Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, SÖZCÜ’ye konuştu...


“Gelecek seçimde Millet İttifakı içinde olacak mısınız” sorusuna, “Bunu zaman gösterecek” yanıtını veren Temel Karamollaoğlu, Cumhur İttifakı’na hangi şartlar altında katılacağını tek tek anlattı


Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu onlarca yıldır aktif siyasetin içinde olan, sadece 45 yıl Necmettin Erbakan’la birlikte çalışan, milletvekilliği döneminde Türkiye’yi Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde temsil eden, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi’nin de yönetimlerinde yer alan ve aynı kökenden gelmesine rağmen AK Parti içine girmeyerek kendi çizgisini sürdüren çok deneyimli bir siyasetçi. Erken seçim iddiaları, cumhurbaşkanı kim olacak tartışmaları, Millet İttifakı’nda yeni aday çıkabilir mi gibi konu ve soruları onunla konuştum. Şunu da eklemeliyim ki; Yılmaz Özdil’e söylenen “Cenaze namazı camide kılınmasın” benzeri akıl almaz sözlerin cevabını Cumhur İttifakı’nın ortağı Devlet Bahçeli’den saatler önce Temel Karamollaoğlu verdi.

- Gelecek seçimde Millet İttifakı’nın içinde olacak mısınız?

Bunu zaman gösterecek. Bu konuya şimdiden girmiyorum ama Millet İttifakı’nın hangi prensiplerle hareket etmesi gerektiğini ve edeceğini görüyorum, seçime doğru biz de nerede yer alacağımızı deklare edeceğiz.

- Diyelim ki şartlar değişti, AKP sizi razı etti, birdenbire Cumhur İttifakı’na girme kararı almanız mümkün mü?

(Gülüyor) Beni cumhurbaşkanı adayı ilan ederlerse olabilir. Ben bu konuya girmem de derlerse ki “Abi gel seni cumhurbaşkanı adayı yapalım”, o zaman kavgasız dövüşsüz gireriz. Veya “Başkanlık sistemini değiştirelim” diyebilirler veya bugüne kadar bizim itiraz ettiğimiz bütün hukuksuzlukları ortadan kaldırır, yanlışlarından dönerlerse AK Parti ile ittifak yapabilirim. Dediğim gibi, bunlardan birisinin olması lazım.

- 17-25 Aralık olaylarına çok tepki vermiştiniz, bu nasıl değişebilir?

Tekrar getirirsiniz gündeme, sorumluları yargılarsınız, bu zor bir şey değil. Geçmişte de “AK Parti bütün yanlışlarından dönerse, AK Parti’yle olabilirim” dedim. Önce bu sistemi değiştirelim, güvenilir bir cumhurbaşkanı seçelim, ondan sonra da konuları görüşelim.

[caption id="attachment_6651785" align="alignnone" width="1200"] SP lideri Karamollaoğlu erken seçim tartışmalarını Ruhat Mengi’ye değerlendirdi.[/caption]

Millet İttifakı adayını partici yaklaşımla belirleyemez


- Cumhur İttifakı’nın adayı belli, Tayyip Erdoğan olacak. Millet İttifakı için ise Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener “Seçim yaklaşırken oturup adaya karar vereceğiz” dediler. Buna rağmen her gün medyada Millet İttifakı için aday tartışması yapılıyor. Hatta “Kimin aday olacağı Millet İttifakı’nı sarsıyor” diyenler var. Sayın Kılıçdaroğlu dışında, Millet İttifakı içinden veya dışından başka kimlerin aday olacağını düşünüyorsunuz? Mesela siz aday olmayı düşündünüz mü?

Geçen seçimde aday oldum, artık yaşım kemale erdi, bundan sonra aday olma talebim yok. Millet İttifakı’nın seçime yakın bir tarihte aday belirleyeceğini düşünüyorum, daha erken bir aday belirlemek isabetli olmaz çünkü kim aday olursa olsun Cumhur İttifakı’ndaki gibi tereddüt gösterilemeyen bir aday olmaz. Kılıçdaroğlu aday olabilir ancak olduğu takdirde belli kesimlerden bir tepki de gelebilir, Meral Hanım da aday olabilir, ona karşı da başka kesimlerden tepki gelebilir. Milletin teveccühünü alması lazım, artık partici bir yaklaşımla Millet İttifakı bir aday belirleyemez. Bu ülkede AK Parti’nin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin dışında herkesi kucaklayabilecek bir adayın bulunması zor değildir, bulunur mutlaka.

