ABD hariç, yapısal cari açığı olan bir ülkede ulusal paranın değeri hızla düşüyorsa beklentiler kötüleşir. Kötüleşen beklentiler:

  1. Enflasyonun yükselmesi,

  2. İşsizliğin artması,

  3. Büyümenin yavaşlaması hatta geriye gitmesi,

  4. Gelir dağılımının daha eşitsiz hale gelmesidir.


Newton’un doğayı gözlemleyerek vazettiği “Hareket Kanunları”na göre, dıştan bir etki olmazsa, (sürtünmesiz ve engelsiz bir ortamda) hareket eden cisim durmaz; duran cisim hareket etmez. Ekonomimizi içeriden ve dışarıdan izleyenler, TL’nin değer kaybını durduracak dış etken (Sıcak para diye okuyun) ne zaman gelecek diye merak ediyor.

Merak edilen diğer bir husus da bu “durma sürecinde ve duruş anında” cisimde yani ekonomide nasıl bir aşınma veya hasar oluşacağıdır. Yani “Biliyorum bu da geçer ama deler de mi geçer, onu bilmiyorum” diyen adamın hali gibi bir durum var.

AKP’NİN OYUN PLANI

Ekonomik olaylar, fizik yasalarını çiğneyerek gerçekleşemez. Amenna! Ama ekonomi, onu yaratan ve kuşatan fizikten ibaret değildir. Newton’un “Dıştan etki olmazsa durmaz” dediği cisim, mesela bir pandül veya uzayda dolanan meteor, bilinci olmayan bir cansızdır.

Halbuki ekonomide “insan” vardır. İnsanın, iradesiyle harekete geçirebildiği bir “iç gücü” vardır. Dıştan etki gelmeden, içten etki yaratarak Newton’un cansız şeyler için söylediği hareket yasasını aşmak mümkündür. Olanlara ve olacaklara bu zaviyeden bakarak AKP’nin içindeki “sağlam irade”nin bu gidişi durdurmak için ne yapacağını kestirmeye çalışıyorum.

Yapılan açıklamalara göre AKP, TL’deki değer kaybını eskiden olduğu gibi ülkeye “yabancı sermaye” (sıcak veya soğuk) çekerek durdurmayı planlamaktadır. Bir miktar da ülke içindeki “döviz ve altını” mali sektöre sokmayı istemektedir. Gördüğüm kadarıyla, dışarıdakiler ve içeridekiler bu çağrıya istenilen cevabı vermiyor.

Zaman zaman IMF’den medet umanlar önerse de AKP, “açlıktan ölse de IMF’nin elinden bir dilim ekmek yememe” kararından dönmemektedir. Tuhaf ama AKP’nin, özellikle Katar’dan, AB veya ABD’den gelecek paralara kapısı ardına kadar açıktır.

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

AKP, “el parasıyla hızlı kalkınma” stratejisi izliyor. Bunu da aldığı kararlarla apaçık bir şekilde ortaya koyuyor. Zaten TL’nin değer kaybını da yine aynı yöntemle yani dışarıdan döviz getirerek çözmek istiyor.

Peki ya beklenen para gelmezse ne yapacak? “Çömlek patladı” diyecek. Günün sonunda Türkiye ekonomisinin tümden çökmesi, alacaklı yabancıların çıkarına olmadığı için fişler yeniden dağıtılacak ve oyun devam edecektir. Sadece bize olan maliyeti artacaktır.

Geldik esas soruna: İktisatçılarımız, aydınlarımız ve muhalefet, AKP’nin devlet eliyle yandaş zengin etmesini, hepsi birer “kara delik” olan gösteriş yatırımları yapmasını ve caka satmak için savurganlıktan vazgeçmemesini haklı olarak eleştiriyor. Ama bir türlü “İktidarda biz olsak cari açık vermeden kalkınma stratejisi izlerdik” demiyor. Çünkü Türkiye’nin bunu başarabileceğine onlar da inanmıyor.

Herhalde “öğrenilmiş çaresizlik” denen psikoz budur. AKP’ye “Niçin cari açığı kapatamadınız?” diye değil, “Niye cari açığı finanse edecek ucuz dış para bulamadınız?” diye yükleniyor.

Son söz: Cari açık, finanse edildiği sürece kapanmaz.