Sevgili okurlarım, eğer öğrenme ve araştırmaya meraklı değilse bu Kıbrıs olayını çoğu insanımız bilmez, bilmeyince de anımsamaz.

Haklılar...

Zira o yıl (1974) doğan çocuklar şimdi 48 yaşında. O yıl 15 yaşında olanlar şimdi gelmiş 63 yaşına. Hele okuyup öğrenmiyorlarsa herhangi bir bilgiye sahip olmaları mümkün değil.

Evet, bugün Kıbrıs Barış Harekâtının 48. yıldönümü.

Türk ordusu 20 Temmuz günü Kıbrıs’a ayak basmış, Yunan ve Rum güçleriyle yapılan yoğun çarpışmalar sonrasında zaferi kazanmıştı.

Kocatepe dahil 497 şehit pahasına.

O şehitlerin 55’i kendi uçaklarımız tarafından yanlışlıkla bombalanıp batırılan Kocatepe muhribinde can vermişti.

Karacı 411.

Jandarma 13.

Deniz piyadesi 13.

Havacı 5.

Kocatepe muhribinde 55 denizci.

★★★

İktidarda CHP-MSP koalisyonu var.

Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan.

İngiltere ve Yunanistan’la yapılan yoğun ve diplomatik görüşmeler sonuç vermeyince Ecevit durumu bir sabah erken saatlerde açıkladı:

“Harekatı başlattık. Ordumuz Kıbrıs’a çıkıyor. Amacımız adaya barışı getirmektir.”

★★★

Mersin’den çıkarma gemilerine bindirilen askerlerimiz 20 Temmuz günü Girne plajlarında karaya ayak basmaya başlamıştı. Bir yanda denizden çıkarma yapıyor, öbür taraftan hedeflerin yakınına paraşütçülerimizi indiriyorduk. Jetlerimiz hedefleri havadan bombalıyordu. Çok büyük bir avantajımız vardı. Kıbrıs Yunan uçaklarının menzili dışında kalıyor ve Yunan uçakları oraya ulaşamıyordu. Hava üstünlüğü tümüyle bizde idi. İlk aşamada belli yerleri ele geçirmiştik ama dar bir üçgenin içerisinde sıkışıp kalmıştık.

Binlerce askerimiz büyük tehlike yaşıyordu.

En büyük sıkıntılardan biri ise susuzluktu. Temmuz ayında gölgede 40 dereceyi aşan Kıbrıs’ın nemli sıcağında askerimiz en çok susuzluk nedeniyle zorlanmıştı. Sonra ağustos ayında ikinci harekatı düzenledik ve Magosa dahil o bölgeyi ele geçirip biraz olsun rahatladık. Bugünkü sınırlara ulaşmış olduk.

★★★

Bu harekât konusunda epeyce araştırmalar ve söyleşiler yaptım, okuyup öğrendim.

Bazı sözler ve fotoğraflar halen belleğimdedir.

Örneğin Kıbrıs’a çıkan Ordu Komutanı rahmetli Orgeneral Bedrettin Demirel ve konuştuğum öteki yetkililer hep aynı şeyi söylemişti:

“Karşımızdaki düşman cesaretle direndi, bizi zorladı.”

Siyah beyaz bir fotoğraf vardır, onu da hiç unutamam.

Kolu kırılıp alçıya alınmış bir subayımız cephede, tankın üzerinde...

Sağlam elinde uzun namlulu silahını tutuyor. Git deseniz tek kolla savaşacak...

Böyle nice kahramanlık olaylarına tanık olduk.

★★★

Sevgili okurlarım Kıbrıs savaşlarının en önemli olaylarından biri, Kocatepe muhribini kendi uçaklarımızın yanlışlıkla bombalayıp batırması olmuştu.

