İçişleri Bakanlığı’nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başlattığı ‘özel denetim’ devam ederken, ihaleler, işyeri açma-kapatma ruhsatları, terör örgütleriyle iltisaklı olduğu öne sürülen kişilerin belediye ve bağlı şirketlere alındığı iddiası üzerinde duruluyor. Bu çalışmalar devam ederken, müfettişler inceleme/soruşturma konusu olabilecek başka bulguya rastlarsa o konuda da İçişler Bakanı’ndan onay alması gerekecek.

Daha araştırma-inceleme devam ederken, ortada rapor bile yokken; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi şunu yaptı, bunu yaptı” açıklamaları baskı anlamın taşıyor. Bakanın ‘son bombası!’ belediyenin bazı gazetecilere 15 bin -30 bin lira verdiği iddiası oldu. Eğer, burada bir suç varsa, bakan bunu Cumhuriyet Savcılığı’na bildirmekle yükümlüdür.

MADDE 279: İKİ YILA KADAR HAPİS

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 279. Maddesi, “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmeme Suçu”nu içeriyor. Maddeyi okuyalım:

1- Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

279. maddenin gerekçesinde de “Kamu görevlileri, görevlerini yaptıkları sırada ve göreve ilişkin olarak bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde bunu yetkili makamlara bildirmekle yükümlüdür” deniliyor.
 EMNİYETE Mİ YAPTIRDI?

İçişleri Bakanı, ‘Mafyadan her ay 10 bin dolar alan siyasetçiyi’ görevi gereği öğrendi. Bunu da açıkladı. İyi de yaptı. Çünkü ortada işlenmiş bir rüşvet iddiası var. Bakan, o siyasetçinin kim olduğunu soru önergelerine, sözlü sorulara rağmen bugüne kadar açıklamadı. Eğer, İçişleri Bakanı bunu bildirmiyorsa, Türk Ceza Kanunu’nun 279. Maddesi’ne göre suç işliyor demektir.

Bir bakan hem böyle bir suç işlendiğini bilecek, hem de bunu Cumhuriyet Savcılığı’na ihbar etmemeyi göze alamaz. Ankara Adliyesine gittiğinde mutlaka bu kişi hakkında bilgi vermiştir. O siyasetçinin kim olduğunu C. Savcılığı da bakan ihbarıyla öğrenmiştir. Bilgi verdiyse soruşturma var mı? Bazı kaynaklar, ‘çok gizli tutulması’ kaydıyla o ismin bildirildiğini söyledi. Ancak bu konuda ulaştığım bir belge yok.

Bakan isim bildirmezse bugün olmazsa bile gelecekte o suçtan dolayı Yüce Divan önüne çıkarılacağını biliyordur. Bunu da göze alamaz. Hem siyasetçinin rüşvet aldığını göreviniz gereği öğreneceksiniz, hem de bunu ihbar etmeyeceksiniz. O zaman, birilerine mesaj verildiği akla geliyor. İhbarı bakan kendi adına yapmadıysa, emniyete yaptırıp, sorumluluktan da kurtulmuş olur.

ŞİMDİ DE GAZETECİLER!

Gazetecilere yasal olmayan bir biçimde para verildiğini bakan biliyorsa, soruşturma konusuysa, soruşturma bitene kadar açıklamamalıydı. Bu açıklamalar müfettişler üzerinde baskı anlamına geliyor.

Geçmişte, bir bankanın maaş verdiği gazeteciler olduğunu öğrenmiş ve bunu o dönem çalıştığım Star Gazetesi’nde, isimlerini öğrenemediğim için yazmıştım. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, yazdıklarımı doğrulamıştı.

Çok sayıda meslektaşım, “Herkes zan altında kaldı. Bu gazeteciler kimse açıkla...” diyordu. Ama bunu ortaya çıkarmak sadece benim değil, tüm gazetecilerin göreviydi. Sonunda o gazetecilerin isimlerini açıklarken, kendilerini de arayıp söylediklerini de kelimesi kelimesine yazmıştım.

İçişleri Bakanı, organize suç örgütü liderinden her ay 10 bin dolar alan siyasetçiyi de, belediyenin maaşa bağladığını öne sürdüğü gazetecileri de açıklamadığı için siyasetçiler, şimdi de gazetecileri zan altında bırakıldı.

YAVAŞ, TEMKİNLİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul gibi Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde de terör örgütleriyle iltisaklı kişilerin işe alındığını söyledi. Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, böyle iddiaların gündeme gelebileceğini öngörmüş olacak ki, işe alımlarda yalnız ‘Adli Sicil Kaydı’ değil, emniyete yazı gönderip kişilerin terör örgütleriyle bağı olup olmadığını sordu. Emniyetin raporuna göre alımları gerçekleştirdi.

Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri de bu durumu biliyor. AKP’liler konuşacak konu bulmakta sıkıntı çekiyor olacak ki, şimdi yapılan her uygulamayı ‘28 Şubat dönemi gibi’ niteliyorlar.

KONU BULAMAYINCA

Büyükşehir Belediyesi’nin öncelikleri arasında kreş açılması var. Kızılcahamam ilçesinde, belediyeye ait bir binanın birinci katında 4-6 yaş grubu için müftülük tarafından kurs açılmış. Müftü ile konuşuldu, çocuklar üçüncü kata çıkarıldı. Kızılcahamam Belediye Başkan Süleyman Acar, “Çocukları nasıl olur 3’üncü kata çıkartır, birinci katta kreş açarsınız” diye kıyameti kopardı. Yapılanı 28 Şubat döneminde yaşananlara bile benzetti. Neyse ki CHP’li Meclis Üyesi Ertan Işık, “Çocuklar bizim. Benim çocuğumda Kuran Kursu’na gitmişti” dedi ve konu kapandı.

Sanıyorum söyleyecek sözü kalmayanlar, tam 24 yıl önceki Milli Güvenlik Konseyi kararlarını gündeme getiriyor. Dönemin 14 komutanı da yaşları, sağlık durumları dikkate alınmadan ömür boyu hapis cezasına çarptırılıp cezaevine konuldu. Daha ne istiyorsunuz!