Sinan Aygün, siyasetçi kimliğinden çok Ankara Ticaret Odası Başkanlığı (ATO) dönemindeki AKP’ye muhalif tutumuyla tanınıyordu. Siyasetten sonra Koç Kulelerini, ardından TOGO kulelerini yaptı. Ama TOGO kuleleri başını çok ağartacak gibi gözüküyor.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, uzun bir aradan sonra televizyon programlarına çıkmaya başladı. Gürkan Hacır’ın yönettiği KRT’de “Şimdiki Zaman” programında Uğur Dündar, Barış Yarkadaş, Elfin Tataroğlu, İsmail Saymaz’ın, FOX’ta “Çalar Saat” programında İsmail Küçükkaya’nın, Global TV’de Candaş Tolga Işık’ın sorularını cevaplandırdı. Hemen her programda “TOGO Kuleleri” sıkça konuşuldu. Kulelerle ilgili mahkeme kararı da ilk kez bu köşede yayımlanmıştı.

“BENİ ALDIRTMAYA ÇALIŞTI”

Mansur Yavaş ilkeli bir politikacı. Parti ayrımı gözetmediği için belki CHP’liler tarafından da gizli de olsa eleştiriliyor. Hatta, Belediye’de üst yönetimlerde daha çok İYİ Partililerin getirildiği, ihaleleri de Melih Gökçek döneminde kazananların yine aldıkları yönünde eleştiriler de eksik olmuyor. Evet, alıyorlar ama ihale şeffaf, katılım fazla olduğu için kırım da yüksek oluyor. Yani, ihaleye katılan şu partili, bu partili olması Yavaş’ı ilgilendirmiyor.

Melih Gökçek dönemine ilişkin 50’yi aşkın soruşturma dosyası C. Savcılığına gönderildi. Artık kararlar nasıl çıkar bilemeyiz. Ancak, Yavaş, başkanlık dönemini anlatırken, özellikle TOGO kuleleri bölümünde, kendisinin görevden aldırtmak için bazı kişilerin çabalarına değiniyor. Acaba kim görevden aldırtmak istedi?

O SİNAN AYGÜN MÜ?

Ankara Mimar Odası tarafından TOGO Kuleleri hakkında plana uyulmadığı ve mühürlenmesi gerektiğine ilişkin dava açılmıştı. TOGO kuleleriyle ilgili temel dava, plandı. Plan iptaline yapılan itirazlar Danıştay kararıyla Aygün’ün aleyhine bitti, “Bu plan, buraya uygun değil” denildi. Plan iptal olunca binanın dayanağı çöktü.

Togo kulelerini yaptıran Sinan Aygün, “İnşaatı yaparken belediye defalarca denetim yaptı. Biz de devletin verdiği plana uygun olarak inşaatımızı yaptık” diyor. Üstelik, kulelerde bulunan 298 ofisten 93’ü satılmış. Kulelerin yıkımı gündeme geldiğinde, Sinan Aygün de, “Evet, bedelini öderlerse yıkabilirler. Kulelerde yaptıklarımızdan 93’ünü sattım, tapu dağıttım. Bunları yaparken niçin bana kimse ‘dur’ demedi. Proje ve ruhsat dahilinde kim denetleyecekse denetlesin” görüşünde.

TOGO kuleleri ilk gündeme geldiğinde, Aygün üç belediye meclis üyesinin ofisine geldiğini hatırlatıyor. Mansur Yavaş’ı görevden aldırtmak için girişimde bulunan Sinan Aygün’mü? Aygün ima edildiğine göre, kendisine sordum. Şunları söyledi:

“Benim böyle bir girişimim asla olmadı. Yok böyle bir şey. Belediye başkanını kim görevden alabilir? İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı. Ben böyle bir görüşmeyi kimseyle yapmadım. Söyleyen bunu kanıtlasın.”

BELEDİYE, GÖKÇEK VE AYGÜN’ÜN AVUKAT AYNI

İlginç bir durum daha konuşuluyor. Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in avukatı Mehmet Ali Alan,  aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi’nin de avukatıydı. Dahası, TOGO Kuleleri olayında Sinan Aygün’ün de avukatı.

Böyle olur mu? Avukat Alan’a  sordum, “Ben Sinan Aygün ve ortağının davalı yanında müdahale istemli talebini kabul ettikten bir gün sonra, Ankara Büyükşehir Belediyesi bana müracaat ederek bu dosyanın tarafımdan takip edilmesini istemiştir. Bu aşamada, taraflar arasında menfaat zıtlığı bulunmadığından Avukatlık Kanunu’nun 38/b maddesine göre belediyenin talebini kabul ettim” dedi. Avukat Alan, iddiasını şöyle sürdürdü:

“Belediye, 17. İdare Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar verdiği 17 Ocak 2018 tarihinde TOGO kulelerinin mühürleme işlemini yapmalıydı. Bu işlemi, belediye yapmamış, görevini yerine getirmemiş, şimdi sadece davasını sonuna kadar takip eden beni suçlamaktadır. Ben kararı gizlemediğim gibi inşaatın devamını da sağlamadım”

Peki, TOGO Kuleleri ne olacak? Bundan sonra uzun bir süreç var. Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, TV’de yaptığı açıklamalarda, plana göre 20 bin metrekare olması gereken yere, 120 bin metrekarelik bina yapıldığını açıkladı.

EVET 120 BİN METREKARE

Kuşkusuz bu durumda Sinan Aygün’ün de söyleyecekleri var. “Öncelikle, isterse binanın eksikliklerini de tamamlayıp 800 milyon liraya belediye satmaya hazır olduğunu” belirtiyor, “Ruhsata aykırı bir yerim yok. O yüzden yıkamazlar” diyor.

