Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekatı, hiç beklenmedik bir şekilde küresel para sisteminde ciddi bir “değişime/tahribata” yol açtı. Küresel para sistemi derken iki şeyi kastediyorum. Birincisi “rezerv para” denince akla ilk gelen para birimi olan ABD Doları’nın, değişmez sanılan pozisyonunun sorgulanır hale gelmesidir. İkincisi, küresel ekonominin aksamadan işlemesi için “siyaset dışı” tutulması gereken SWIFT isimli uluslararası para aktarma mekanizmasının siyasetin içine çekilmesidir. Bunlar kadar önemli olmasa da üçüncü bir tahribat daha vardır. O da, gerçek kişilerin yabancı ülkelerde bulunan menkul ve gayrimenkul servetlerine, sahibinin sırf ulusal kimliği yüzünden “yargı kararı olmadan” ev sahibi devlet tarafından el konulabilmesidir. Bu tahribatın orkestrasyonunu da ABD yapmaktadır. Financial Times gazetesi başyazarı Martin Wolf’un dediği gibi Ukrayna savaşında Batı, “parayı silahlaştırılmış” tır. Ancak bilinmelidir ki; Rusya’nın başına atılan “dolar bombaları” sadece karşı tarafa zarar vermeyecektir. Dünya dış ticaretinde ortaya çıkacak daralmadan dolayı, dünyanın hemen her yerinde pahalılık artacaktır.

ULUSAL PARAYLA ULUSLARARASI REZERV OLMAZ 

Rezerv, gerektiğinde kullanmak için muhafaza edilen yedek varlık demektir. Aileler, firmalar ve hatta devletler “gelir akımı” durunca veya giderlerini karşılamakta yetersiz kalınca, ihtiyaçlarını satın almak için birikim yapar. Bu birikim, başta altın olmak üzere para eden herhangi bir şey olabilir. Ülke rezervleri, ilk bakışta böyle anlaşılsa da bu bir “genel doğru” değildir. Çünkü, ulusal parası tüm dünyada ödeme aracı olarak kabul gören ülkelerin ayrıca “yabancı para rezervi” bulundurmasına gerek yoktur. Böyle ülkelerden rezervi olanlar, “cari fazla” veren ve/veya dıştan “finansal yatırım” çeken ülkelerdir. Çin’in, Japonya’nın veya Almanya’nın, çoğu dolara bağlanmış rezervleri “cari fazla” verdikleri için kendiliğinden oluşmuştur. Buna mukabil  tüm dünyanın bir numaralı rezerv parasının sahibi ABD’nin (sürekli “cari açık” verdiğinden) anlamlı bir rezervi yoktur. Amerikalılar, istedikleri her şeyi yurt dışından kendi paralarıyla satın alabilmekteler. Ama bizim gibi sürekli cari açık verme yüzünden “dışborçkolik” olmuş bir ülkede durum farklıdır. Bizim aslında hepsi ilave ülke yükümlülüğü (borcu diye okuyun) olsa da “döviz rezervine” ihtiyacımız vardır. Çünkü döviz akımı açığımız vardır.

YAVUZ BORÇLU, ALACAKLIYI BASTIRIR

Amerika’nın dünyanın diğer ülkelerine 8 trilyon dolar borcu vardır. Alacaklılar da bunu ABD devlet tahvillerine yatırmıştır. Üstelik 1.5 trilyon dolar nakit de ABD dışında tedavüldedir. ABD Doları’nın bir numaralı rezerv para olmasının sebebi budur. Lakin ABD’nin hiçbir kişi, kurum veya devlete “yabancı para cinsinden” tek kuruş borcu yoktur. Dünya ekonomisi bu şekilde dengededir. Ukrayna savaşında “dolar” bomba olarak kullanılmaya başlanınca, birçok ülke bu dolar denilen meretten kurtulmak üzere çare düşünmeye başladı. Akla ilk gelen Euro ve Yuan’ın doların kısmen de olsa yerini alması oldu. Lafı uzatmadan bağlayayım. Halen “cari fazla” verecek şekilde kurgulanmış AB, Çin ve Japonya ekonomileri “cari açık” vermeye başlamadan bu “dehşet dengesi” değiştirilemez. Bu değişim gerçekleşmeden  rezervler “kripto paraya” (dijital para değil) veya altına bağlanamaz.

Son söz: Zenginin borcunda boncuk vardır.