Bugün sizleri, tasarruflarını yabancı paraya bağlı enstrümanlarda değerlendiren gerçek kişi Türk vatandaşlarının, ortaya çıkan çok yüksek kur farkları üzerinden vergi ödeyip ödemeyecekleri konusunda bilgilendirmeye çalışacağım.

BANKADAKİ DÖVİZİN KUR FARKI VERGİYE TABİ DEĞİL

Gerçek kişilerin, tasarruflarını ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışında değerlendirerek kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratlar elde etmesi durumunda elde ettikleri gelirler “menkul sermaye iradı”dır. Bu şekilde elde edilen gelir, menkul sermaye iradının kendisi değil, tasarrufun “yatırılmasından” elde edilen “nema”lardır.

Dolayısıyla, döviz cinsinden menkul kıymete yatırım yapıp, elde edilen faiz ya da bankaya döviz olarak yatırılan paradan elde edilen faizler vergiye tabidir, fakat anapara kur farkı vergiye tabi değil.

Hatırlanacağı üzere; bu yılın ortalarında Hazine ve Maliye Bakanlığı döviz mevduat hesaplarına yönelik “kur farkı vergisi” iddiaları ile ilgili olarak, 11 Mayıs 2021 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, “iddiaların tamamen hayal ürünü olduğu, ekonomiye yönelik olumsuz algı oluşturmayı amaçladığı” bilgisine yer vermişti.

Yıl içinde birden fazla döviz alıp satan vatandaşların, elde ettiği kur farkı da vergiye tabi değil. Vergiye tabi olabilmesi için; döviz alım satımının ticari bir organizasyon içerisinde yapılması ve yetkili müessese lisansı alınarak yapılması gerekmektedir. Gerekli izinleri almadan, ticari organizasyon içinde döviz alım satımı yapılıyor olması; vergilendirmeye engel değildir. Kuyumcunun yetkisiz döviz alım satımı yapması, onu hem Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından kesilecek “yetkisiz dövizli işlem yapmak“ cezasından, hem de elde ettiği gelir nedeni ile gelir ya da kurumlar vergisinden kurtaramayacaktır.

EUROBONDU VE YABANCI HİSSE SENEDİ OLANLAR DİKKAT!


Hazine Müsteşarlığı’nın, bankaların ya da özel şirketlerin yurtdışı borçlanma aracı olarak genellikle Euro ya da ABD Doları cinsinden yurtdışı piyasalarda ihraç ettikleri uzun vadeli ve döviz cinsinden tahviller olarak tanımlayabileceğimiz Eurobond’ların itfa tarihinden önce elden çıkarılmasından, bir başka deyişle alım satımından doğan kazançların vergilendirilmesinde; yukarıdaki açıklamalarımızın aksine enflasyon nedeniyle vergi ödenmemesi için yapılan maliyet revizesine rağmen, kur çok daha yüksek oranlarda yükseldiği için kur farkları üzerinden de vergilendirme söz konusudur:

  • Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesine göre; Eurobond’ların elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, değer artış kazancı olarak vergilendirilmektedir.

  • Eurobond alım satımından doğan kazançların hesabında; öncelikle alım sırasında döviz cinsinden ödenen bedel ile satış tarihinde tahsil edilen bedelin, alış ve satış tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası (TL) karşılığının bulunması gerekir.

  • İkinci aşamada ise enflasyondan kaynaklanan fiktif kazançların vergilendirilmesinin önüne geçmek için, elden çıkarılan Eurobond’un maliyet bedeli, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Türkiye İstatistik Kurumu’nca hesaplanan yurt içi üretici fiyat endeksindeki (Yİ-ÜFE) artış oranında artırılarak, tespit edilebilecektir. Endeksleme işleminin yapılabilmesi için, bu şekilde hesaplanacak artış oranının %10 veya üzerinde olması gerektiği unutulmamalıdır.

  • Üçüncü aşamada; Eurobond satış bedelinin TL karşılığından, endekslenmiş maliyet bedeli ve varsa Eurobond’a ilişkin alım satım ile saklama giderleri düşülmek suretiyle, vergilendirmeye esas alınacak değer artış kazancı hesaplanmış olacaktır.


Yurtdışı hisse senetlerinin alım satımından doğan kazançların, değer artış kazancı olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Vergilendirme usul ve esasları, Eurobond’ların alım satım kazançlarının vergilendirilme usulleri ile birebir aynıdır.

PARASI İLE DÖVİZ ALANI AHLAKSIZLIK VE VATAN HAİNLİĞİ İLE SUÇLAYANLAR, VERGİ SİLAHINI ÇEKER Mİ?


Geçen hafta itibarıyla Türkiye’deki bankalarda açılan döviz tevdiat hesaplarının toplam mevduat hesapları içindeki oranı, Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak %62.2’ye çıktı. Toplam 231 milyar dolarlık mevduatın, 142 milyar doları gerçek kişilere ve 89 milyar doları ise tüzel kişilere ait. Tüzel kişilere ait döviz hesapları, üç ayda bir yapılan değerleme ile olumlu kur farkları üzerinden vergilendirilmektedir. (Cuma günkü yazımda bu husus anlatılmıştır.)

Şöyle bir hesap yapalım: Eylül 2021 başlarında 1 dolar 8.30 TL, bugün ise 1 dolar 13.90 TL. Gerçek kişilere ait döviz tevdiat hesaplarında ortaya çıkan kur farkları, vergiye tabi olsa idi, Eylül-Aralık 2021 sonu kur farkı geliri yaklaşık 750 milyar TL olacaktı. Hesap sahiplerinin, yüksek tutarlı hesaplarının olması ve gelir vergisinde en üst vergilendirme oranının %40 olmasını da dikkate alarak; yaklaşık %35 ortalama vergi oranını uyguladığımızda, toplam 262.5 milyar TL gelir vergisi tahsilatı mümkündü.

İktidar, kanun değişikliğiyle 01.01.2022 tarihinden itibaren gerçek kişilere ait kur farklarının da vergilendirileceğine ilişkin bir düzenleme yapabilir mi? Evet. Ben bu tür bir düzenleme getirilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ülkemizde, tasarruflarını döviz tevdiat hesaplarında değerlendiren gerçek kişilerin iller itibarıyla dağılımına baktığımızda; Ak Parti’nin en çok oy aldığı iller olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Bu tür bir düzenleme yapılır ise gerçek kişiler döviz mevduatlarını bankadan çekip, evlerindeki kasalara nakledeceklerdir. Böyle bir durumda, bankaların durumu ile ilgili görüş beyan etmeye gerek bile yok.

Bir ülkede vatandaşların tasarruflarını başka ülke paraları cinsinden tutmaları, ülkenin ekonomi yönetimine güven duymamalarının doğal sonucudur.