Adanın kuzey sahillerinde devriye görevi yapan üç muhribimiz, Kocatepe, Adatepe ve Mareşal Çakmak’a bir emir geliyor:

“Asker ve malzeme taşıyan bir Yunan konvoyu Baf limanına doğru yaklaşmakta. Buraya çıkarma yapacaklar. Başardıkları takdirde çok zor durumda kalırız. Bu konvoyun imha edilmesi...”

Bu konuda Ankara’daki savaş harekat merkezlerinde denizcilerle havacılar arasında yoğun tartışmalar yaşanıyor.

Uçaklarımız konvoyu bombalayacak ama Deniz Kuvvetlerine soruyorlar:

-Uçakları kaldırıyoruz. Baf önlerinde bizim gemilerimiz varsa onları derhal uzaklaştırın ki yanlış hedeflere saldırmayalım.

Denizcilerin karargahından yanıt geliyor:

-O bölgede hiçbir gemimiz yok. Liman yakınlarında gördüğünüz bütün yüzer cisimlere saldırıp batırabilirsiniz.

★★★

Sonra ortaya çıkıyor ki, üç muhribimiz tam da Baf yakınlarında bekliyor!..

Ve Deniz Kuvvetleri tarafından verilen güvence (!) sonrasında pilotlarımız bunlara saldırıyor.

Tam isabet alan Kocatepe oracıkta batıyor, ağır hasar gören Adatepe ve Mareşal Çakmak ağır yolla Mersin’e doğru zikzaklarla dümen kırıp kaçmaya başlıyor.

Geçmiş yıllarda, bu olayı anlatan nice söyleşilerim bizim gazetede çıktı...

Bu konuda acaba kim hata yapmıştı, denizciler mi, yoksa havacılar mı?

Bana soracak olursanız, bu soruya sıradan vatandaş kimliğimle şöyle yanıt verebilirim:

Hatanın çoğu gemilerinin o saldırı öncesinde yerini tam olarak bilemeyen Deniz Kuvvetlerine aittir.

Bu benim sadece vatandaş kimliğimle gözlemimdir, yanılabilirim.

Gerçekler elbette ki henüz açıklanmamış olan gizli devlet belgelerindedir.

★★★

Bir soru daha aklınıza takılabilir:

Sözü edilen Yunan konvoyuna acaba ne oldu, Baf limanına varıp çıkarma yapabildi mi?

Yanıtını hemen vereyim:

Öyle bir konvoy yoktu. Ortada ya elektronik bir aldatmaca, ya da bizimkilerin bir istihbarat hatası vardı.

★★★

Harekât boyunca çok büyük bir eksiğimiz olduğu ortaya çıktı.

Telli ve telsiz haberleşme eksiği...

Gemilerimizle uçaklarımız arasında telsiz bağlantısı yoktu.

Aynı durum karacılar için de geçerliydi. Sistem çok aksıyordu.

★★★

Şaka maka derken Kıbrıs olayında 48 yılı geride bıraktık. O günlerde büyük bir coşku yaşıyorduk. Şimdi coşku falan kalmadı, her şey sıfırlandı ve unutuldu gitti! Düşünün ki Türkiye’de Kıbrıs şehitleri adına açılmış bir anıt bile yok.

★★★

Yunanistan derseniz iyice karıştı, hükümet düştü, bir sürü yargılamalar yapıldı, sorumlu görülenlere ağır cezalar verildi.

Sonrasında biz KKTC’yi kurduk ama gelin görün ki uluslararası alanda bizden başka tanıyanı olmadı!

Hele bizim “Dost ve kardeş (!) İslam ülkeleri...”

Azerbaycan, Pakistan, Katar, Suudi Arabistan, Bangladeş, Malezya, Bosna, Somali, Orta Asya’daki “Türkî Cumhuriyetler” vesaire!

Her biri ya ABD ve AB’nin, ya da Rusya’nın kucağında oturuyor. Hiçbirinden tık yok! Üstelik başka olaylar da yaşandı. KKTC’ye mafyalar girdi, Ortadoğu’nun kumarhane üssüne dönüştü, Bize ders olsun.