"Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile ülkemizi bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkaracağız!"

Arkası bayraklar içinde süslü kürsüde konuşurken dünya liderimizin ağzından bunları duymak beni benden aldı... Önce şaşkın bir tebessüm belirdi suratımda, sonra güldüm kendi kendime ve bir zamanlar yaşadığım şeye! 

İyi ki evdeydim ve iyi ki çevremde kimseler yoktu. AKP iktidarında uçan ekonominin rüzgarından kafayı üşüttüğümü sanabilirlerdi. Padişahın sokağa salıp, ‘zamlardan sonra bakın tebaam ne halde’ diye buyruk verdiği tipler varsa hala ve beni bu halde görünce saraya dönüp, “Efendim, kullarınız neşe içinde. Gülüp eğleniyor” diyebilir, maazallah padişahı yanlış yönlendirebilirlerdi!

Şükrettim yalnız oluşuma...

***

Hürriyet gazetesindeydim ve ‘artık burada yiyecek ekmeğimiz kalmadı’ dediğim günlerdi. Anlamamak için anormal olmak gerekiyordu! 

Memlekette hep olduğu gibi ‘ekonomik kriz’ vardı, yine! Fakirler gün gün fukara sınıfına dahil oluyorlardı, yine. İşsizlik diz boyuydu, yine. Adaletin a’sı yoktu, yine. Yağcılık furyası vardı, yine. Sermaye ve koltuklarda ‘değişim’ vardı, yine...

Lafın özü, gidiciydim.

İşte o günlerde amiral gemisinde ‘ekonomik krize’ ekonomik kriz denmesi yasaktı!

Çünkü dünya lideri, ekonomik kriz denmesine gıcık kapıyor, konu açılınca “Ne krizi kardeşim... Kriz falan yok, hepsi manipülasyon” diyordu.

Fakat, anası yavrusu muhalefet partileri mevzuyu döndürüp dolaştırıp ekonomiye getirip, kriz diyordu. İşte o ‘kriz’ bizi epey uğraştırıyordu. 

Daha süt içmeden, daha ağız yanmadan yoğurdun üflenerek yenildiği o günlerde krizi yumuşatma seferberliği hakimdi yandaşlığa yelken açılan medyada. Ekonomik sıkıntı, sıkıntılı dönem, ekonomide yaşanan sorun, geçilen dar boğaz, geçici durum vardı! Yani, ekonomide hiçbir şey olmasa bile bir şey oluyordu, olan kriz değildi.

Ne yapacağına, hangi yanda duracağına karar verme aşamasındaki Hürriyet’te kıvırmaya çalışırken bizler, ‘tam yandaş’ medyada ekonomi iktidardakiler sayesinde uçuyordu!

***

Boşuna demiyorlar, zaman her derdin çaresidir diye... Dünya liderimizin tepesini attıran ‘kriz’ derdine de iyi gelmiş zaman! Gelmese bırak krizi, “ekonomik kurtuluş savaşı der miydi?

Ekonomist değilim, benim bu kurtuluş savaşı işinden anladığım, cüzdanına, elinde avucunda kalana bakıp değerlendirme yapan normal yurttaş kıvamında. Şöyle görünüyor o seviyeden bakınca ekonomik durum.

Dün, ekonomik açıdan kriz hem vardı, hem valla hem billa yoktu! Bugün krizin tillahı var. Kriz öyle büyük ki, kriz denince sinirleri hoplayan dünya liderimiz bile bizzat ekonomik kurtuluş savaşı diyor!

Boşuna dünya lideri olunmuyor... Sarayda oturup keyif çatmıyor kendileri. Her konuda olduğu gibi ekonomiyi de yakından izliyor, izletiyor, önüne gelen raporları tek tek okuyor! 

İzlemese, 9 lira olan doların bir gün sonra 10, 10 lira olan doların bir gün sonra 11, 11 lira olan doların 12 saat sonra 12 lira ve hatta uğursuz 13’e doğru koştuğunu görebilir miydi? Raporları tek tek kontrol etmese, euronun 15 liraya yaklaştığını bilebilir miydi? Ekonominin kitabını yazmasaydı, piyasayı tepeden tırnağa değerlendirip mevcut durum için ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ sonucuna varabilir miydi?

Fakat bu savaş hikayesinde bir pürüz var! 

Bu ülkenin 24 Kasım’dan 24 Kasım’a değil her gün kutlanıp saygı ile anımsanacak Atatarkçü, aydın öğretmenleri ilkokulda bile öğretiyorlar... Kurtuluş Savaşı 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başladı. Türk milletinin dünyanın en güçlü devletlerine karşı verdiği mücadele, 11 Ekim 1922 yılında Mudanya Mütarekesi ile son buldu... Yıl hesabı ile 4 yıl!

Tamı tamına 1238 günde kazanıldı Kurtuluş Savaşı ve geldikleri gibi gittiler!

Dünya liderimiz “milletimizin desteği ile ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağız” diyor. İnşallah da, rakamlar insanın kalbini çürütüyor doğrusu... Çünkü, AKP iktidara gelip ekonomik savaşı başlattığından bu yana 20 yıl geçmiş! 

3 Kasım 2002 seçimlerinden bir gün sonra, 4 Kasım’da başladı diyelim AKP’nin ve dünya liderinin ekonomik kurtuluş savaşı. Ne etti? 7190 gün!

Ne bitmez kurtuluş savaşıymış be kardeşim...