir’de müthiş bir insani çaba var.