Cumhuriyetin Zeytin Kanunu’nun bir yönetmelikle yok sayılması ve bu toprakların büyük zenginliği, binlerce yıllık hafızası zeytin ağaçlarının katledilmesi kabul edilemez


1 Mart 2022’de “Maden Yönetmeliği”nin 115. maddesine eklenen 4. fıkra ile zeytin alanları, madencilik faaliyetlerine açıldı. Ancak yapılan bu düzenleme, hem Anayasa’nın 44. ve 45. maddelerine, hem de 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun”un 20. maddesine aykırı. Yani, anayasaya ve kanuna aykırı bir yönetmelikle zeytinlikler yok edilmek isteniyor.

Peki, ama Cumhuriyeti kuranların zeytin politikası nasıldı? 26 Ocak 1939 tarihli ve 3573 sayılı “Zeytin Kanunu”nda neler var? Türkiye’de zaman içinde zeytin politikası neden ve nasıl değişti?

Bugün konumuz, Cumhuriyetin zeytin politikası...

UZUN ÖMÜRLÜ ZEYTİNİN KISA TARİHİ  

Uzun ömürleri nedeniyle Anadolu’da “Ölmez Ağaç” da denilen zeytin ağaçları binlerce yıl yaşayabiliyor. Roma döneminden bugüne ulaşan 2000 yaşında zeytin ağaçları olduğu biliniyor.

Zeytinin ilk kez Anadolu, Girit ve Ege Adaları’ndan dünyaya yayıldığı düşünülüyor. Ege Denizi’ndeki Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik kazılarda 39 bin yıllık zeytin yaprağı fosillerine, Kuzey Afrika’da Sahra Bölgesi’ndeki araştırmalarda da MÖ.12 binlere tarihlenen zeytin ağacı kalıntılarına rastlandı. Son yıllarda yapılan bazı araştırmalar zeytin ağacının ana vatanının Türkiye’de Güneydoğu Anadolu olabileceğini gösterdi.

Osmanlı’da zeytinyağı, yemeklerden çok aydınlatmada kullanılıyordu. Özellikle devlet kurumları ve ibadethaneler zeytinyağıyla aydınlatılıyordu. Osmanlı’da zeytinyağı donanmada ve saray ahırlarında çeşitli aletlerin yağlanmasında ve sabun üretiminde de kullanılıyordu.

Osmanlı’nın ciddi bir zeytin politikası yoktu. Türkiye’de zeytin de –tıpkı çay gibi- Cumhuriyet döneminde önem kazandı. Cumhuriyeti kuranlar, bir zeytin politikası geliştirdiler.

Teos Antik Kentindeki anıt zeytin ağaçlarından ‘Umay Nine Ağacı’na bakan çocuklarımız İdil Maya ve İlay Melek...

Cumhuriyetin Zeytine Verdiği Önem


Cumhuriyeti kuranlar, zeytinin Türkiye için öneminin farkındaydılar. Cumhuriyet kurulurken neredeyse her şeyi dışarıdan satın alan Türkiye, dışarıya bir şey satıyordu; zeytinyağı... Türkiye, 1923’de 986.000, 1924’te 458.000 ve 1926’da 6.810.000 liralık zeytinyağı satışı yaptı.

Cumhuriyeti kuranlar, zeytin ve zeytinyağı üretimini artırmak için kolları sıvadılar. Bir taraftan yeni zeytin ağaçları dikilirken ve yabani zeytinler aşılanırken, diğer taraftan zeytinlik alanlarla ilgili yasal düzenlemeler yapıldı. Önce aşı, bakım, tamir konusuna üreticileri bilgilendirmek için “Seyyar Zeytin Bakım Teşkilatı” kuruldu. Bu teşkilat zeytin işlerini üreticilere uygulamalı olarak göstermek için “Örnek Köy Zeytinlikleri” kurdu. Ayrıca budamacı yetiştirmek için her bölgede “Budama ve Aşı Kursları” açtı. Bu kurslarda zeytin budayıcılarına ehliyet verildi.

1937’de İzmir Bornova’da 210 dekarlık alanda “Zeytincilik Fidanlığı ve İstasyonu” kuruldu. Bu kuruluş 1945’te “Bahçe Kültür İstasyonu”, 1950’de “Zeytincilik Enstitüsü” adını aldı. Burada zeytincilik konusunda bilimsel çalışmalar yapıldı.

