Asgari ücrete “yüksek” diyebileceğimiz bir zam yapılmıştı.

Rakamı duyunca hem şaşırmış, hem alkışlamıştım.

Zira, gazeteciliğe başladığım günden bu yana 1997’de yapılan yüzde 103’lük zamdan sonraki en büyük asgari ücret artışını görmüş oldum.

Gelin görün ki iki önemli nedenle, alkışlarımın hak edilmediğini gördüm.

- İlk neden malumunuz, faiz indirimiyle uçan döviz kurlarıydı.

19 Mart 2021 günü, 2 bin 893 lira olduğu halde 392 dolar olan asgari ücret, 16 Aralık 2021 günü 4 bin 253 liraya çıktığı halde 258 dolara düşmüştü.

- İkinci neden, bu erimeden daha ciddi olan “çalışma barışını bozma” riskiydi.

★★★

Zira asgari ücret zammının bir bölümünün gelir vergisi ve damga vergisi muafiyetinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Hükümet yetkilileri, asgari ücretten daha yüksek kazanan diğer çalışanların ücretlerinin asgari ücret kadar olan bölümünün de aynı vergilerden muaf olacağını duyurdu.

Bu işverenleri rahatlatacak, diğer çalışanlara da paralel bir zam yapma şansı verecek bir düzenleme olurdu.

Ancak, TBMM’ye sunulan torba kanununda gördük ki böyle bir durum yok.

Vergi muafiyeti sadece asgari ücretliler için geçerli olacak.

Bunun doğal sonucu şu olacak:

Bir iş yerindeki asgari ücretli çalışanlarla yönetici konumdaki çalışanlar arasındaki ücret farkı kapanacak. Asgari ücretli olmayanlar için vergi indirimi de olmadığından patronlar bütün çalışanlarını asgari ücretli gösterme eğilimine girecek.

Aradaki farklar da büyük ihtimalle elden ödenecek.

(Bir lokantadan örnek vermek gerekirse, asgari ücretle çalışan bir komi artık 4 bin 250 TL maaş alacak. Böylece 4 bin lira civarında maaş alan bir garsonu yakalamış olacak.

Garsonun ücreti 4 bin 250 liranın üzerine çıkarılsa bu kez patronu için vergi indiriminden yararlanmak mümkün olmayacak. Benzer bir durum başgarson, kasiyer ve müdür çalışanlar için de yaşanacak.)

Bu uygulamaları kabul etmeyenler işlerini kaybetme riskiyle karşılaşacak. Bu durum, örnek verdiğim lokantada olduğu gibi bütün sektörlerde çalışma barışını bozacak.

★★★

Dikkat çekmeye çalıştığım bu düzenleme sonucunda, asgari ücret kısa süre sonra ülke çapında bütün sektörlerde “ortalama” ücret olacak.

Ücretler hem TL olarak düşecek hem döviz kurları karşısında eriyecek. Türkiye “ucuz iş gücü cenneti”ne dönüşecek.

Bir kaynağım, Çalışma Bakanlığı’nın bu düzenlemeye karşı çıktığını ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ısrarı sonucunda işin bu hale geldiğini söyledi. Kaynağıma göre bu iş bilmezlikten kaynaklanıyor.

Ancak ben öyle düşünmüyorum.

Bu düzenleme hükümetin yeni ekonomi modeliyle çok örtüşüyor.

Neydi o model?

“İhracat ihracat ihracat” modeliyle çalışan Çin modeli.

Çin modeli neyle ünlü?

“Ucuz iş gücü”yle.

Mühendisinden en alt seviyeye bütün çalışanların ortalama bir ücrete mahkum olduğu bir model yani.

Dilerim yanılıyorumdur. Dilerim, açıklananla yasa teklifi arasındaki bu ciddi fark, kaynağımın dediği gibi “iş bilmezlikten” kaynaklanıyordur.

Zira bu iş bilinçli yapılıyorsa, orta vadede ülkenin Çin’e benzeyen yanı sadece ekonomik modeli olmayacak!