Döviz fiyatının (sepet kurun) %3, Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi’nin %3.92 arttığı 2021 yılının Mayıs ayında, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi), hepimizi şaşırtarak sadece %0.89 yükseldi. Yani enflasyonun hızı düştü. Her ne kadar %1.44’lük bir başka TÜFE artış oranı sehven bültenlere girdiyse de onun “hazirana devreden” fiyat artışı olduğu söylendi. Yani Haziran ayı sonunda açıklanacak TÜFE oranı “1.44 eksi 0.89 eşittir % 0.55” kadar gerçekte oluşacağından fazla çıkacakmış. Bu açıklamanın amacı şudur: İstatistik kurumu diyor ki; haziranda enflasyon oranı mayıstan çok yüksek çıkarsa sakın şaşırmayın. Bunun içinde %0.55 kadarı mayıstan devreden ve aslında hazirana ait olmayan bir artıştır. İlginç bir hesap cilvesi olduğu için bu olayı yazmadan geçemedim.

BEDAVA PATATES

Enflasyonun %1’den az arttığı geçen mayıs ayında bizim (!) patatesin fiyatı %42 artmış. Patatese “bizim” dememin sebebi, bu köşede 25 Mart 2021’de “Patatesler elde kaldı” ve “22 Nisan 2021” de de “Bedava patatesin yahnisi yavan olur” başlıklı iki makale yazmış olmamdır. O günlerde depolarda 500 bin ton patates bulunduğu (yıllık üretim 5 milyon tondur) ve talep düşük olduğu için artmayan patates fiyatı yüzünden üreticinin perişan olduğu şeklinde kamuoyu oluşturuluyordu. Hatta yakında yeni mahsul piyasaya çıkacak, üretici iyice perişan olacak deniyordu. Oluşan kamuoyu baskısı yüzünden devlet, üreticinin elindeki stoku belli bir fiyattan satın alıp halka bedava dağıttı. Bunun üzerine ben de “Bugünün çözümü, yarının sorunu olmasın” diye bir son sözle ikinci yazımı bitirmiştim. Kaç bin ton patates kaç paradan satın alındı ve kaç bin ton patates halka bedava dağıtıldı, bilmiyorum. Açıklanırsa ben de eksik bilgiyle yorum yapmaktan kurtulurum. Ancak kanaatim, devlet tarafından satın alınan ve halka bedava dağıtılan patates miktarının elde kaldığı söylenen 500.000 tondan çok daha küçük olduğudur. Bu arada bazı uyanıkların yaratılan karamboldan bilistifade, iyi para kazanmış olması muhtemeldir.

DEVLET, PİYASANIN OYUNCUSU DEĞİL HAKEMİDİR

Bundan 50 yıl önce iktisatçılar, ülke ekonomileri “hesaplama”  (computation) yoluyla mı yoksa “rekabet” (competition) ile mi daha iyi yönetilir tartışırdı. Basit olarak; hesaplama, fiyatların devlet tarafından belirlenmesi, rekabet ise fiyatların piyasada oluşması demektir. Bu tartışma “fiyatların piyasada oluşmasına izin vermek” daha iyidir tezinin, başta Rusya olmak üzere, sosyalist ülkeler tarafından da kabul görmesiyle hemen her yerde bitmiştir. Ama bizim ülkemizde bitmemiştir. Bu yüzden Türkiye’de hükümetler ve belediyeler, “halkın inancı paralelelinde” kendilerince lüzumlu gördükleri hallerde fiyatlara doğrudan veya dolaylı olarak müdahale eder. Pek tabii bu müdahaleler “fiyatların doğru noktalarda oluşmasını” daha da zora sokar.  Şöyle bir soru sorulabilir: Serbest piyasa sisteminde fiyatların şu veya bu sebeple doğru noktada oluşmadığı haller yok mudur? Yani  “piyasa sistemi” hiç mi hata yapmaz? Cevap: Yapar. Bu hatalar sistemik olabileceği gibi, daha çok toplumun “serbest piyasa ahlakını”içselleştirmemiş olmasından da doğabilir. Hal böyle olmakla birlikte, yine de serbest piyasa sisteminde ısrar edilmelidir. Çünkü fiyatların devletçe tespitinde, çok daha fazla hata olur.

Son söz: Oyuncu kaçırır diye, penaltıyı hakem çekmez.