Genç ziraat mühendisleri İtalya’da zeytincilik öğrenimine gönderildi.

1926’da, 627 sayılı kanunla tarım yapanlara ait olmayan zeytinliklerin zeytin üretmek isteyenlere satılabilmesine izin verildi. 10 Haziran 1929’da da 1528 sayılı “Yabani Ağaçların Aşılanması Hakkındaki Kanun” çıkarıldı. Bu kanunun 1. maddesine göre yabani zeytinlerin aşılanması Ekonomi Bakanlığına ve vilâyetlere bırakıldı. Kanunun 26. maddesine göre zeytinlik içinde tasirhane (yağhane) inşa etmek de hükümetin iznine bağlandı.

Zeytinyağı tüketimini artırmak için kararnameler çıkarıldı. Örneğin, Bakanlar Kurulu, 24 Temmuz 1930’da “Hastaneler Talimatnamesi” gereğince hasta, nöbetçi memur ve hizmetlilerin günlük yemek cetvellerinde kullanılan sadeyağ yerine zeytinyağı; et yerine zeytinyağlı balık ve yemeklerin tüketilmesine karar verdi. (BCA, 30-18-1-2/ 13-52-12, 24.07.1930.)

Cumhuriyet, zeytin üreticilerini korumak için tedbirler aldı. Örneğin, 1932’de yerli zeytinyağlarını korumak amacıyla dış ülkelerden getirilen çeşitli yağların vergi oranları yükseltildi. Hükümet, doğal afetlerde zarar görmüş zeytin yetiştiricilerinin borçlarını erteledi. Zeytinyağı tüccarlarının birlikler oluşturmasına yardım etti. 1936 tarihli ve 3018 sayılı kanunla, Ayvalık, Edremit ve İzmir yöresi tüccarlarının da katılımıyla “Zeytinyağcılar Birliği” kuruldu.

Bakanlar Kurulu, 4 Ekim 1931’de üreticilere uygulamalı bilgi vermek amacıyla 150 lira ücretle ve iki yıl süreyle İtalya’dan Signor Nello Pentiti’nin uzman olarak davet edilmesine karar verdi. (BCA, 30-18-1-2/ 23-68-17, 04.10.1931.)

1929’da yabancı ülkelerden zeytin fidanı sipariş edildi. 1934’te Çanakkale Özel Muhasebe Fidanlığı için İtalya’dan 180 adet zeytin fidanı satın alındı. (BCA, 30-18-1-2/ 43-12-19, 07.03.1934.)

Türkiye’de 1931-1935 arasında üretilen zeytinyağı miktarı 115.000 tona, ihracat miktarı ise 49.095 tona ulaştı. 1930’larda Türkiye; İtalya, Almanya, ABD, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Romanya, Rusya, Suriye, Yunanistan, Filistin ve Brezilya’ya zeytinyağı ihraç etti. 1923 ile 1938 arasındaki 16 yıllık süreçte toplam 398.450 ton zeytinyağı üretildi, bunun 107.502 tonu ihraç edildi ve karşılığında 46.000.000 lira gelir elde edildi.

3573 Sayılı Zeytin Kanunu (1939)


1930’larda Türkiye’de Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde 106 ile 120 milyon arasındaki zeytin ağacından 26-30 milyon kadarı ürün veriyor, geri kalan 80-90 milyon zeytin ağacı yabani ve aşısız halde bulunuyordu. İşte bu zeytin ağaçlarını da üretime kazandırmak için 1937’de bir kanun hazırlığına başlandı. 1939 tarihli ve 3573 sayılı “Zeytin Kanunu” böyle ortaya çıktı.

26 Ocak 1939 tarihli ve 3573 sayılı Zeytin Kanunu, (Resmi Gazete, S.4126)


Cumhuriyet hükümeti, 26 Ocak 1939’da 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ile Türkiye’de zeytinciliğin gelişmesi yönünde dev bir adım attı.

