On gündür Türkiye Sedat Peker isimli bir şahsın Dubai’den yayımladığı iddiaları konuşuyor. Necati Doğru buna “lağım patladı” dedi. Yani lağım zaten pislikle doluydu, ama pislik lağımın içindeydi. Görmüyor, kokusunu duymuyorduk. Üstümüze başımıza sıçramamıştı. Kırk haramilerin soygun parasını paylaşırken birbirine düşmesi gibi bir olay cereyan etti. Çakal izi, sırtlan izine karıştı. Bu, at izinin, it izine karışmasından bin beterdi. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, devlet-mafya iç içe geçtiğine göre biz hangi kuruma güveneceğiz diye kara kara düşünür olduk. Korktuk, moralimiz bozuldu. Bu ülkede TBMM Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı, Adalet Bakanlığı yapmış halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi sevimli devlet adamı Cemil Çiçek “Bunların binde biri doğruysa felaket” dedi. Demek ki, Cemil Çiçek görevde bulunduğu yıllarda istihbarat örgütleri bu tiksindirici yapılanmanın farkında bile değilmiş. Ya da farkındaymış ama Başbakan Yardımcısı’na bilgi vermemiş. Cemil Bey de bir fanus içinde Türkiye’de neler döndüğünden bihaber iyi niyetle mesela Adalet Bakanlığı yapmış. Şimdi bunları duyunca “binde biri doğruysa felaket!” diyor. Herhalde bunların en az yarısı doğrudur. Yani durum felaket üstü felakettir.

ENSEYİ KARATMAYIN

1965’te Türkiye İşçi Partisi milletvekili olarak meclise giren merhum Çetin Altan Türkiye’deki “siyasetçi-gazeteci”lerin en ünlülerinden biriydi. Çetin Altan’la Hürriyet’te bir süre beraberdik. Gazeteye gittikçe kendisini cam bölmeli küçük odasında ziyaret ederdim. Bana “anlat bakalım iktisatçı” dedikten sonra kendisi konuşmaya başlardı. Çok renkli bir insandı. İman ettiği sosyalizmin çöküşünü görmesine ve milletinde ümit ettiği feyzi görmemesine rağmen karamsarlığa kapılmadı. İyimserdi, kahkaha atarak konuşurdu. Onun en ünlü sözü, ülkesinin halinden ve geleceğinden endişe edenlere “enseyi karatmayın” yani bedbin olmayın, ümitsizliğe kapılmayındı.

NORMAL VE ANORMAL

Sedat Peker kasetlerini seyreden ve medyada bunların tamamlayıcı haber ve yorumları izleyenlerin morallerinin bozulduğunu görüyorum. Ben de Çetin Altan gibi onlara “enseyi karartmayın” diyorum. Herhangi kötü bir olay karşısında şaşırıp, ümitsizliğe düşmemek için bunun “normal dağılım” içinde olup olmadığın bakmak gerekir. Normali bulmak için “zaman ve coğrafya” eksenlerinde benzer olaylar olup olmadığına bakılır. Eğer yaşanan olay geçmişte de görülmüşse çok fazla ümitsizliğe kapılmamak gerekir. Benim bildiğim kadarıyla benzeri olaylar geçmişte de olmuştur. Bunların kimyası tahlil edilirse, hepsinin içinde “haksız kazanılan paranın bölüşüm kavgası” bulunduğu görülür. Mafya kelimesi bile İtalyancadır. Unutmayın! Para güç kaynağıdır. İngilizce’de buna “source of power is money” denir. Parasız, güçlü olunamaz. Gücü eline geçiren de daha çok para peşinde koşmaktan kendini alamaz. Türkiye’de küçük grup aidiyeti, ulusal kimlikten kuvvetlidir. Bu sebeple “ahlâklı bir ülke olamaz.” Demokrasi yerleşmeden önce birçok ülke de böyleydi. Ama milletler pes etmemiş, hem mafya-devlet ilişkilerini azaltmış hem de halkının refah ve mutluluğunu artırmayı başarmıştır. Pisliklerin üstünü örtmeyelim, göreceksiniz biz de başaracağız.

Son söz: Kırık kol yen içinde kalırsa, kangren olur.