Türkiye’de 15 yıl önce 78 üniversite vardı. Köy, kasaba derken tabela üniversitelerle bu sayı bir anda 203’e çıktı. YÖK’ün açılış onayı verdikleriyle önümüzdeki yıla kalmaz 215 olurlar. Sayıştay’ın yayınladığı Dış Denetim Raporu’nda üniversitelerin hali pür melali ve özel olarak da tıp fakülteleri masaya yatırıldı. 129 devlet üniversitesinde 79 tıp fakültesi var. Fakülte binası bile olmayan tıp fakültesi de dünyada ilk kez bu iktidar döneminde açıldı. ‘Hesap verme sorumluluğun var’ diyerek tıp fakültesi uygulama ve araştırma hastanelerinin artık mali açıdan sürdürülemez hale geldiğine dikkat çeken Sayıştay, ‘yetkili ve etkili kişiler!’ diyerek tıpların battığını çığlık çığlığa raporladı.

NAKİT YOK

Sayıştay raporda şöyle sıralıyor: Tıp fakültelerinde döner sermaye gelirleri, giderleri artık karşılamıyor ve kaynaklar etkili kullanılmayıp borçlar ödenmiyor. Gelir gider dengesi yok. Mali yapı bozuldu. Hizmet üretme yani tedavilerde sorunlar var. Hastane işletme maliyetleri yüksek enflasyonla arttı ama Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları değişmedi. Tıplar, çalışamayacak hale getirildi. Mali desteksizlik yetmez gibi neşter, enjektör hatta pansuman bezi alınamayacak hale geldi. Tıbbi malzeme tedarikçileri ve SGK’ya ödenmeyen milyonluk borçlar, milyonluk faizlerle katlandı. Döner sermaye problemleri acil çözülmez ve gelir gider dengesi sağlanamazsa tıp fakülteleri mali nedenlerle çökecek!

ULUFE DAĞITILDI

Ödemelerde yine de kısıntıya gidilmediğinin altını çizen Sayıştay, üste bir de ‘katkı payı’ adı altında fakülte gelirlerinin ilgili ilgisiz personele dağıtıldığını, bunda da bir mahsur görülmediğini vurguladı. Türkiye’nin teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması için üniversitelerin ulusal veya uluslararası kurumların katkısıyla bilimsel araştırma yapması ve bu araştırmaların döner sermaye gelirlerinden ayrıca desteklenmesinin önemini anlatsa da etkili olmadı. Bilimsel araştırmalar desteklendi mi? Hayır. Döner sermayeden bırakalım bilimin desteklemesini, araştırma bütçeleri bile araştırmalarla hiç ilgisi olmayan personele ‘ulufe’ gibi dağıtılıp personel maaşları ödeniyor.

KİMSE DUYMASIN

Bilimsel araştırma bütçeleri üniversitelerin günlük ihtiyaçları için bile kullanılmış. Tıp fakültelerine ileri teknoloji araştırma laboratuvarı gibi merkezler kurmak yerine paralar sağa sola savrulmuş. Araştırmalarla ilgili her altı ayda bir sunulması gereken raporlar da ortalıkta yok. Desteklenen projeler mi? Topluma açıklamaları zorunlu ama gizli saklı tutulup kimseciklere duyurulmuyor. Bilimsel araştırma için verilen ödenek ve harcama kalemlerinin takibi için kurulan Bilimsel Projeler Hesabı’nı yasaya rağmen üniversitelerin çoğu zaten kullanmıyor. Projeler, süresi geçtiği halde tamamlanmadığı gibi uluslararası destekli projelerin akıbetini bile kimse sorgulamıyor.

MEKTEB-İ TIBBİYE

Aziz Sancar gibi Nobel Ödüllü bilim insanlarının da mezunları arasında yer aldığı ve Sultan II. Mahmut’un 194 yıl önce 1827’nin 14 Mart’ında kurduğu ülkenin ilk modern tıp fakültesi olan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane yani İstanbul Tıp Fakültesi örneğiyle 79 tıp fakültesinin durumunu birlikte inceleyelim. 1 milyar 113 milyon lirayla en yüksek bütçenin sahibi olan İstanbul Üniversitesi, döner sermaye gelirlerini 37.5 milyon lira kâr ile kapatmış. Bilimsel Projeler Hesabı’nda da 25.8 milyon lira parası var. Hesaplarındaki 1.2 milyon TL’lik faiz eksiğini Sayıştay sorana kadar fark etmemişler. Sayıştay Raporu’nda başka neler var? İnceleyelim. İstanbul Tıp’a hastane ikmali için ‘Beklenen İstanbul depremi’ denilerek 35 milyon TL’lik bir ihale yapılmış.

ZÜĞÜRT AĞA

Sayıştay, depremin hukuki karşılığı olmadığına ve rekabete aykırılığına hükmetti. SGK borçlarını da çıkardı. 587 milyon TL’lik SGK borcu ödenmeyince 299 milyon TL gecikme faiziyle İÜ’nün borcu 886 milyon TL’ye çıktı. İstanbul Tıp’ta röntgen, ışınlama gibi cihaz bakımlarının bile parasızlıktan yapılamadığı da raporlara girdi. Sıkıntı yalnızca İÜ’de mi? Üniversitelerin tamamında akademik kadrolara objektif olmayan, adrese teslim, bir kişiyi işaret eden şartlar ileri sürülüp işe alım yapıldığı yani torpil yapıldığı da artık resmi raporlarda var. Üniversiteler liyakat yerine biatla yönetilmeye devam ederse Züğürt Ağa filmindeki, ‘Satılık köy Haraptar...” gibi çok yakında borçlarından dolayı kapılarına haciz memurları dayanacak. Yükseköğretimi kangren eden liyakatsiz kadrolara acil neşter vurulmadan, tıp fakülteleri batmaktan kurtarılamaz!