“Hilafet Ordusu mensuplarının ne zaman bizim yerimizi de basıp, yatağımızda bizi boğazlayacağını tahmin edemiyorduk.” (Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı)


Tam 102 yıl önce bugün 18 Nisan 1920’de, Kuvayı Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye kuruldu. Kuvayı Milliye’yi millet, Kuvayı İnzibatiye’yi saray kurdu. Kuvayı Milliye’yi kuranların amacı işgalcilerle savaşarak vatanı, milleti kurtarmaktı, Kuvayı İnzibatiye’yi kuranların amacı ise işgalcilere yaranarak sarayı, sultanı kurtarmaktı. Kurtuluş Savaşı’nda vatanı milleti kurtarmak isteyenlerle sarayı sultanı kurtarmak isteyenler karşı karşıya geldi. Sonuçta vatan, millet kurtuldu, saray sultan kaybetti.

SARAYIN SAVAŞI 

İngiliz işbirlikçisi Saray Hükümeti (Sadrazam Damat Ferit, Padişah Vahdettin), 11 Nisan 1920’de üç koldan Milli Harekete saldırdı.

11 Nisan 1920’de Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Padişah Vahdettin’in onayıyla, “Kuvayı Miliyecilerin katli vaciptir” diyen ihanet fetvası yayınladı. Bu ihanet fetvaları Alemdar ve Takvimi Vekayi gibi gazetelerde yayınlandı, İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya atıldı.

11 Nisan 1920’de Padişah Vahdettin, Damat Ferit Hükümetini onaylayan bir hattı hümayun yayınladı. Padişahın hattı hümayununa göre Milli Hareket, bastırılması gereken bir isyandı.

11 Nisan 1920’de Sadrazam Damat Ferit, Milli Hareketi “fitne” ve “fesat”, Kuvayı Milliyecileri de halifeye başkaldıran “isyancılar” diye adlandıran bir hükümet bildirisi yayınladı. Buna göre pişman olup teslim olan Kuvayı Milliyeciler affedilecek, milli hareketin elebaşları ise en ağır şekilde cezalandırılacaktı.

16 Nisan 1920’de İstanbul’da Divanı Harbi Örfi’nin başına Milli Mücadele karşıtı Nemrut Mustafa Paşa getirildi. Bu mahkeme 11 Mayıs 1920’de Atatürk ve bazı arkadaşlarını gıyaben idama mahkûm etti. Padişah Vahdettin, bu idam kararını 24 Mayıs 1920’de onayladı. (Takvim-i Vekayi, 27.5.1336). Divan-ı Harbi Örfi, 1920 yazında Fevzi Çakmak Paşa’yı, İsmet İnönü’yü, Refet Bele’yi ve çok sayıda Kuvayı Milliyeci subayı gıyaben idama mahkûm edecekti. Bütün bu idamları da Padişah Vahdettin onaylayacaktı.

Damat Ferit Hükümetinin, 8 Nisan 1920’de “paşa” yapıp Balıkesir Mutasarrıflığına atadığı Ahmet Anzavur, Nisan-Mayıs 1920’de İzmit ve Adapazarı’nda Kuvayı Milliye’ye saldıracaktı. Bu sırada ihanet fetvaları, padişah hattı hümayunu, sadrazam bildirisi, idam fermanları ile Anadolu’da Milli Mücadele karşıtı çok sayıda padişahçı/hilafetçi iç isyan çıktı. Kuvayı Milliyeciler, padişahçı/hilafetçi isyancılar tarafından vahşice katledildi.

Nisan 1920’de, Milli Mücadeleye karşı bir iç savaş başlatan Saray Hükümeti, Kuvayı Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) adlı paralı bir düzenli ordu kurdu.

Kuvayı İnzibatiye Kararnamesi (Alemdar gazetesi, 26 Nisan 1920)

Halifenin Ordusu Kuvayı İnzibatiye’nin Kuruluşu


23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin açılmasına 5 gün kala, 18 Nisan 1920’de İstanbul’da Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) kuruldu. Kuvayı İnzibatiye’nin kurulduğu, 23 Nisan 1920 tarihli Takimi Vekayi gazetesiyle halka duyuruldu.