25 maddelik bu “Zeytin Kanunu”na göre aşılı zeytinlerin bakım, tımar, toplama vb. işleri Tarım Bakanlığı talimatıyla yapılır. (Md.1) Devlet ormanlarıyla boş arazide bulunan yabani zeytin ağaçları, bunları aşılamaya talip olacaklara verilir. (Md.4) Devlet ormanları içinde ve dışındaki yabanî zeytin ağaçlan ya yerlerinde aşılattırılarak veya zeytinlikte aşılattırılmak üzere yabanî halinde yeni kurulacak zeytinliklere nakledilir. (Md.6) Birinci derece askerî bölgelerde bulunan aşılı zeytinlerin bakım, yabanî zeytinlerin aşılanması işleri askerî makamlarca yaptırılır. (Md.7) Devlet malı zeytinliklerden aşılanmak üzere şahıslara verilecek yabanî zeytinlik sahası 20 hektardan çok olamaz. Ancak aldığı sahayı bakanlıkça tayin edilecek sürede ürün verir hale getirenlere müracaatları takdirinde aynı miktarda yeni parçalar verilir. (Md.8) Dekar başına 15 ağaçtan fazla ve 10 ağaçtan aşağı olmamak üzere yabanî zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere TC Ziraat Bankasınca, ağaç başına 1 liraya kadar kredi verilir. (Md.9) Zeytinliklere deve ve keçi sokulması ve başıboş hayvan bırakılması ve zeytin sahalarında eğil yapılması yasaktır. Zeytinliklerde çift sürme veya nakliyatta kullanılan hayvanata iş esnasında ağızlık takılması mecburidir. Bu hükme uymayanlar 5 liradan 60 liraya kadar hafif para cezasına mahkûm edilirler. (Md.14)  500 ağaçtan aşağı olmamak üzere yabanî zeytin aşılayanlara veya aşılı zeytinlerinin bakım işlerini en iyi yapanlara Tarım Bakanlığınca takdir edilecek miktarda nakdî ödül verilir. (Md.15) Yapılacak nizamnameye göre zeytinliklerde bakım işlerini vaktinde yapmayan zeytincilerden belli oranlarda hafif para cezası alınır. (Md. 17) Zeytinlik içinde yağhane veya fabrika inşa etmek Tarım Bakanlığından izne bağlıdır. (Md.20)

3573 sayılı “Zeytin Kanunu”, adından ve içeriğinden de anlaşılacağı gibi yabani zeytinlerin aşılanmasını, zeytinlik alanları korumayı ve böylece zeytin üretimini artırmayı amaçlıyordu.

3573 sayılı “Zeytin Kanunu”nda 28 Şubat 1995’te bazı değişiklikler yapıldı. Buna göre kanunun 20. maddesi şöyle değiştirildi: “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez...

Dolayısıyla 1 Mart 2022’de zeytinlik alanları madenciliğe açan yönetmelik değişikliği, 3573 sayılı kanuna aykırıdır.

Zeytinyağına Karşı Margarin Seferberliği


Atatürk döneminde belirlenen Cumhuriyetin zeytin politikası 1950’lere kadar devam etti.

14 Aralık 1939’da “Türkiye Zeytinyağcılar İhracatçılar Birliği” kuruldu.

28 Şubat 1940’ta “Zeytinciliğin Islahına ve Yabani Zeytinlerin Aşılattırılmasına Dair Nizamname” yürürlüğe girdi.

1940’larda Burhaniye, Bayındır, Edremit ve Sultanhisar kooperatiflerine birer zeytinyağı fabrikası inşa edildi.

1940’larda zeytin zararlılarıyla mücadele edildi. 1940’ta zeytin sineğine karşı ilaçlanan ağaç sayısı 700.000’e ulaştı.

1940’larda Zeytincilik Teşkilatı, açtığı kurslarda zeytin üreticilerine çeşitli bilgiler verdi. 30.000’i aşkın yabani zeytin ağacı aşılandı. İzmir Bornova Fidanlığı 15.000’e yakın zeytin fidanı yetiştirip üreticilere dağıttı.

1940’larda 6 bölgede Mıntıka Zeytincilik Mütehassıslığı kuruldu.

14 Kasım 1949’da Türkiye Birinci Zeytincilik Kongresi toplandı.

II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, ABD etki alanına girdi. 1947’de Truman Doktrini hazırlandı. 1948-1951 arasında Marshall Planı yürürlüğe konuldu. Bu bağlamda 1950’lerden itibaren Türkiye’nin zeytin politikası da yavaş yavaş değişmeye başladı.