Erken seçim 2022’nin sonu gibi görünüyor


- Sayın Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli “Seçim 2023’te olacak” demelerine rağmen kısa süre sonra kendilerinden başlayarak tüm partiler erken seçim havasına girdiler, devamlı anketler yapılıyor, cumhurbaşkanı adayları ve seçimi üzerine yoğunlaşma, hummalı bir faaliyet var, neden acaba? Erdoğan’ın tekrar aday olabilmesi ancak erken seçim olursa mümkün olacağına göre muhalefet partilerinin erken seçim istemesi çelişki değil mi?

Halk sıkıntı içinde, iktidarın uygulamalarından memnun değil, muhalefet bunu görüyor, psikolojik üstünlük sağlamak açısından da mutlaka erken seçim istemesi lazım. Başlangıçtan beri erken seçimin; seçime bir seneden daha az kalan noktaya gelmeden olamayacağını söyledim. Yani “Erken seçim ancak 2022’nin sonundan itibaren konuşulabilir” dedim. Cumhurbaşkanı, sizin de söylediğiniz gibi yeniden aday olmak istiyor. Bunun en önemli şartı bugünkü durumda erken seçime gitmek, bu yapılmazsa aday olamıyor.

- Yani aslında erken seçime gidecek ama söylemiyor mu?

Bundan sonra söylemek zorunda kalacak. Çünkü aday olmak istiyorsa, erken seçimden başka çözümü yok. Erken seçim dediğiniz zaman, seçim tarihinden bir ay önce yapılan seçim de erken seçimdir. Bu da 2022 yılının sonu gibi görünüyor. Bu tarih neden önemli, çünkü Seçim Kanunu’nda değişiklik yapmak istiyorlar, bu değişikliğin yürürlüğe girebilmesi için Anayasa’ya göre üzerinden en az bir yıl geçmiş olması lazım. Onun için Meclis açılır açılmaz bu gündeme gelecek ve büyük ihtimalle Ekim ayı içinde Seçim Kanunu’ndaki değişiklikleri belirleyecekler ve böylece önümüzdeki sene Ekim ayından itibaren erken seçim büyük ihtimalle yapılacak.

[caption id="attachment_6651786" align="alignnone" width="1200"] Karamollaoğlu “AK Parti için iktidarda kalmanın tek formülü, halkla barışmak” dedi.[/caption]

Seçimi ertelemek Erdoğan’ın tamamen tükenmesi olur


- Metropol Araştırma Şirketi tarafından Ağustos’ta yapılan ankette Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verecekler yüzde 10.1 azalarak yüzde 48.1’den 38’e gerilemiş. Avrasya’nın 21 Ağustos anketinde ise AKP oyu yüzde 29 görünüyor. Türkiye genelinde oylarında hızlı bir düşüş varken Sayın Erdoğan kaybedeceği bir seçime girer mi, seçim yaklaşırken bir nedenle erteleme yapılması mümkün mü?

Böyle bir seçime girmek istemez de alternatifsiz. Alternatif olağanüstü hale sığınarak seçime girmemektir. Bu, zaten prestij kaybeden Cumhurbaşkanı’nın tamamen tükenmesi manasına gelir. Bir cumhurbaşkanı hukuku çiğneyerek nefsini bütün kamuoyu önünde öne çıkarırsa kendini bir daha toparlayamaz. Siz ne olacak da seçime gitmekten vazgeçeceksiniz? Zorbalık mı yapacaksınız, polis devleti mi kuracaksınız, bunlar insanların aklından geçer de tatbikata koymak mümkün değildir. Onun arkasından çok daha büyük hadiseler meydana gelebilir, bir adım atarsınız, siz altında kalırsınız. Zorla savaş çıkarırlarsa onu bilmem, ben bütün bu ihtimallere rağmen seçimin zamanında yapılacağına inanıyorum.

CHP, MÜCADELEYLE KAZANILMIŞ İSTANBUL BELEDİYESİ’Nİ AKP’YE TESLİM EDER Mİ?


- Önemli endişelerden biri de 'Ya seçilecek bir başka aday, bu sınırsız yetkileri bırakmak istemezse...'

