Dünyanın en verimli mesleği doktorluk olmalı. Doktorlar, her şeyi düşünüp en faydalı olanı öneren mesleği seçiyorlar. Can kurtarıcılar, dert dindiriciler; “sen vücuduna iyi bakarsan o sana ihanet etmez” gerçeğinin resmini yapıyorlar. Şimdi kendileri için “uyan borusu” çalmaya ve “Tükeniyoruz, görün” uyarısı vermeye başladılar.

Hem geçmişe bakmaya.

Hem geleceği görmeye.

Çağrıyorlar.

Doktorları yitiriyoruz.

Üzüyor.

Küstürüyoruz.

“Tükeniyoruz, görün...”

Diye sesleniyorlar.

Duyan olur mu?

Diye bekliyorlar.

Düşünün istiyorlar.

★★★

Dr. Rümeysa Berin Şen, Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum bölümünde asistan doktordu. 27 saat süren nöbetinden çıkmıştı. Her ay böyle uzunca nöbetler tutmaya mecburdu ve bu uzun nöbetlerin sayısı bazı aylar 7’yi buluyor, bazı aylar 10’a çıkıyordu. Nöbetlerin çoğu 36 saati bulmaktaydı.

Uykusuz geçen gece...

Yoğun çalışma.

Geçen haftanın cumartesi günüydü: Dr. Rümeysa Berin Şen, otomobiliyle evine giderken yorgunluktan olmalı göz kapakları direnemedi “ayağı gaz pedalında uykuya” daldı. Önündeki kamyona çarparak canından oldu. Mesai arkadaşı Dr. Ülkü Gürbüz, “Sabah nöbeti devraldığım eş kıdemim, arkadaşım Dr. Rümeysa Berin, benim telefonuma ‘sabaha kadar işleri yetiştirmek için stresten uyuyamadım ve yoğunluktan bir eksik iş kalmışsa beni ara’ mesajı atmıştı” dedi.

15 gün önceydi.

Aynı klinikte başka bir asistan doktor yine 36 saat süren bir nöbet sonrası o da evinde dönerken kaza yapmıştı.

★★★

Ayda 130 saat çalışma kuralı bir kenara bırakıldı, doktorlara ayda 300 saate kadar çalışmaları dayatılıyor.

Ayda 300 saat!

Bu psikolojik terör.

İnsanüstü çalışma.

Tırnak sökmek gibi...

Ağır işkence...

Doktor olsan ne fayda!

Türk Tabipler Birliği, uzunca süredir bu ağır çalışma koşullarına dikkat çeken” açıklamalar yapıyor ama duyan bulamıyor. Doktorları hastanelerde 36 saat nöbet tutmaya zorlamanın yanı sıra 100 hastaya bakma” dayatması da geldi.

Hasta gelecek.

Derdini söyleyecek.

Ağrısını anlatacak.

Sızısını ifade edecek.

Doktor onu muayene edecek, reçetesini yazacak, ne yapmasını söyleyecek. Bütün bunlar 5 dakikaya sığacak. Böylesine üfürükçü muskası benzeri bir sağlık muayenesinden ne fayda umarsınız? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu süreyi 20 dakika olarak öngörüyor.

Bizde 5 dakika.

Hasta dalkavukluğu.

Hastayı da aldatma.

Doktora ise eziyet.

Sistem çıkmaza girdiği için doktorlar; Tükeniyoruz, görün...” diye uyarmaya başladılar. Yurt dışına gidiyorlar. “Geçen yıl 1000 doktorumuz yurt dışına gitti, bu yıl gidenler 1500’ü bulur” haberleri yazılır oldu. Genç doktorlar, Türkiye’den kaçıp yurt dışına gitmek için İngilizce ve Almanca kurslarına yazılıyorlar.

★★★

Türkiye’ye “Korkma müteahhidim!” modeli getirildi: 1300 yataklı, 51 ameliyathaneli, 500 doktorlu (380 milyon 60 bin Avro bedelli) hastaneler yapıldı. Hasta garantisi verildi. Müteahhitlere yaptırılan hastaneler, hastasız kalmasın diye çevredeki “kamu hastaneleri kapatıldığı” için mecburen hastalar “korkma müteahhidim hastanelerine” doluştu. Müteahhitlere de “döviz üzerinden garanti” verildi. Devlet, halktan topladığı vergiden; “hastane dolup taşıyormuş” gibi birkaç milyar Avro ödemeye başladı. Modelin geldiği yere bak: Doktorlar, Tükeniyoruz, görün çağrısı yapıyor.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Şampanya sevici TÜGVA’cıya “nereden buldun?” diye sormalı.


TÜGVA marşı varmış; canlı video çekim yapılmış telefondan telefona dolaşıyor. Bir grup genç kapalı bir salonda; “Biz TÜGVA erleri/Yuva yaptık göklere/Engel tanımaz aşarız...” diye okuyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu da onları alkışlıyor. TÜGVA marşının sözleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Komando andından çalıntı” çıktı. Bu arada TÜGVA’nın İzmir Karşıyaka Temsilcisi’nin yüzme havuzlu lüks bir evi, lüks 2 otomobili, otomobilinde içmeye hazır tuttuğu ithal marka şampanyası, İzmir’de kullandığı otomobilinin plakasında kendi adı ve soyadının baş harfleri fakat Ankara’da kullandığı otomobilin plakasına ise iktidar partisi “AKP” yazdırdığı, ayrıca iktidar partisinin önde gelen iki önemli ismi Binali Yıldırım ve Hamza Dağ ile birlikte çektirdiği samimi fotoğrafları da ortaya çıktı. Halkı ağır vergiler altında inleten Maliye Bakanlığı, şampanya sevici TÜGVA’cıya “bu kadar malı mülkü bu genç yaşta nereden, nasıl buldun? Kaç para vergi ödüyorsun?” diye sormalı.