1950’lerde Türk halkından, zeytinyağı yerine mısır özü yağı, soya yağı ve margarin tüketmesi istendi.

Adını, Hollanda merkezli margarin üreticisi Margarine Unie ile İngiliz sabun şirketi Lever Brothers ortaklığından alan Ünilever, İş Bankası ortaklığıyla 1952’de Bakırköy’de Türkiye’nin ilk margarin fabrikasını kurdu. Yılda 8 bin ton margarin üretim kapasitesine sahip fabrikanın açılışını Cumhurbaşkanı Celal Bayar yaptı. Böylece 1953’te Türk halkı margarinle tanıştı. Fabrikanın ürettiği margarinlere Latince SANA ve VİTA adları verildi. Latince Sana “sağlık”, Vita “hayat” demekti; ikisi yan yana gelince al sana sağlıklı hayat!

1950’lerden itibaren Türkiye’de margarin tüketimini artırmak için her kanaldan margarin (Sana ve Vita) reklamı yapıldı. 1960’ların başında çocuklara yollarda bedava margarinli ekmekler bile dağıtıldı. Bir taraftan margarinle “sağlıklı hayat” vaat edilirken, diğer taraftan “ısıtılan zeytinyağı kanser yapar” gibi söylentilerle zeytinyağı gözden düşürüldü. 2 Kasım 1954’te Muzaffer Sarısözen tarafından Bursa yöresinden, İhsan Kaplayan adlı kaynak kişiden ”Zeytinyağlı Yiyemem” adlı bir türkü bile derlendi.

Demokrat Parti döneminde, 12 Kasım 1956’da ve 20 Ocak 1958’de ABD-Türkiye arasında iki tarım anlaşması yapıldı. Bu anlaşmalara göre ABD Türkiye’ye elde kalmış bazı tarım ürünleriyle birlikte süt tozu, soya yağı ve pamuk yağı satacaktı. (Resmi Gazete, No: 10228,1959). 

24 Şubat 1963’te Türkiye-ABD arasında bir tarım anlaşması daha imzalandı. Buna ek olarak ABD, Türkiye’ye 21 Şubat 1961 tarihli bir de nota verdi. Bu notanın 1.bölümünde ABD, Türkiye’nin zeytinyağı ihracatını, 1 Kasım 1962-31 Ekim 1963 tarihleri arasındaki 12 aylık dönemde 10 bin tonla sınırlandırdı. (Resmi Gazete, No: 11513, 1963)

Amerika, bir taraftan kendi elinde kalmış mısır ve soya yağlarını Türkiye’ye satarken, diğer taraftan Türkiye’nin zeytinyağı satışını sınırlandırdı.

Zamanla Türk halkının yağ tüketim alışkanlıkları değişti. Türkiye 1970’lerde margarin kuyruklarıyla tanıştı. İlk margarin fabrikasının kurulmasından yaklaşık 50 yıl sonra Türkiye, dünyadan en çok margarin tüketen ülkelerden biri haline geldi. MÜMSAD verilerine göre Türkiye’nin yıllık margarin üretimi 2005’te 631.993 ton iken, 2015’te 786.483 tona çıktı.

★★★

Zeytinin anavatanı Türkiye, bugün dünyadaki zeytin üretiminin % 15.2’sini karşılıyor. Cumhuriyetin Zeytin Kanunu’nun bir yönetmelikle yok sayılması ve bu toprakların büyük zenginliği, binlerce yıllık hafızası zeytin ağaçlarının katledilmesi kabul edilemez.

Kaynakça:


- Ali Osman Mola, “Margarinin Türkiye’deki Hikâyesi”, (yasamicingida.com), son erişim, 5 Mart 2022.

- Başkanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA) belgeleri.

- Birinci Köy ve Ziraat Kalkınma Kongresi Raporları, Ankara, 1939.

- İlhan Tekeli-Selim İlkin, Cumhuriyetin Harcı, İstanbul, 2004.

- Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Ankara, 2001.

- Nadir Yurtoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Zeytin ve Zeytinyağı Üretimi ile Ticareti Üzerine Tarihsel Bir Bakış (1923-1960)”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl 4, Sayı/No. 1, Bahar 2019.

- O Nuri Koçtürk, Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, İstanbul, 2019

- T.C. Resmi Gazete.