Bu noktada gerçeği de eğmeden bükmeden söyleyip yazmak gerekir. Korkunun ecele faydası yok. Benim  yaşım 75’i aştı. Hapiste ölebilirim. Ölümden öte de köy yok.

Yazacağım şu:

Onu doğuran annesi, ona yol gösterici olan babası ve verdiği dersler, okuttuğu öğrenciler, yazdığı kitaplar, kaleme aldığı bilimsel makaleler, 70 yıla ulaşan ömrünün her saati, her dakikası ile ülkesine, çevresine katkıları açısından kıyasladığımızda Ayşe Buğra HocaTayyip Erdoğan’dan daha milli, daha yerli, daha vatansever, daha halkçı, daha anlayışlı, daha kucaklayıcı, ülkenin birikmiş dertlerine ekonomi profesörü olarak daha “gerçekçi çözümler”  öneren birisidir.

Böyle bir kıyas olmaz.

Biri parti başkanı.

Politikacı.

Diğeri profesör.

Bilim insanı.

Ama ben bu yazıyı yazmaya mecbur kaldım. Çünkü Cumhurbaşkanı ve parti başkanı, “tepeden inme rektör atamanın” Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri arasında ve toplumun her katında yarattığı hoşnutsuzluktan doğan gelişmeleri, politikacı olarak oya dönüştürmek için olsa gerek; Ayşe Buğra Hoca için “Osman Kavala denilen adeta Soros’un temsilcisi olan kişinin karısı da provokatörlerin içeresinde yer alan bir kadındır” dedi.

★★★

Kocası hapiste.

1196 gündür tutuklu.

Ama henüz hüküm yok.

Hapiste bir kocası var diye bir kadını, erkeği üzerinden “kışkırtıcı- suçlu- milli olmayan- yerli değil...” diye ilan etmek; toplumu “Vurun kahpeye...” günlerine çağırmaktır.

Türkiye bunu kabul etmez.

Afrikalılardan özür dilerim.

Biz Afrika ülkesi değiliz.

Şahlıkla yönetilmiyoruz.

Padişahlık 100 yıl önceydi.

Şu anda, şu dünyada kabile hukukunda bile bir kadını, suçu henüz kesinleşmemiş kocası üzerinden “linç etmek” de terk edileli yıllar oldu.

Hukuka sığmaz.

İnsanlığa yakışmaz.

Adalete uymaz.

Ayşe Buğra Hoca’nın hapishanede tutuklu kocası Osman Kavala’yı  ziyarete gittiğinde çektirdikleri fotoğraf.


Ayşe Buğra Hoca!

Jale Baysal ile Tarık Buğra’nın kızıdır. Annesi Jale Baysal oyun yazarıydı. Babası Tarık Buğra, Türk edebiyatının, “yerli ve milli sesi” diye bilinir. Türkçenin medeniyet, sanat, kültür ve bir millet dili olarak var olması için kalemiyle mücadele vermiş bir yazardır. Edebiyat ağacımıza kalıcı çentikler atabilen yazarlarımız içinde resmi tarihin dışına taşarak “milli ve yerli duruşun” çizgisini yansıtmış öne çıkan iki yazardan birisi Kemal Tahir“Devlet Ana”yı yazdı. Diğeri Tarık Buğra “Küçük Ağa”yı edebiyatımıza kazandırdı. Kemal Tahir, solcu, komünist bir yazardı. Nazım Hikmet ile birlikte hapis yattı. Tarık Buğra, muhafazakar, geleneğe ve dine yakın biriydi. Siz iktidar politikacıları, resmi tarihin dışına çıktığı için solcu ve komünist olmasına rağmen Kemal Tahir’i kendinize ideolog seçip övüp göklere çıkarıyor fakat onun gibi yerli Tarık Buğra’nın kızı Ayşe Buğra Hoca’yı, “vurun kahpeye” durumuna düşürüyorsunuz.

Elinizdeki belge nedir?

Ayşe Buğra Hoca.

Kışkırtıcılık ne yaptı?

★★★

Ayşe Buğra Hoca, ortaokulu Robert Kolej’de okudu, Boğaziçi Üniversitesi’nde (1970-1973 arasında) öğrenci oldu, sonra annesi ile babası onu, tıpkı sizin oğlunuza ve kızınıza yaptığınız gibi, yurt dışına Kanada’da Laval Üniversitesi’ne yüksek öğrenime gönderdi. Doktorasını da McGill Üniversitesi ekonomi bölümünde yaptı. 1985’ten 2000 yılına kadar Boğaziçi Üniversitesi’nde; İktisadi Düşünce Tarihi ve İktisat Metodolojisi, Karşılaştırmalı Sosyal Politika, Gelişme İktisadı dersleri verdi. Çok sayıda kitap yazdı. Bunların içinde “Türkiye’de Yeni Kapitalizm: Siyaset, Din ve İş Dünyası” kitabı ve “Devlet ve İnsanlar” adlı kitapları öne çıktı. Devlet ve İnsanlar eseri ile sosyal bilim dalında Sedat Simavi Ödülü’nü kazandı. Küresel düzeyde sosyal politikalara katkı yapan araştırmaları için ona “Dünya Bilim Akademisi Sosyal Bilimler Ödülü (The World Academy of Sciences TWAS)” verdiler. Ayşe Buğra Hoca, Bilim Akademisi üyesidir ve Boğaziçi Üniversitesi’nin Sosyal Politikalar Forumu’nun da ortak kurucu direktörüdür. Büyük çoğunluğu İngilizce bilim dergilerinde yayınlanmış 165 bilimsel yayını var.

Atıf sayısı:

5756 oldu.

H-indekisi: 36.

(H- indeksi bir araştırmanın ne kadar verimli ve etkili olduğunu gösterir)

★★★

Siz şimdi böyle bir insana provokatör yani kışkırtıcı kadın diyorsunuz. Ne yaptı, ne söyledi, ne yazdı da öğrencileri kışkırttı? Ayşe Buğra Hoca, 4 yıl önce 2017’de emekli oldu. 21 yıldan beri de küçük sınıflara ders vermiyor. Sadece master ve doktora öğrencilerine ders okutuyor, onu da internet üzerinden veriyor, Twitter ve Facebook kullanmıyor. Boğaziçi direnişi sırasında sadece iki kez üniversiteye gittiğini açıkladı. Bu durumda Ayşe Buğra Hoca’ya “Soros’cu kocanın kışkırtıcı (provokatör)  karısı” diye damga vurabilmeniz için elinizde çok somut belge ve bilgilerin olması gerekir.

Ayıptır!

Günahtır!

Yazıktır!

Bu ülke padişahlık mı?

Kabile hukuku mu var?