Son günlerde Adana’da yayın yapan gazetelerde şehrimizin köklü okullarından Gündoğdu Okullarının kurucusu Yunus Gündoğdu ve oğlu Gündoğdu Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gündoğdu ile diğer aile fertlerinin de adının geçtiği bir dizi olaylar sıralanıyor, yazılıyor, çiziliyor.



Maalesef ki bu yazılanlara konu olan olaylar içinde her iki taraf için de çok kırıcı, rencide edici, eminim aile fertlerinden aslında kimsenin olmasını istemeyeceği bir takım olaylar gelişmelerden de söz ediliyor.

Bu yazılanların beni birkaç bakımdan üzdüğünü söylemem gerek.

Birincisi Yunus Gündoğdu benim kirvem ve köylümdür.

Doğal olarak Gökhan Gündoğdu da kirvemdir ve bir anlamda da yeğenim sayılır.

Bunu şunun için yazıyorum.

Yani benim her ikisi arasında bir tercih yapmam ya da ikisinden birisini kayırmam diğerini kötülemem gibi bir çaba içinde olma ihtimalim yok.

Zaten benim yazacaklarımın da bununla ilgisi yok.

Yunus Gündoğdu


Beni bu konuda üzen ikinci olay ise Adana’nın en seçkin okulları arasında ilk sıralarda yer alan ve Güneyin parlayan yıldızı olan Gündoğdu Okullarının bir zamanlar ülke çapında gösterdiği müthiş başarılar yerine şimdilerde böyle aile içi tartışmalara konu olmasıdır.

Oysa Gündoğdu Okulları Yunus Gündoğdu tarafından bin bir emekle kurulup geleceğin eğitim yıldızı olması için gerekli tohumlar atılırken Gökhan Gündoğdu da son derece üst düzey bir eğitim sonrası okulun vizyonunu yenilikçi bir bakış açısı ile daha ileriye taşımıştır. Bugün Gündoğdu Okullarının geldiği zirvede baba ve oğulun, birbirinden ayrıt edilmemesi gereken büyük katkıları vardır.

Elbette ki hem yaşları hem de baba-oğul olmaları nedeniyle her ikisi de üstlendikleri farklı misyonları en ileri seviyelere kadar çıkarmaya çalışmışlardır.

Bu yüzden baba-oğulun çabalarını yarıştırmaya kalkışmak yanlış olur.

Fakat gördüğüm kadarıyla son günlerde bu alayı basın üzerinden kaşımaya çalışmaya meraklı çok sayıda kişi var.

Geçmişte ben de bu konuda bir yazı yazdım . Fakat benim yazdığım konu baba-oğlu ayrıştırmaya, aralarındaki kavgayı körüklemeye yönelik değil aksine onları yaklaştırmaya, yakınlaştırmaya hatta mümkünse barıştırmaya yönelik bir çaba idi.

Ama şimdi görüyorum ki, bu kavgadan nemalanmaya çalışan birçok insan var. Ve baba-oğulun arasına nifak sokmaya çalışıyorlar.

Halbuki ortada Adana ve Türkiye için  muhteşem bir eğitim eseri var. Bu eserin yıkılmasına eminim ki kimsenin gönlü razı olmaz.

Bu sıralar beni de birçok kişi arıyor. Bunlar içinde rakip diyebileceğim bazı eğitim kurumlarıyla ilgili kişiler de var. Ve onların yaklaşımından hissediyorum ki, bu olayın daha da üstüne gidelim, olayı körükleyelim .

Gökhan Gündoğdu


Oysa biliyorum ki böyle tavırlar, 3 bin 500 öğrencisi 800 çalışanı bulunan Adanamızın bu değerli eğitim yuvasının ufalanmasına ve giderek yok olmasına kadar gidebilir.

Halbuki bu eserde Gündoğdu ailesinin bireylerinin büyük katkıları var.

Baba ve oğul arasındaki ya da ailenin diğer fertleri arasındaki anlaşmazlıklar ne olursa olsun bu kan bağlarının aynı olduğu gerçeğini değiştiremez.

Sonuçta et ve tırnak ilişkisidir.

Buradan hem kirvem Yunus Gündoğdu’ya hem de oğlu Gökhan Gündoğdu’ya aklıselim çağrısı yapıyorum.

Gelin, konuşun anlaşın, şu güzelim eğitim yuvasının üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtın.

Yapmanız gereken kendinizi, karşıdakinin yerine koymaya çalışmak, empati yapmak ve birbirinizi anlamaya çalışmak.

Ben her iki tarafın da sorunlarını bildiğim için arada anlaşamayacak bir mesele olduğunu düşünmüyorum.

Evet biraz zor olacak çünkü insanlar birbirlerine fazlasıyla kırmışlar fakat yine de bu geleceğe yeni bir umutla bakmanın önünde bir engel değil.

Geçmişin karanlığından sıyrılmadıkça ufukta aydınlık bir gelecek bulmayı kimse hayal etmemeli…

Burada bence baba, balalığını bilerek; oğul da evlatlığını bilecek.

Tamam baba her şeyi kurmuş, başlatmış olabilir ama son derece pırıl pırıl bir evlat yetiştirmiş ve okulunu ona teslim etmiş, artık ona düşen bu konuda oğlunun yanında olmak.

Oğul da babasına gerekli sevgi ve saygıyı da kusur etmemeli.

Düşmanları sevindirmeye, dostları üzmeye gerek yok.

İnsan hayatta her şeye sahip olabilir ama gerçek yeni bir aileye sahip olamaz.

Bir aileyi yıkmak o kadar da kolay olmamalı.

Belki eski düzen kurulamaz ama sevgi ve saygı devam eder, çatışmalar sona erer en azından.

Unutmayın birbirine çarpışan iki testiden birisi kırılırsa, diğeri de sağlam kalmaz. En azından o da çatlar ve çatlak testi de su tutmaz.

Yani zararı her iki taraf da görür.

Bu konuda ben şahsen üzerime düşeni yapmaya hazırım.

Yeter ki Adana’nın bu değerli bilim yuvasını, her türlü tartışmanın ötesinde sadece eğitime ve bilime odaklanmış biçimde uzun yıllar devam ettirelim.