Ankara’nın ekonomik ve askeri/güvenlik politikaları Brüksel ve Cenevre’de şekilleniyor...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 14 Haziran’da yüz yüze görüşen ABD Başkanı Biden; Brüksel’de AB ve NATO toplantılarına, Cenevre’de de dün Rusya Devlet Başkanı Putin ile 5 saatlik bir görüşmeye katıldı.

★★★

NATO Zirvesi’nden Çin’in askeri, teknolojik ve ekonomik alanda güçlenmesi karşısında, AB ve ABD’nin bağlarının güçlenmesi mesajları çıktı.

Türkiye için bu ne anlama gelir? 5G teknolojisinde Çin’in teknoloji şirketi Huawei’nin Türkiye yatırımları sorun olur!

★★★

Pekin’den Londra’ya uzanan Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi kapsamında Türkiye’de satın aldığı limanlara, talip olduğu havalimanı-otoyol ve demiryollarına ek olarak Kanal İstanbul projesine gösterdiği ilgi de ABD’nin dikkatinden kaçmaz.

★★★

Parentez açayım...

Kanal İstanbul projesi kapsamında açılan ilk ihale Rusya’nın sembol binalarını inşa eden “Saray müteahhidi” Rönesans İnşaat’a verildi.

Bu durumda, Kanal İstanbul’u yalnızca Amerika’nın Karadeniz’e çıkma projesi olarak okumak eksik kalır.

Rönesans ihalesine Putin’den onay alınmış olma olasılığı zayıf değil.

★★★

Öte yandan Azerbaycan petrol şirketi Socar, Petkim’i satın alarak Türkiye’ye 15 milyar doların üzerinde yatırım yaptı.

Yalıkavak Holding’in ana hissedarı olan Azeri işadamı Anar Alizade ile Mansimov Gurbanoğlu arasındaki kavgadan, Socar’ın Karadeniz’deki varlığını güçlendirmek istediğini biliyoruz.

★★★

Yalnızca oradan değil elbette.

Erdoğan NATO Zirvesi dönüşünde ayağının tozuyla Azerbaycan’ın Ermenistan’dan kurtarılan Şuşa bölgesine gitti.

Burada Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’le Azerbaycan’da “Kafkasya’daki Türk kimliğine” vurgu yapan “Şuşa Beyannamesi” imzalandı.

Socar ile birlikte üçüncü ülkelere yatırımın öngörüldüğünü açıkladı.

★★★

Ne alaka demeyin; Putin ve Aliyev tarafından kara listeye alınan Gurbanoğlu’nun, Yalıkavak Marina’da hisselerine el konulduğu iddiası ile açtığı dava 14 Haziran’da görüldü ve sanıkların tümü beraat etti.

★★★

Şuşa Beyannamesi, Rusya’nın Sovyet rejiminden kalan Kafkasya’daki hakimiyetini azaltma potansiyeli taşıyor.

11 sayfalık anlaşma metninde; Türkiye’nin Şuşa’da Başkonsolosluk açması, Azerbaycan ile ortak savunma gücü oluşturması, Azerbaycan’dan Türkiye’ye bağlanacak demiryolu ve ulaşım projesi “Zengezur Koridoru” inşası maddeleri yer alıyor.

★★★

Zurnanın “zırt” dediği yere geliyoruz...

ABD’nin Rus savunma füzeleri S-400 yaptırımları (CAATSA) orta yerde dururken, Brüksel’de “Türk askerine Afganistan’a tayin kararı” çıktı.

★★★

Amerika, 29 Şubat 2020’de Katar’ın başkenti Doha’da Taliban’la barış imzalamış ve NATO müttefiki tüm askeri güçlerin 11 Eylül saldırılarının 20. yıldönümünde Afganistan’dan çıkacağını taahhüt etmişti.

★★★

Erdoğan Brüksel dönüşü düzenlediği basın toplantısında “Afganistan savunmasında uzlaştık” mesajı verdi.

Türkiye Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı’nı koruyacak!

★★★

Erdoğan’ın bu toplantıda sarf ettiği “Taliban gerçeğini kenara koymak mümkün değil. Bir diğer konu yine Afganistan’da, Pakistan’ı da Macaristan’ı da yanımıza alma düşüncemizi kendilerine söyledik. Şu an itibarıyla bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil” sözlerini diplomasi çevreleri endişe ile karşılıyor.

★★★

Türkiye’nin Washington büyükelçilerinden emekli bürokrat ve siyasetçi Şükrü Elekdağ’a bu konuyu sorduğumda, kaygılarını şöyle dile getiriyor:

Taliban ülkenin 3’te 2’sine hakim. Türkiye Afganistan halkının onayı olmadan oraya giderse, İdlib’ten sonra 2. cehennem olur. Taliban, Doha’daki görüşmede Türkiye’yi sevdiğini, NATO’nun bir parçası olarak görmediğini açıkladı. Afganistan’da kurulacak yeni hükümete Taliban da katılacak. Bu dengeleri gözetmemiz gerekiyor.

★★★

Elekdağ, “ABD ve Çin, Afganistan’da yeni kurulacak hegemonyanın başarısız olması için çalışacak” diyerek  küresel paylaşım planından kaynaklı risklere de işaret ediyor.

★★★

Washington’un nabzını tutan emekli diplomat ve siyasetçilerden Faruk Loğoğlu da, Elekdağ ile paralel görüşler ifade ediyor.

Loğoğlu’na Afganistan meselesini açtığımda ilk cümlesi “Okuduklarımdan çok üzüntülüyüm” oldu.

★★★

Loğoğlu üzüntüsünü şöyle ifade ediyor:

Erdoğan ve Biden’ın ikili görüşmesinden çıkan düşük yoğunluklu diyalog, Türkiye’yi bir yere götürmez. Türkiye Afganistan halkının tamamının rızası ile bu ülkede olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri 20 yıldır Afgan ordusunu eğitim amaçlı olarak bu ülkede bulunuyor. Muharip güç olarak değil.

★★★

Türkiye, Abu Dabi merkezli haber kaynaklarının iddia ettiği gibi Amerika’ya “130 milyon dolar verin, Kabil’de jandarmanız olurum” dediyse çok yazık.

Amerika’nın 2003 Irak işgali sırasında, uluslararası çevrelerde yankılanan “at pazarlığı” iddialarını akla geliyor.