Kuvayı İnzibatiye, Kuvayı Milliye adı altında oluşan “erbabı şekaveti tedip ve tenkil” için kurulmuş seyyar bir orduydu. (Md.1) Kuvayı İnzibatiye doğrudan doğruya Padişah Vahdettin’e bağlıydı. Bu nedenle Kuvayı İnzibatiye’nin bütün paralı subay ve erleri şöyle ant içiyordu. “Velinimetimiz Padişahımız Halifei Müslimin Efendimiz Hazretlerinin ferman ve iradei hümayunları dairesinde sadakatle, istikametle hizmet eyleyeceğime... ve uğru hümayunlarında hayatımı seve seve feda eyleyeceğime ant içerim. Yemin metninde de görüldüğü gibi sadece padişaha bağlı Kuvayı İnzibatiye ordusu, HALİFENİN ORDUSU/HALİFELİK ORUDUSU diye adlandırılacaktı.

Kuvayı İnzibatiye ordusu gönüllü ve paralıydı. Kuvayı İnzibatiye Kararnamesine göre Kuvayı İnzibatiye Tümeni 3 alay ve 1 topçu taburundan oluşacaktı. Her bölük 250 kişi, dört bölük bir tabur, dört tabur bir alay olacaktı. 18 Nisan 1920’de Kuvayı İnzibatiye için, 1.250.836 liralık olağanüstü bir ödenek ayrıldı. Erlere 30, alay komutanlarına 150 lira aylık verilecekti. 1920’de Kuvayı İnzibatiye mensuplarına verilen bu aylık, 1920 yılında İstanbul’un önemli fabrikalarında çalışan bir işçinin aylığından % 20 fazlaydı. Kuvayı İnzibatiye Komutanı, kolordu komutanı yetkisinde olacak ve aylığından başka 500 lira da ek ödenek alacaktı. Kuvayı Milliye ile savaşırken sakat kalacak erlere sakatlık derecelerine göre 10 liradan 300 liraya kadar ve ölenlerin yetimlerine de 400 lira tazminat ödenecekti. Bu miktar subaylarda 1.000 liraya kadar yükseliyordu. Ayrıca sakatlananlara, devlete 20 yıl hizmet etmiş sayılarak emekli maaşları, ölenlerin yetimlerine de yetim maaşları bağlanacaktı. (Takvimi Vakayi No. 3835, Akşam 24 Nisan 1920, Alemdar, Vakit, İleri 25 Nisan 1920, Türk İstiklal Harbi C. 6 s.120)

Damat Ferit, Kuvayı İnzibatiye’yi silahlandırmak için İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığına başvurarak İngiliz kontrolündeki Maçka Silahhanesinden silah ve cephane almak istedi. İstediği verildi. (T. Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da s.58)

Kuvayı İnzibatiye’nin kuruluşunun halka duyurulduğu 23 Nisan 1920’de Sadrazam Damat Ferit, Harbiye Nazır Vekili olarak bütün subaylara yönelik bir genelge yayınladı. Ferit genelgesinde “Padişahın o muazzam tahtı saltanat ve hilafetinin etrafında toplanalım” diyordu. Erden en yüksek rütbeli subaya kadar herkes “padişaha itaat etmekle yükümlüdür” diyordu. “Şanlı Padişahımız Efendimiz Hazretlerine” bağlı olan subayları takdir ediyor, olmayanları askeri görevlerine çağırıyordu.

24 Nisan 1920’de Harbiye Nezareti, ordu mensupları için bir emir yayınladı. Ayrıca ordu mensuplarına bir taahhütname imzalatıldı. Buna göre ordu mensuplarının siyasetle uğraşmaması, görev dışında hiçbir şeyle ilgilenmemesi, padişaha bağlı olması ve padişahın fermanlarına “bütün mevcudiyetleriyle” uymaları istendi.

29 Nisan 1920’de Kuvayı İnzibatiye’ye törenle sancak verildi. 14 Mayıs 1920’de İstanbul Beyazıt Meydanı’nda Kuvayı İnzibatiye’yi “irşad” vaazı verildi. Hafız İsmail Efendi vaazında şunları söyledi: “Yarabbi sen bizi ıslah et! Aramızdaki hainleri güçlü elinle at! Dünyada İngiltere yalnız zafer kazanmayı değil, aşırılıktan kaçınarak zaferini sürekli kılmayı her devletten iyi bilir. Mevcut hükümetin iyi niyet, azim ve sağlamlığından eminiz. Hele içimizdeki vatan ve İngiliz düşmanlarını atalım. Caniler, hainler hak ettikleri cezaları alsınlar. Bakınız ondan sonra daha ne müsaadelere kavuşacağız. Büyük İngiltere ve müttefikleri, buralarda zayıf, silahları elinden alınmış, yoksul bırakılmış bir millet görmek istemezler! Aksine kuvvetli, yükselen... bir Türkiye isterler!” (Sabahattin Özel, Mustafa Kemal Atatürk, Yeni Gerçekler, Yeni Düşünceler, s.154)  Görülen o ki, kurtuluşu İngiliz merhametine sığınmakta gören Hafız İsmail Efendi, bu amaçla kurulan Kuvayı İnzibatiye’yi olabildiğince “irşad” ediyordu.

