Durum pek iç açıcı değil! Bu gidişle, suçlu-suçsuz, hatalı-hatasız, hepimiz okkanın altına gideceğiz!

“Okkanın altına girmek” haksız yere eziyet görmek, zarara girmek, ceza çekmek anlamında kullanılan bir deyimdir.

Peki, ülkemizde gelişen olaylarda 84 milyon, hepimizin hatası var mı? Belki hatamız yok ama sorumluluğumuz var. Oylarımızı, duygularımızı değil, aklımızın yolunu izleyerek kullanmadıkça hiçbir dertten kurtulamayız.

“Her ulus, hak ettiği, lâyık olduğu yönetime kavuşur!” sözü boşuna söylenmemiştir!

Peki biz, ülkeyi sorunlar yumağına çeviren böyle bir yönetime lâyık mıyız?

Elbette ki, kimimiz lâyık, kimimiz değil... Fakat kurunun yanında yaş da yanıyor!

★★★

Deniz salyası (müsilaj) doğanın bize verdiği bir cezadır.

Bu felaket durduk yerde olmadı... Uzun yıllardır, kötü yönetimin, idaresizliğin biriktirdiği salyalardır bunlar...

Her türlü kiri, pisliği, zehri, nehirlere, göllere ve denize akıttık. Her yanı kirletip mahvettik!

Şimdi Marmara Denizi, deniz salyası denilen müsilaj istilası ile can çekişiyor.

Bu, aslında tüm Türkiye için ciddi bir uyarıdır. Belki de Tanrısal bir uyarı...

Doğa bize “Bakın, kendinize gelmezseniz, yalnız denizler değil, bütün ülkeniz elinizden gider!” diyor.

★★★

Belediyeler denizin yüzeyini kaplayan korkunç salyaları borularla, pompalarla çekip denizi temizlemeye çalışıyor.

Taşıma suyla değirmen dönmez ve kirlilik de böyle önlenmez. Aklın ve bilimin yolunu kullanmalıyız. Bilim adamlarına, âkil insanlara başvurmalı, onların önerdiği şekilde bilimsel metotlarla bu belayı başımızdan def etmeliyiz.

Böyle iğne ile kuyu kazar gibi temizlik olmaz!

★★★

Aslında yalnız Marmara Denizi’nin değil, bütün Türkiye’nin temizlenmesi, hayatımızı zehirleyen kirlerden arınması gerekiyor.

“Temiz eller” operasyonu şart!

En başta siyaset temizlenmeli!

Sedat Peker’in iddiaları korkunç... Fakat iktidarın umurunda değil sanki! Ne bir ses, ne bir nefes!

Devlet-Mafya-Medya ilişkileri ortaya çıkartılmalı, medya dahil tüm kurumlarda mutlaka temizlik yapılmalı!

★★★

Bu kirlilik sürerse, müsilaj benzeri felâket tüm ülkeyi kaplayacak, her yanımıza salyalar bulaşacak, ulusça okkanın altında gideceğiz!

“İmdat“ diyen sadece denizler değil, hepimiz!

TEBESSÜM

Temel’in fıkrası gibi...


Dünya liderleri zirvesinden sonra “Hamdolsun bu konu gündeme gelmedi” sözü son dönemin moda cümlesi haline geldi.

Temel’in hikâyesi gibi...

Fadime, kocası Temel’e:

“Temel’ciğum, senin arkadaşın olacak o herif, yani Dursun var ya, o bana kötü lâflar söyledi, sarkıntılık etti” diye şikâyet etmiş.

Tepesi atan Temel, tabancasını beline koyup öfkeyle Dursun’un mekânına gitmiş.

Dursun o sırada, rakıyı açmış, masayı mezelerle donatmış, keyif yapıyormuş. Çalgı, dansöz her şey var...  Dursun, Temel’i
görünce hemen buyur etmiş... Oturmuşlar...

Temel sabaha karşı zil zurna sarhoş bir halde eve dönünce Fadime merakla sormuş:

“Temel’ciğum, Dursun’la konuştin mu?”

Temel “Elbette konuştum. Konuşmadan gelmeyi doğru bulmam mümkün değil...” deyince Fadime heyecanla sormuş:

“Peki, bana ettiği sarkıntılık konusunda ne dedi?”

Temel gayet memnun şu cevabı vermiş:

“Hamdolsun bu konu hiç gündeme gelmedi!”

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat bir hikâye gibidir. Önemli olan onun uzun olması değil, iyi olmasıdır.