İnsanımızın çoğunluğu “geçim sıkıntısına” düştü. Toprağımızın neredeyse tamamı su derdinde” çırpınıyor.

19 yıl:

Çatık eda.

Korkutma.

Kişi zengin etme.

Cumhuriyeti, Taliban benzeri bir yapıya dönüştürme arayışı ile geçti. Türkiye çok kötü, inadına bilgisizce ve sorumsuzca yönetildi.

Bilim bizi uyarıyor.

Susuz kalmak üzereyiz.

2023’te su fakiri ülkeler arasına gireceğiz. Anadolu’nun tamamında sulak alanlar, nehirler, şelaleler ve dereler büyük çapta yok olma tehdidi altındalar. Dün tamamını bu köşede yazmıştım: Eber Gölü ve Acıgöl kurudu. (Afyonkarahisar)  Eşmekaya Sazlığı kurudu (Aksaray) Karadayı ve Boğazak sazlıkları kurudu. Yamansaz ve Çakal gölleri kurumak üzere. Avlan, Girdev, Karagöl, Kurugöl, Küçükgöl, Müren, Akgöl, Genceli, Gölcük, İmecik, Keklicek, Kovada, Kırkpınar, Manay, Tecer, Mamak ve Söğüt gölleri büyük risk altındalar. Kurşunlu ve Düden şelalelerinin suyu azaldı. Uçarsu Şelalesi kurudu. (Antalya)

Liste çok uzun.

25 havzanın yarısından fazlasında su azalıyor. Göller kuruyor.

★★★

Oysa Anadolu’nun 186 milyar metreküp su potansiyeli var. Bunun sadece 52 milyar metreküpü içme suyu olarak kullanılıyor. Türkiye’de bir havzadan diğerine; havzalar arası aktarılan su 2.5 milyar metreküp. Planlanan hedeflere ulaşılabilseydi bugün 10 milyar metreküp su, Anadolu’da havzalar arası paylaşılıyor olacaktı.

Bir örnek yazayım:

19 yıl önce bitmişti.

Yapılmasın diye başta ABD- AB, Dünya Bankası karşı çıkmış; “tek kuruş kredi” vermemişlerdi. Türkiye başaramaz diye düşünmüşlerdi. GAP bu şartlar altında bitirildi. Yerli ve milli projeydi. Bu iktidar GAP’ı bitmiş, hazır buldu. GAP’ın barajlar zinciri içinde toplanan suların özellikle Orta Anadolu ve Batı Anadolu havzalarına aktarılması planlanmıştı. Bu hedefe ulaşılmadı. GAP’ın 56 milyar metreküp suyu Suriye ve Irak’a akıyor.

★★★

Karadeniz’e:

8 milyar metreküp.

Akdeniz’e:

18 milyar metreküp.

Hazar Denizi’ne:

4 milyar metreküp.

Anadolu toprağının; dağının, vadisinin, ovasının, havzasının suyu boşa akıyor. Sular boşa akmayabilir, göller bugün kurumayabilirdi. Güneş, rüzgar, hidrolik enerjisinin kullanıp, enerjide dışa bağımlılığı en aza indirerek, Anadolu’nun boşa akan sularını pompalar ile kuruyan göllere akıtabilecek bir planlama yapılabilirdi. GAP’ın sularını Kızılırmak üzerinden Konya Ovası’na akıtabilirdik. Konya toprağında obrukları doldurup, yer altı suyunun vahşice kullanımını önleyebilir, az suyla yetinebilen tarımsal üretim deseni yaratabilirdi. Türkiye, susuz dünyanın su zengini ülkesi olabilirdi. Son 20 yılda Türkiye’deki sulu tarım alanlarının yüzde 20 gibi büyük bir parçası hatalı ve fazla sulamadan ötürü aşırı tuzlandı. Türkiye’de tarım topraklarının yüzde 88’i sağlıksız hale geldi.

★★★

Anadolu buğday ambarıydı. Avrupa’ya ilk buğday ekim bilgisi ile tohumu Konya’dan gitti. Son 20 yılda ise Türkiye 60 milyon ton buğday ithal eden ülke haline geldi. Bugün 1 dekar ekim alanından Türkiye 300 kilo buğday verimi alırken Avrupa 1 dekardan 750 kilo buğday verimi elde ediyor. Pamuk ithalatında da rekora koşan ülkeyiz. Pamuğu dolar ödeyerek ithal edip değersizleştirilmiş Türk lirası (Dün 1 dolar= 9.75’i gördü) tekstil ürünü; gömlek, pantolonu, hazır giyim satarak çıkış yolu bulma açmazına saplandık.

İnsanı geçim derdinde.

Toprağı su sıkıntısında.

Suları boşa akıyor.

Gölleri kuruyor.

19 yılda ne yaptınız?

Hesap verin!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Çıldır Gölü de çırpınıyor!


Dün bu köşede; “Göller tek tek kururken” başlığı altında kuruyan ve ciddi risk altında olan göllerin listesini yazmıştım. Dünkü yazıya yeniden göz atın. Bu listeye ayrıca okurum Yusuf Timur’un gönderdiği Çıldır Gölü de çırpınıyor” bilgisini de ilave etmek isterim. Yusuf Timur şunları yazmış: “Etrafında benim köyümle birlikte yedi köyün daha bulunduğu Çıldır Gölü de elden gitmek üzere. Mandıracıların göle akıttıkları peynir suları, köylerin altyapısı olmadığı için akıtılan lağım suları, bilinçsizce kullanılan suni gübre... Yaz- kış ziyarete gelenlerin bıraktığı artıklar, çöpler... 1959 metre rakımı olan Çıldır Gölü’nün ömrünü kısalttı. Göl suyunun rengi bile değişti. Ayrıca Arpaçay yakınında bulunan, iki yüz kuş türünün konakladığı Kuyucuk Gölü ise çoktan elden gitti...”