Kuvayı İnzibatiye’nin Kuvayı Milliye’ye Saldırması


Kuvayı İnzibatiye Komutanlığına 1919’da kısa süre Harbiye Nazırlığı yapan emekli Süleyman Şefik Paşa atandı. Bir süre sonra istifa edecek, yerine Suphi Paşa atanacaktı. Kuvayı İnzibatiye Tümeninin 1. Alayının ilk kafilesi 29 Nisan 1920’de İzmit’e gönderildi. İstanbul’da toplanan Kuvayı İnzibatiyeci subaylar ve erler 500-600 kişilik gruplar halinde İzmit’e sevk edildi. 2. ve 3. Alaylar İzmit’te kuruldu.

Bu sırada Anadolu’daki demiryollarından çekilip İzmit’te toplanan İngiliz birlikleri şehrin belli bölgelerini tel örgülerle çevirdiler. Bazı Ermeni çetelerini de İzmit’in kuzeyine yerleştirdiler. Körfeze de birkaç İngiliz savaş gemisi konuşlandırdılar.

Kuvayı İnzibatiye Tümeni, İzmit’in 2 km doğusuna yerleşti. Kuvayı İnzibatiye Komutanı Süleyman Şefik Paşa, İngilizlerin gözetimi altında İzmit Körfezi’nde demirli Yavuz zırhlısında karargâh kurdu.

13 Mayıs 1920’de Halife/Padişah Vahdetin, henüz daha hiçbir çatışmaya girmemiş olan 16 Kuvayı İnzibatiyeliyi 5.dereceden Mecidiye nişanıyla ödüllendirdi. (Jaeschke, İngiliz Belgeleri, s. 154)

Ali Fuat Cebesoy’un ‘Milli Mücadele Hatıraları’


Bu sırada Sadrazam Damat Ferit, Ahmet Anzavur’u, Kuvayı Seyyare/Kuvayı Muhammediye Komutanlığı görevine getirdi. Anzavur, bir İngiliz torpidosuyla İzmit’e gitti. İzmit’te, Kuvayı İnzibatiye Komutanı Süleyman Şefik Paşa’dan 15.000 lira,2.000 tüfek ve 600 sandık cephane alarak İzmit’ten ayrılıp Adapazarı yakınlarına geçti. Bu sırada civardaki köyleri yağmaladı. Geçtiği yerlerden gönüllüler topladı. 10 Mayıs 1920’de Adapazarı’nı, 13 Mayıs 1920’de Kandıra’yı işgal etti. 15 Mayıs 1920’de kuvvetlerini, bir Kuvayı İnzibatiye birliğiyle takviye ederek Gevye Boğazı’nı ele geçirmek için saldırıya geçti. Üç gün süren kanlı çarpışmalardan sonra Anzavur kuvvetleri bozguna uğrayıp dağıldı. Anzavur’un bu bozgunundan habersiz Sadrazam Damat Ferit, 20 Mayıs 1920’de Anzavur’un zaferini kutlamak için İzmit’e gitti. Anzavur’un yenilip canını zor kurtardığını öğrenen Damat Ferit, hayal kırıklığı içinde İstanbul’a geri döndü.  O çarpışmalarda Kuvayı Milliye kuvvetlerinin başında bulunan Ali Fuat Paşa, hatıralarında, Kuvayı İnzibatiye ile nasıl çarpıştıklarını ayrıntılı olarak anlatmıştır. (Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, s. 422-430)

23 Mayıs 1920’de harekete geçen Ali Fuat Paşa emrindeki milli kuvvetler, Kuvayı İnzibatiye’nin öncü birlikleri ile Anzavur artıklarını bozguna uğratarak Adapazarı’nı ve Sapanca’yı geri aldı. 4 top ve 4 makineli tüfek ele geçirdi. Bu sırada Bolu, Düzce, Hendek isyanları bastırıldı. Yakalanan isyancılardan bazıları Hıyaneti Vataniye Kanunu gereğince idam edildi. (Türk İstiklal Harbi, C.6, s. 129, 111, Cebesoy, s. 430-448)

