Köşemde, 10.07. 2020 tarihinde “Gri liste tehlikesi” başlıklı yazımı okumuştunuz. Bu uyarımın üzerinden 1.5 yıl geçmeden Türkiye Mali Eylem Görev Grubu tarafından “gri listeye” alındı.

TÜRKİYE NEDEN GRİ LİSTEYE ALINDI?

Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü (FATF), kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele yaklaşımındaki eksiklerinden dolayı, Türkiye’yi “gri liste”ye aldı. Türkiye ile birlikte, Ürdün ve Mali de aynı listeye alındı. Bu listeye giren ülkeler, FATF bünyesindeki özel bir Uluslararası İşbirliği İnceleme Grubu tarafından izlemeye tabi tutuluyor.

Zoom aracılığıyla düzenlenen sanal basın toplantısında; Türkiye, Mali ve Ürdün’ü bu yıl “gri listeye” aldıklarını açıklayan FATF Başkanı Marcus Pleyer, Mauritius ve Bostwana’nın gri listeden çıktığını, Pakistan’ın ise gri listede kalmaya devam ettiğini kaydetti. Türkiye’nin gri listeye alınmasıyla ilgili çok sayıda soru geldiğini vurgulayan Pleyer, “2019’da Türkiye’ye çok alanda ilerleme sağlanması gerektiği uyarısında bulunduk. Türkiye, birçok alanda önemli çabalar gösterdi. Ancak, hala bazı sektörlerde yapılması gerekenler var. Özellikle bankacılık, altın ve değerli taşlar ile emlak sektörü gibi yüksek riskli sektörlerde” dedi.

Konuşmasında, Türkiye’deki insan hakları gruplarının; Türkiye’nin, bu alanda getirdiği önlemlerin, kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarına (STK) dönük uygulamalarına ilişkin endişeler dile getirdiğini belirten FATF Başkanı Pleyer, “Türkiye, kara paranın aklanması ve terörün finansmanı mücadelesinde ‘gerçek bir risk temelli yaklaşım’ uygulamalı ve yetkililerin, STK’ların faaliyetlerini kesintiye uğratmadığından veya meşru faaliyetleri üzerinde caydırıcı olmadığından emin olmalıdır” diye konuştu.

Pleyel, şunları söyledi: “Türkiye, kara para aklama vakalarını, El Kaide ve IŞİD gibi BM tarafından terörist olarak tanınan gruplarla bağlantılı para transferlerini takibe almalı. Türkiye’nin; kara para aklamayı önlemede, terörün finansmanını engellemede, suç şebekeleri ve yolsuzluklarla mücadelede adımlar attığını göstermesi hayati önem taşımaktadır. Türk hükümeti, gereken adımları atacağı yolunda son derece yüksek düzeyde siyasi taahhütlerde bulundu. Onları bu taahhütleri somut eylemlere dönüştürmeye çağırıyorum.

Türkiye, 2011 yılında tam da Suriye’deki iç savaşın patlak verdiği dönemde gri listeye alınmıştı. Ancak, hükümet tarafından gösterilen çaba ve atılan adımlar sonucunda 2014’te listeden çıkarılmıştı.

FATF, 2019’da yaptığı toplantıda; Türkiye hakkında olumsuz bir rapor yayınlayarak, “Her ne kadar Ankara hükümeti, terörün finansmanı ve kara para aklamadan kaynaklanan riskleri anlasa da, bu suçlarla mücadele çerçevesinde ciddi eksiklikleri var” ifadesine yer vermişti.

Türkiye uyarıya karşılık olarak, bu konuda atılacak adımları içeren Strateji Belgesi’ni hızlandırdığı yanıtını verdi ve çeşitli düzenlemeler yaptı.

Gelinen noktada; Türkiye’nin attığı adımlar FAFT Uluslararası İşbirliği İnceleme Grubu tarafından yeterli bulunmadı ve gri listeye alınması oylanarak kabul edildi.

39 üyeli FATF’ın gri listesinde yer alan ülkelerin sayısı Türkiye’nin de eklenmesiyle 23’e yükseldi: Arnavutluk, Barbados, Burkina Faso, Kamboçya, Cayman Adaları, Haiti, Jamaika, Ürdün, Mali, Malta, Fas, Myanmar, Nikaragua, Pakistan, Panama, Filipinler, Senegal, Güney Sudan, Suriye, Türkiye, Uganda, Yemen ve Zimbabwe.

Botsvana ve Mauritius ise gri listeden çıktı.

HAK ETMEDİK Mİ?


IMF’nin son raporunda; gri listeye alınmanın ülkelerin gayrisafi milli hasılasının %3’ü kadar sermaye akışını durdurduğu tespitine yer verilmişti. Ülkemiz açısından bu rakam 23 milyar dolara tekabül ediyor. Son yıllarda doğrudan yabancı sermaye girişi zaten durmuştu. Listeye tekrar giriş, deyim yerindeyse “üzerine tuz, biber ekti.

Listeye alınma üzerine; Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın “hak etmedik” açıklamasına hak veriyorum. Aslında, birçok düzenleme yapıldı. FATF, uygulama ile ilgili eksiklere ve isteksizliğe vurgu yapıyor ve siyasi iradenin kararlı olmadığının altını çiziyor. Buna da bürokrasinin yapacak bir şeyi yok gibi.