Kulelerin inşaat alanının 119 bin 500 metrekare, kullanılan alanın 25 bin 372 metrekare olduğunu öne süren Aygün, 81 bin 500 metrekarelik alanın da sığınak, yangın ve kullanma suyu depoları, trafo, jeneratör, elektrik, pompa odaları, asansörler, merdivenler, teraslar, balkonlar gibi emsal dışı alanlar olduğunu iddia ediyor.

Anlaşılıyor ki TOGO kuleleri daha çok konuşulacak gibi gözüküyor.


Andımızdan sonra sıra marşlarımızda mı?


Danıştay 8. Dairesi, andımızın okutulmasına karar verdiğinde, eğer Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk kararı İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşımamış olsaydı, bugün andımız ilkokullarda söyleniyor olacaktı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da zamana yayıp 7 üyenin değişmesini beklememiş olsaydı, daha önce olduğu gibi yine andımızın okutulmasının yolu açılmış olacaktı. Anlaşılıyor ki andımızı okutmamak için birileri kararlı.

Andımızda geçen “Türk”ü ırkçılık olarak görüp bunun için dava açılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı da Anayasa’dan, Atatürk’ün sözlerinden örnekler verip bunun ırkçılık amacıyla söylenmediğini Danıştay’a gönderdiği savunmada belirtiyor. Aynı Bakanlık, Ziya Selçuk döneminde yaptığı savunmada ise andımızı “Çağ dışı” olarak niteliyor. Çağ dışı olduğu belirtilen andımız, ilkokul kitaplarının ilk sayfasında ne geziyor peki?

TEK BAYRAK, TEK ÜLKE

30 yıldır Amerika’da (New York) yaşayan okurumuz İbrahim Tüzün, devletin en etkili kuruluşu olan Maliye Bakanlığı’nda çalışıyordu. Ülkenin kültürünü, aldıkları eğitimi iyi biliyor. Eski başkanlarından John F. Kennedy’nin dediği gibi, ABD bir göçmen ülkesidir. Daha iyi bir gelecek ve özgürlük için, değişik ülkelerden sayısız insanın hayali, göçmenler ülkesi ABD’de yaşamaktır. ABD, ülkeye gelen göçmenlere “Ulus” kavramını vermek için bir slogan geliştirmiş. Bu slogan, “Tek bayrak, tek ülke”dir.

Bu amaca ulaşmak için, her vesileyle her ortamda ülkenin ulusal marşı söylenir. Ülke yaşamına uyumu kolaylaştırmak için gelen göçmenlere İngilizce kurslar veriliyor. Milliyetçi sloganlar özellikle milli bayramlarda coşkuyla söyleniyor. Bütün Amerika, “Amerikalı olmakla gurur duyuyorum” der. Ülkeye gelen Güney Amerika, Asya, Avrupa, Çin, Japonya, Hindistan, bütün dünya insanlarını, TV’lerde bu sloganı söylerken görmek mümkün.

ONLARIN MARŞLARI HER YERDE

İbrahim Tüzün, “Her türlü kıyafetlerin, gıdaların, yemek tabaklarının, kağıt peçetelerin, iş yerlerinin, evlerin, otomobillerin üzerinde ABD’nin kuruluş günü olan 4 Temmuz’da atılan havai fişeklerin havada oluşturduğu görüntüde bile Amerikan bayrağını görmek mümkündür. Bunların dışında, vatandaşların büyük bir coşkuyla, TV’lerde, filmlerde, konserlerde, spor faaliyetlerinde, eğlencelerde, plajlarda söylediği, Amerikan sevgisiyle dolu otuzdan fazla şarkı ve marşları var” diyor.

Biz de, andımızı yasaklatmakla kalınmıyor, 10. Yıl Marşı’mızı bile söyletmiyorlar. Marşlarımızı unutturuyorlar. Yozgat’ın Sarıkaya İlçesi’ne bağlı köyümüz Akbucak’ta ilkokulu okudum. İnanın, bütün marşları ezbere bilir, topluca söylerdik. Bugün köylerde ilkokul bırakmadılar. Öğretmen-imam-muhtar
üçlüsü içinde öğretmen yok...

BAYRAĞIMIZ DA İNDİ

Bayrak töreni yapılırdı. İstiklal Marşı’mızı da büyük bir coşkuyla söylerdik. Bayrağımızı göndere çekmek, indirmek pek kolay olmazdı. İp bir yerlere takılırdı. Bayrak direğine en iyi Ahmet Kaya çıkar, gerekli düzeltmeyi yapardı. Dumanın tüttüğü hemen her köyde okulumuz varken, bayrağımız dalgalanırken, bugün köylerde bayrağımızın asıldığı bir yer yok. Bayrağımızı da indirdiler.

Şimdi, yeniden köy okullarının açılması için girişimler sürdürülüyor. Başarılır mı bilemiyorum ama köylere mutlaka aydın, köylünün dilinden anlayan öğretmen gönderilmeli. İlçelerden gidip gelen değil, köyde yaşayan öğretmen olmalı.

O MARŞLARI DA KALDIRIRLAR

İbrahim Tüzün’ün mektubuna yeniden geçelim. Andımızın kaldırılmasına, hele hele ırkçı olarak nitelenmesine karşı son derece üzgün. ABD’den şunları aktarıyor:

“ABD’de, milliyetçi duygularla dolu bütün şarkılar, marşlar ve bayrak sembollü eşyaları ülkedeki bütün azınlıklar söylerler, kullanırlar, üzerlerine giyerler. Herkes etnik kimlikleriyle gurur duyar. Aynı zamanda herkes Amerikalı olduğunu söylemekle de gurur duyar. Kimsenin aklında ayrıcalıklı siyasi fikirler yoktur. İşte size Amerikan mucizesi...”