İngilizler, İzmit etrafına bazı siperler kazarak buralara Kuvayı İnzibatiye’nin 1, 2 ve 3. Alaylarını yerleştirmiş, bunların gerilerine de iki üç İngiliz taburu koymuşlardı. İzmit limanına da birkaç parça İngiliz savaş gemisi yerleştirmişlerdi. Kuvayı İnzibatiye Tümeni, 14 Haziran 1920 sabahı başka bazı kuvvetler, üç piyade alayı, bir süvari birliği, sahra ve dağ toplarıyla İzmit’in doğusundan Kuvayı Milliye üzerine saldırıya geçti. Ali Fuat Paşa komutasındaki milli kuvvetler de Kuvayı İnzibatiye’ye saldırdı. Bu sırada İngiliz birlikleri Kuvayı İnzibatiye’ye yardım etmek için milli kuvvetlere ateş açtı. Birkaç İngiliz uçağı İzmit’e yaklaşan milli kuvvetlerin üzerine bomba attı.

Ancak her şeye rağmen Kuvayı İnzibatiye yenilip dağıldı. Ali Fuat Paşa, 14/15 Haziran gecesi bir baskınla kuzeyden İzmit’e girmeye karar verdi. Fakat kuzeydeki Ermeni çetelerinin direnişi nedeniyle bu mümkün olmadı. Bu sırada İngilizler İzmit’teki çuha fabrikasını topa tutup yıktı. Milli kuvvetlere yenilip dağılan Kuvayı İnzibatiyecilerin büyük bir bölümü İzmit’e doğru kaçarken, bir kısmı da Kuvayı Milliye’ye katıldı. Kuvayı İnzibatiye 2. Alay Komutanının raporuna göre geriye kaçan Kuvayı İnzibatiyecilerin silahları da İngilizlere teslim edildi. Kuvayı İnzibatiye artıkları bir gemiye doldurulup İstanbul’a gönderildi. (Türk İstiklal Harbi, C.6, s. 136; Cebesoy, s. 453-455; Turgut Özakman, Vahdettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele, s. 357)

Kuvayı İnzibatiye Tümeninin 2. ve 3. Alay Komutanları ve 3. Alay 1. Tabur Komutanının savaş raporları, Kuvayı İnzibatiye’nin tüm gücüyle Kuvayı Milliye’ye saldırdığını, sonuna kadar büyük bir inatla savaştığını kanıtlamaktadır. (Türk İstiklal Harbi, 6.C., s.133-136)

Yazımın başında da belirttiğim gibi Kuvayı İnzibatiye halifenin ordusuydu. Nitekim Vahdettin de bu gerçeği açıkça kabul ediyor. Vahdettin, İngilizlere sığınıp Türkiye’den kaçtıktan sonra yayınladığı beyannamesinde Kuvayı İnzibatiye konusunda şöyle diyor: “Bağlı olduğu devleti tanımayan Mustafa Kemal’i tepelemek için üzerine askeri kuvvet gönderilmesine lüzum gösteren hükümete uymamda, (...) meşrutiyet gereklerinden ayrılmamak arzusu ve bazı zorunlu siyasi sebepler etkili olmuştur.” (Özakman, s. 358). Görüldüğü gibi Vahdettin, kendi ifadesiyle “Mustafa Kemal’i tepelemek için” Kuvayı İnzibatiye’nin kurulduğunu ve kendisinin bu ordunun kuruluşunu kabul ettiğini itiraf ediyor.

Sözün kısası, İngilizlerin merhametine sığınan Halife, Padişah Vahdettin, “halifeliği”, ihanet fetvaları, idam fermanları, bildiriler ve Kuvayı İnzibatiye ile Milli Mücadele’ye karşı bir silah olarak kullandı. Kurtuluş Savaşı, İngilizlerle işbirliği içindeki Saray Hükümetinin (Sadrazam Damat Ferit ve Halife, Padişah Vahdettin) açık ihanetine rağmen kazanıldı.

Not: Geçen yıl bu sayfada çıkan Cumhuriyet Devrimiyle ilgili yazılarımı “YAKIN TARİH İÇİN ANAHTAR” adlı kitabımda topladım. “YAKIN TARİH İÇİN ANAHTAR” tüm kitapçılarda...