Oturduğumuz yapı, güneyli rüzgarları cepheden alıyor.

Lodosun sert estiği havalarda kopan uğultulardan rahat uyumak mümkün olmuyor.

Fırtınalarda koca bina, temelinden sökülüp bir yerlere savrulacakmış gibi sallanıyor.

Son iki gündür hem homurtularla evin her yanını dolaşan lodosun etkisi, hem de elektronik posta kutuma gelen bir mektup nedeniyle gözüme uyku girmiyor.

Eminim, okuyunca siz de çok üzüleceksiniz:

★★★

“Uğur Bey,

Son evre kanser hastası olan, yani bir mucize olmazsa ölümün eşiğinde bulunan 65 yaşında, emekli bir yurttaşım.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile ihtilaflı olduğum bir arsam vardı. Açtığım davayı 3 yıl önce kazandım.

Kesinleşen mahkeme kararına göre bakanlıktan cüzi bir miktar para alma hakkım doğdu. Ancak bakanlık alacağımı bir türlü ödemiyor!..

Haklılığımı anlatan ve talebimi dile getiren dilekçeleri Cimer’e, (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi), Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye defalarca yazdım.

Ancak ne yazık ki, Cimer dışında cevap veren olmadı.

Onlar da ödenek yokluğundan söz ettiler!..

★★★

Tedavi sürecimde yakın çevreme borçlandım.

Amacım ölmeden önce alacağımı tahsil edip, bu borçlarımı ödemek.

Arkamdan kimseye para için laf ettirmek istemiyorum.

Hazine garantili iş yapan müteahhitlerin döviz bazlı ödemelerini gün sektirmeden yapan, bazı ülkelere milyonlarca dolarımızı hibe olarak gönderen devletimizin, benim gibi ölümcül hastalığın pençesinde kıvranan emekli bir vatandaşını yok sayması, çok üzücü ve düşündürücü!..

En büyük zenginlik olan sağlığınızın devamını diler, saygılar sunarım.”

★★★

Değerli okurlarım,

Kimliği bende saklı olan yurttaşımızın mektubunun altına birkaç satırlık yorum yazmayı denedim.

Ama söyleyecek söz bulamadım.

“Sözün bittiği yer burası olsa gerek!..” diye düşündüm.