“Kitabını yazdım” övünmeleri, kabarmaları, havalanmaları tavan yaptı. Kes yapıştır. Makas macun. Oluyor sana kitap. Kitap yazanları çok, okuyanı hiç yok ülkesi” olduk. Bu da bir garip gelişmedir. Bir cumhurbaşkanı, 20 yıldır yönettiği ülke ekonomi göstergeleri açısından yangın yerine” dönmüş haldeyken; “Ben ekonominin kitabını yazdım, yazmaya da devam ediyorum” diyebiliyorsa; onun siyasi rakipleri de yazdığı kitaba “isim takma” hakkına sahipler.

Takıyorlar:

“Çöküş” olsun.

“Nasıl batırdım” olsun.

“Okumadım yazdım” olsun.

“Kendine yontma” olsun.

“Kelepir Türkiye” olsun.

Oku, oku...

Dön yeniden oku...

20 yıllık kesintisiz liderin yazdığı ekonomi kitabı baştan sona; “her yerde ve her anlamda kelepirliği” anlatan bir kitap olur.

Kelepir:

Değeri düşük demek.

Değeri düşürülmüş.

Ucuzlatılmış ülke.

★★★

En ucuz ahlak.

En ucuz vicdan.

En ucuz siyaset.

En ucuz adalet.

En ucuz yasama.

En ucuz yürütme.

En ucuz haysiyet.

En ucuz emek.

En ucuz ihraç malı.

En ucuz banka.

En ucuz şirket.

En sefil borçlanma.

En rezil işsizlik.

En yakıcı enflasyon.

En alevli dolar kuru.

En hödük dış bağımlılık.

En yüksek iflas riski.

En yüksek yoksulluk.

Hepsi Türkiye’de ve hepsi, hep birden ve aynı anda kelepir; değeri düşmüş, değerden düşürülmüş, her anlamda ucuzlatılmış ülke Türkiye...

★★★

Kelepirlik öylesine etkileyici ve aşağıya çekici etki yarattı ki, kitabın yazarının kurduğu 50+1 düzeni” de ucuzladı, kelepir oldu. 50+1’in baş savunucuları cerre (halka durumu anlatma söyleşisi) çıktılar; “50+1 sıkıntı yarattı, onu da ucuzlatalım, düşürelim” kelepir tekliflerini orta yere saçtılar.

Düşürelim.

Seviye indirelim.

Aşağıya çekelim.

“50+1” kalın geldi.

“50+1”i inceltelim.

Alıcı bulamaz olduk.

“50+1”i yontalım.

“40+1” mi olsun?

“30+1” mi?

Seçim günü geldiğinde ve akşam sandıklar açıldığındasistemin kurucusu” kaç oy almış; ona bakılsın; onun yeniden seçilmesini garanti edecek oran neyse o!

Varsın “20+1” olsun.

Önce seçim yapılsın.

Sandıktan çıkan sonuca göre kitabın yazarını yeniden başkan yapacak oran seçimden sonra belirlensin. Bu kelepir yol” zaten daha önce açılmış, kitabın yazarının istediği “50+1” kabul edilsin diye yapılan referandumda; “oyların geçerliliğine ölçü yapılan kriter” seçim günü değiştirilmiş; damgasız zarfların da kabul edilmesi kararı utanmadan seçim günü alınmıştı. Maç oynanırken kural değiştirmeye benzer bu acayip ve rezil şike 80 milyonun ve dünyanın gözü önünde yapılmıştı. Seçim günü YSK hakimleri kararıyla; damgasız zarflar ile oylar da geçerli” kabul edilince 2.5 milyon oyun şerefi ve namusu ile oynanmış; Türkiye’yi her anlamda, her adımda, kelepir ülkeye dönüştürme süreci o gün başlamıştı.

★★★

O günden bugüne...

En alevli dolar kuru.

En pul olmuş milli para.

En kul olmuş vatandaşlık.

En ucuz emek.

En ucuz ihraç malı.

(Türkiye’nin ortalama ihraç değeri kilo başına 1.5 dolardan 1 dolara indi)

Yabancıya en ucuz konut.

En sefil dış borçlanma.

En uçurumlu gelir dağılımı.

En ucuz ahlak.

En ucuz siyaset.

En ucuz adalet.

Hepsi, hep birden ve aynı anda kelepir; değeri düşmüş, değerden düşürülmüş, her anlamda ucuzlatılmış ülke böyle oluştu. Malatya Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü binasında 5 bin uyuşturucu hap” ele geçirildi, kimsenin kılı kıpırdamıyor.

★★★

Kitabın adı:

“Hüsnükuruntu” olsun.

Uyar.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Bolu Dağı’ndan ses var!


“500 yıllık Ayman Yaylası’nın köylüleri olarak bir süredir, yaylamıza çok yakın mesafede yapılması planlanan taş ocağına karşı hem fiili hem de hukuki mücadele veriyoruz. Şimdi de Bolu Kıbrıscık yolu üzerindeki ormanlara göz diktiler. Yer altından çıkarılacak bir avuç maden için, taş ocağı için yerin üstündeki ormana, canlılara, çiçeklere, ekosisteme kıyıyorlar. Üstelik bu alana 900 metre uzaklıkta, yakın zamana kadar kullanılmakta olan bir taş ocağı olmasına rağmen, yeni bir taş ocağı açmaya çalışıyorlar. Bizim yaylamız taş ocağı yapılacak yere sadece 500 metre mesafede. 500 yıldır bu dağlarda hayvancılık yaptığımız birkaç dönümlük meramıza, koyunlarımızı yatırdığımız ağıllarımıza, başımızı soktuğumuz iki odalı evimize göz koyuyorlar. Daha yargı süreçleri tamamlanmadan asırlık çam ağaçlarını kesip geçtiler. Buraya özgü bitkilere zarar verecekler, hayvanlara zarar verecekler. Bu dağları evi bilen ceylanların barınacak yeri kalmayacak. Bu mücadelemize bir destek komşu ilimiz Kocaeli’nden geldi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu (İKK) bileşenleri, taş ocağı yapılmak istenen ve yüzlerce ağacın kesildiği alanda keşif yaptılar. TMMOB Kocaeli İKK Başkanı Murat Kürekçi, “Taş ocağı faaliyetlerinde birçok işlemin sonucunda (delik delme, patlatma, kuru kırma, eleme v.b.) oluşacak olan toz canlı sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmaktadır. Açığa çıkacak tozun bölgedeki ağaçların ve doğal bitki örtüsünün üzerine yerleşmesi sonucu bitkisel solunumu engelleyerek, doğal bitki örtüsü ve ağaçların kurumasına kadar olumsuz sonuçlar doğurması kaçınılmazdır” dedi. Tüm doğa severleri mücadelemize destek vermeye çağrıyoruz. Ayman Yaylası Köylüleri.”