Bir kişiye öyle bir yetki veriyorsunuz ki padişahlık yetkisi. Bir insan kendisine bu kadar yetki verildikten sonra elindeki imkanları, bulunduğu makamı korumak için kullanırsa muhalefetin işi bayağı zorlaşır, vay muhalefetin haline. Ben böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal vermiyorum. Ama tabii şu düşünülüyor burada; mutlaka parlamentoda çoğunluğu muhalefet alır görüşü hakim, ancak iktidar kanunlarda bazı değişiklikler yaparak, seçim bölgelerini, seçim barajını değiştirerek öyle bir şey yapmak istiyor ki muhalefet parlamentoda çoğunluğu elde edemesin. Sihirbazlığa benziyor, o şişenin içinde hazır, tamam da şişedeki cin nasıl şişede tutulacak, onun yolunu arıyor. Halkın çoğunluğu bir tarafa yüklenirse, bunun karşısında Cumhur İttifakı’nın durma ihtimali olmaz.

HAYAL MAHSULÜ

- İktidara yakın iki kaynak, Abdülkadir Selvi “Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa, Akşener, Babacan ve Temel Karamollaoğlu cumhurbaşkanı yardımcısı olacak” diye yazmış, haber7.com ise bunu “Millet İttifakı’nın kabine listesi şekilleniyor” şeklinde haber yapmış. Sizce böyle bir şey olur mu, neden bu tür haber ve tartışmaların arkası kesilmiyor?

Bunlar gerçeklikle alakası olmayan sözler. Seçime yakın partiler oturur, konuşur anlaşır. Biz geçen sefer bunu yapmıştık. Şimdi şartlar değişti, sistemin değişmesine yönelik daha geniş bir mantıkla karar verilecek ama şimdiden cumhurbaşkanı falanca olur, yardımcıları filanca olur demek hayal mahsulüdür.

- Meral Akşener’in 30 Ağustos töreninde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na sahnede söylediği sözler, Fatih benzetmesi yapması onun cumhurbaşkanı adayı olmasını istiyormuş gibi empoze edildi. Sayın Kılıçdaroğlu seçim yaklaşırken “Aday olmayacağım, İmamoğlu düşünülsün” diyebilir mi?

Cumhuriyet Halk Partisi engellemelere rağmen kazanmış olduğu bir belediyeyi götürüp bu iktidara teslim eder mi? İmamoğlu çekilirse yerine bir AK Partili belediye başkanı olacak. Hiçbir şey için “kesin olmaz” denemez ama bence bu olmaz.

HDP’nin de toplumu ciddiye alması gerekir


- Terör hükümlüsü, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş T24 haber sitesinde yayınladığı yazıda, muhalefet partilerine açıkça “iktidara karşı ittifak çağrısında” bulundu. “Her kesimden liyakatli kadrolar demokrasi ortak paydasında birlikte hareket etmelidir. Tüm siyasi güçler HDP’yi ciddiye almalıdır, demokratikleşme konusunda HDP’nin şakası yok” diyor, yazının sonunda sizin ve tüm liderlerin fotoğrafları var. Sizce mevcut ortamda böyle bir ittifak mümkün mü, ne dersiniz?

HDP’nin de toplumun geriye kalanını ciddiye alması lazım derim. Yani alınmadığı takdirde ne yapacaklar? Gidip AK Parti’yi mi destekleyecekler, desteklesinler o zaman. Siyasette tehdit olmaz.

Toplumu kutuplaştırıyorlar


- SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil’in yazılarında “dine, inanca karşı gelen” bir ifade hiçbir zaman bulunmadı. Buna rağmen önce Ebubekir Sifil isimli ilahiyatçı, daha sonra bir sendika ona  “cenaze namazı camide kılınmasın” gibi akıl almaz sözlerle saldırıya geçtiler. Siz bunları izleyince ne düşündünüz? 

Bir insan Müslüman değilse, cenaze namazı camide kılınmaz. Söylediği sözlerden dolayı dinden çıkmış olmaz, bunu böyle yapmaya kalkarsanız, rüşvet alan-veren, yalan söyleyen kimsenin namazını kılmamak icap eder. Bunlar toplumu kutuplaştıran lüzumsuz ifadeler.