Kimimiz haksızlığa isyan ediyor, kimimiz sessizleşip içine kapanıyor. Kimi deliliğe vururuyor. Kimimiz kurnazlıkta arıyor çıkışı. Kimimiz herşeye rağmen didiniyor, kimimiz iktidara, güce kapılanıyor. İnsanız... İyi yanlarımız da var, zaaflarımız da. Aslında aynı şeyi istiyoruz. Karnımız doysun, çocuğumuz okusun, başımızın üstünde çatımız olsun, bir gelir akmasa da damlasın istiyoruz. Yarın ne gelecek başımıza derdine düşmek istemiyoruz. Bir yerlere tutunmak istiyoruz.


Anla artık, vazgeçtik çoktan büyük isteklerden huzur ve yaşamak istiyoruz işte.


Kimimiz gidene kadar sıkıyor dişini, ama kimimize ağır geliyor reva görülenler, erkenden kaçmak istiyor.


Rahat değiliz, epeyce hasta etti, dara düşürdü bizi son yıllar.


İçkiyi yasakladın 17 gün. 17 ay yasaklasan ne yazar! Antidepresan bağımlısı olmuş millet, onsuz katlanamıyor olup bitene. Sadece geçen yıl avuç avuç 54 milyon 600 bin kutu içtik! Unutmak için, dayanmak için, sabretmek için, düştüğümüz yerden kalkacak gücü bulmak için...


Hani değiştirip değiştirip tekrar ediyorsunuz ya Hz. Ömer’in sözünü... Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır...


Koyunları koruyan var da, ‘çaresizlik’ kurt gibi musallat olmuş milyonlarca insana, onları kim koruyacak?


***


İki ay önce İstanbul Zeytinburnu’nda kötü bir şey oldu. Herkes kendi derdine düştüğü için pek duyulmadı. Elvan-Enver Demir çifti, 1.5 yaşındaki kızlarını yakınlarına emanet edip evlerine döndü. Saatler sonra cansız bedenlerine ulaşıldı. 25’li yaşlardaydı ikisi de. Bu dünyada onlardan geriye kalan minik bir kız ve yanyana iki mezar artık!


Kurt kaptı ikisini de! Dicle’ye gitme, üstelik İstanbul’un orta yerinde...


***


Midas’ın kuyusu neyse sosyal medya hesabı da onun için Midas’ın kuyusuydu... Oradan yazdı, defalarca feryat etti... Artık yeter dedi mesela. Allahım kimsenin düzenini bozmasın dedi, Allahım sabır ver, bu darlık bu sıkıntı elbet bitecek dedi.


“Otuz yıldır kahvecilik yapıyorum. Bugüne kadar ne devletime ne milletime karşı gelmedim. Hep kurallara uydum. Geç de olsa vergimi, borcumu ödedim. On aydır kapalıyız. Neden devlet büyüklerim bize sahip çıkmıyor? Dar gününde neden destek yok? Bizim de bir ailemiz var...” dedi.


En son, “Artık dayanacak gücüm kalmadı. Kamunun dikkatine. Sevenlerimi üzdüm. Herkes hakkını helal etsin. Benim sonum böyleymiş” dedi. Silahı dayadı göğsüne!


İzmir’de kahvehane sahibiydi Nuri Çengeloğlu. Salgın var, her yer açık ama kahveler kapalı denildiği için aylardır evine ekmek götüremiyordu. Ondan geriye duyulmayan, görülmeyen feryatlarını yazdığı sosyal medya mesajları kaldı!


***


10 Nisan’da, “Ben ölünce mezara mı geleceksiniz” diye yazdı.


14 Nisan’da, dişinden tırnağından artırıp aldığı arabasını sattı.


30 Nisan’da sosyal medya hesabından, “Kaç gündür siftah etmeden dükkan kapatıyorum” diye yazdı. 48 yaşındaki Murat Gümüş, Mersin’in Mut ilçesinin tek kokoreç ustasıydı. Evinin çardağında son verdi yaşamına!


***


2019’da her gün 9 kişi kıymış canına Türkiye’de. 12 ayda 3 bin 406 insan, “Alın başınıza çalın dünyanızı” deyip gitmiş. 2020 yılı rakamları henüz açıklanmadı ama varın siz düşünün...


Muhalefet, “Bu kadar intihar çok fazla. Gelin araştıralım işin gerçeğini. Çözümler bulalım, kurtaralım bundan sonrakileri” deyip Meclis’e önerge verdi. AKP ve MHP, hayır araştırılmasın dedi.


Salgında esnafın yükü giderek ağırlaşıyor. Zorluk yaşayanlara karşılıksız destek ödemesi verelim, sabit ödemeleri yeniden düzenleyelim diye önerge verdi muhalefet. AKP ve MHP oyları buna da hayır dedi.


***


Fatma (50), Murat Aşık (53) yaşında şahane bir çiftti. Giresun’un Piraziz ilçesinde yaşayıp gidiyorlardı. Peş peşe koronavirüse yakalandılar. Fatma Aşık 25 Nisan’da, çok sevgili eşi Murat Aşık ise 5 gün sonra veda etti bu dünyaya. Aşı bulabilseydik onlara belki de hiç hastalanmayacaklardı. Yitirdiğimiz 40 bin 131 canın arasına Aşık çifti de katıldı.


İşte böyle...


Dicle’nin kenarında, Piraziz’de, İzmir’de, İstanbul’da, Konya’da, Batman’da, Tekirdağ’da, Iğdır’da, Van’da, Trabzon’da, Sivas’ta, Bursa’da, Ankara’da, Siirt’te, Rize’de kurt bir bakıyorsun ‘virüs’ olmuş kapıyor birini. Bir bakıyorsun ‘çaresizlik’ olup alıp kaçıyor diğerini.


Kalanlar da Hz. Ömer’in gelmeyeceğinden emin, sırasını bekliyor!