Dünyada üretilen koronavirüs aşıları zengin ülkelere gidiyor. Onlar kendilerini güvene aldıktan sonra sıra yoksul ülkelere gelecek!

Yani “Altta kalanın canı sıksın!” metodu aşıda da yürürlükte...

Atalarımız “Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır” diye boşuna söylememiş...

Dünyada siparişi verilen 4 milyar 200 milyon doz aşının yüzde 73’ü, sözleşmeleri imzalayıp kaporalarını ödeyen varlıklı ülkeler arasında paylaşılacak...

Yoksul ülkelere kalan ise sadece 675 milyon doz aşı... Tabii ki çok yetersiz!

Türkiye olarak biz bu konuda da çok geciktiğimiz için yaya kaldık, ne yazık ki!

★★★

Şirketler tüm dünyaya (8 milyar insana) yetecek kadar aşı üretme kapasitesine sahip değiller.

Zengin ülkeler, her yurttaşını 5 defa aşılayacak sayıda aşıya sahipken, yoksul ülkeler (biz de maalesef bunların arasında bulunuyoruz) en iyi ihtimalle bu yılın sonuna kadar aşılamayı belki bitirebileceğiz!

Bu süre içinde can kayıpları artacak, dünya genelinde yüz binlerce insan daha koronanın kurbanı olacak.

★★★

Dün Çin’den 6,5 milyon doz aşı daha geldi!

Pekin’den İstanbul’a sefer yapan Türk Hava Yolları uçağı ikinci parti Çin aşılarını getirdi. Aşılar neden kargo uçağı ile değil de yolcu uçağı ile taşınıyor, bilmiyoruz!

Daha önce gelen 3 milyon doz aşı ile birlikte toplam 9,5 milyon doz Çin aşısı gelmiş oldu.

Oysa 83 milyonluk bir ülke olarak bizim 120-130 milyon doz aşıya, hatta daha fazlasına ihtiyacımız var. Bunun altındaki miktarları, toplum bağışıklığı kazanmamız için yetersiz!

Şu anda ihtiyacımız olan aşının yaklaşık yüzde 8’ine sahibiz. Bu yıl içinde130 milyon gibi rakamlara ulaşabilmemiz de, neredeyse imkânsız!

Sağlık Bakanı Koca Bey “6,5 milyon doz aşı daha getirdim” diye boş yere böbürlenmesin... Toplam 9.5 milyon doz aşı maalesef çok yetersiz! İhtiyacımızın 12’de, 13’te biri!

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın aşı siparişindeki gecikmeleri çok pahalıya patlayıp halkımıza ağır bedeller ödetirse, bunun sorumlusu kim olacak? Vatandaş olarak kimden hesap soracağız?

İnsan haklarına aykırı!


Dün 65 yaş üstü vatandaşlarımızın dramını yazmıştım.

Bir yıla yakın zamandır günün 21 saati evlerinde çaresizlik içinde hapis yaşamak yaşlılarımızın psikolojilerini bozdu!

Yasaklar işkence gibi...

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Sağlık Bakanlığı’nda müsteşarlık yapan bir doktordur. Dünkü yazım üzerine 65 yaş ve üstüne getirilen yasaklarla ilgili bir mektup gönderdi. Özetle şöyle:

“Pandeminin başladığı süreçlerde afaki olarak alınan tedbirler ne yazık ki, bilimsel araştırma ve verilere dayandırılmadı.

En başta 65 yaş ve üzerindeki vatandaşlarımızın, alınan bu tedbirler sonucunda fayda veya zarar görüp görmediklerini Sağlık Bakanlığı ne yazık ki şu ana kadar açıklamadı.

Özellikle 65 yaş ve üzeri yurttaşlarımız hakkında getirilen kısıtlamaların bilimsel gerçeklere dayanıp dayanmadığını hâlâ bilmiyoruz.

65 yaş grubu içinde Covid-19 tanısı alanların oranı nedir? Acaba Covid-19 tanısı almış 65 yaş ve üstü yurttaşlarımızın fatalite, yani ölüm oranları belirlenmiş midir?

Diğer yaşlarla 65 yaş grubu arasında karşılaştırmalı araştırmalar yapılmalıydı, yapılmış mıdır?

Bizim tıpta ‘İkinci ölüm’ dediğimiz bir olay var. Yani Covid’den koruyalım derken insanlarımızı başka nedenlerle ölüme mahkûm ediyor muyuz?

Sağlık Bakanlığı ikincil ölümlerle ilgili bir çalışma yaptı mı? Hastalık yükü bakımından bir çalışma yapıldı mı? Sadece yasak getiriliyor, o kadar!

Uygulanan bu ayrımcı kısıtlamalar Anayasa ve insan haklarına aykırıdır!

Sonuç olarak vatandaşlarımız, çektikleri eziyetin değip değmediğini bilmek hakkına sahipler. Saygılar.” (Dr. Aytun Çıray)

GÜNÜN SÖZÜ


Tabiat insanları iyi yaratmıştır. Onları bozan kötü siyasettir!