Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) şikayeti üzerine, iş kadını Mine Tozlu Sineren hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı. Açıkçası, Sedat Peker bu iddiaları gündeme getirmemiş olsa, Mine Hanım belki de kamuoyu önüne çıkmayacak,  olay kendi içinde kapanıp gidecekti.

“Yok mu Türkiye’de yürekli bir savcı” soruları sıkça soruluyor. Savcılıklar büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını, soruşturma bürosunda görevli savcı terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı sahtecilik suçunu soruşturamaz. Dolayısıyla İstanbul ve Ankara’daki tüm savcılar da bu suçlar hakkında soruşturma açmaya, açsa da yürütmeye iş bölümleri gereği yetkili değil.

DURUM ÇOK FARKLI

Çoğumuz savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz. Ancak durum değişti. 5235 sayılı yasa ile birlikte savcılar, başsavcının memuru konuma getirildi. Bir savcı, başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez. Başsavcı o dosyayı savcıdan alıp başka bir savcıya vermeye de yetkili. Başsavcının yetkisi bununla da sınırlı değil. Örneğin bir savcı, yürüttüğü soruşturmayı tamamladı ve karar aşamasına geldi. Savcının verdiği karar, başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor. Bir hakimin anlattığı gibi, “Artık iş savcılarda değil, başsavcıda bitiyor. Başsavcı istemediği sürece savcılar bir şey yapamaz.”

Savcı, bir şekilde soruşturma açtı. Başsavcı da bir şey demedi. Savcı soruşturmayı yapacak. Nasıl yapacak? Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre, bir suçun işlendiğini öğrenen savcı, emrindeki kolluk görevlileri ile derhal suçu araştırır.

SAVCININ EMRİNDE AMA...

Kolluk görevlileri temel olarak polis ve jandarma. Emniyet ve jandarma İçişleri Bakanlığına bağlı. Yasaya bakarsak savcının emrinde. Yasaya göre bakanın emri ile savcının emri arasında bile savcını emri önceliklidir. Ama uygulamada durum öyle değil. Savcı, kolluğa bir talimat yazdığı an, kolluk birimleri o talimatı yukarılara iletir. Acaba o emir alanlar onun gereğini yapar mı? “Nazik” konularda hep kendi amirlerinden aldıkları emirleri uygularlar.

Özellikle büyük adliyelerde basın savcılıkları var. Bu bürolarda görevli Cumhuriyet Savcıları medyayı izleyip konusu suç oluşturan haberleri ya kendi adliyelerindeki ilgili bürolara ya da ülkemizin hangi adliyenin yetki sahası içerisinde suç işlenmişse o adliyelerin Cumhuriyet Başsavcılıklarına ihbar etmek durumunda. Bu ihbarlar da yapılıyor ama sonuç?

MAL BEYANINI AÇIKLAMALI

AKP, iktidara geldikten iki ay sonra “Nereden Buldun” yasasını değiştirdi. Yurtdışından, ülkemize vergiden muaf ve üstelik isim vermeden istediğiniz kadar parayı sokabilme olanağı sağlandı. Daha sonra yasada yapılan düzenlemeyle, kendi adıyla da para girişi yapabilme olanağı getirildi. Bu, rüşvetin meşrulaştırıldığı yorumlarına da neden oldu.

Her 5 ve sıfırla biten yıllarda kamu görevlileri mal bildiriminde bulunur. Milletvekilleri de seçildikleri dönemde bu beyanı vermekle yükümlü. Mal bildirimleri zarfa konulur, kapatılır. Yani, kimse kimsenin mal varlığı bilmez. Ancak, mal varlığı konusunda mahkemelik bir durum olursa kapalı zarf açılır.

25-26 ve 27 dönemlerde Erzurum’dan milletvekili seçilen Zehra Taşkesenlioğlu ile ilgili bazı iddialar gündeme getirildi. Zehra Hanım yargılanmak için bizzat kendisi ilgili makamlara başvurursa, mal varlığını açıklarsa temiz toplum adına çok önemli ve örnek adım atmış olur.

BAN’IN SORGUSU

Ünsal Ban’ın, Sedat Peker’le bağlantısını istihbarat birimleri yaklaşık üç ay önce belirlenmişti. Hatta, bu kişinin yurtdışına çıkacağı konusunda da sağlam duyumları vardı. Yani, gözaltına alınması öyle sıradan bir gelişme değil.

Ban, sorgusunda Sedat Peker’le ilk nasıl bağlantı kurduğunu, kimin aracılık ettiğini de anlatıyor. Ban, Sedat Peker’e anlattıklarını sorguda tekrarlıyor. Ama bu emniyet için yetersiz. Daha derinlemesine sorgu yapılıyor. Sorguda, Yunanistan’da evi, oteli olup olmadığı da soruluyor. Rüşvet çarkının nasıl işlediğini de Ban, bildiği kadarıyla anlatıyor. Ban’ın mahkeme kararıyla telefonlarının da dinlendiği, bu yüzden bağlantıları da biliniyor, sorgusunda telefon konuşmaları da dinletiliyor. Yani, Ban çözülmüş durumda.

Mine Tozlu Sineren, yaşadıklarını ekranlarda da anlatıyor. İddiaları üzerine SPK, hakkında suç duyurusunda bulundu. Soruşturmayı yürütecek C. Savcısı, SPK’den, Mine Hanımın şirketi adına yapılan başvuru belgelerini isteyecek.  Cep telefonuyla yaptığı yazışmaları da Tozlu’dan talep edecek. Teknik bilgiyi gerektiren bu soruşturmanın içinden C. Savcısının çıkması zor. O yüzden bilirkişi görevlendirilecek, Tozlu’nun SPK’dan talebinin yasaya uygun olup olmadığı da bu raporda yer alacak. Yani, bu soruşturma hemen bitecek gibi değil.

KUTUP YILDIZI

Yeni adli yıl başladı. Eski HSK Başkan Yardımcısı Mehmet Yılmaz’ın mesajları her zaman ilginçtir. Adli yıl mesajını okuyalım:

“Hakim ve savcılar; yargılama bağlamında hiçbir hiyerarşi içerisinde olmadığı gibi kimsenin çalışanı da değildir. Tek amiri hukuk, adalet duygusu, akıl süzgeci ile donanmış hür ve temiz vicdanıdır.

Unutulmasın ki kıyamet günü Allah’ın gölgesinde öncelikli olarak şu kimseler yer alacaktır: Hak kendisine sunulduğunda hakkı kabul edenler, kendilerinden istenildiğinde cömertçe harcayanlar, insanlar arasında hükmettiklerine kendilerini onların yerine koyarcasına tarafsız hüküm verenler.  Ne mutlu adaleti kutup yıldızı kabul edip görev yapana.”

Yeni adli yıl kutlu olsun. Hak, hukuk, adalet yerini bulsun.