Eğitim, okul öncesinden yükseköğretime kadar bilimsel karşılığı olmayan siyasi hamlelerle dibe vurdu. “Her ilde bir üniversite” gibi çok sığ bir bakış açısıyla 74 olan üniversite sayısı 3-5 yılda 131’e çıkarılıp içi boşaltıldı. Kampüsü, fakülte binası hatta akademisyeni bile olmayan “Gecekondu Üniversitecikleri!” öğretmenlik, hukuk, tıp, mühendislik, iktisat gibi en yetkin mesleklerin diploma saygınlığını ezip geçti. OECD ülkeleri yükseköğretimde bir öğrenciye yılda 200 bin lira harcarken Türkiye’de yılda 5 bin liraya öğrenci yetiştiren bu sözde üniversiteler, liyakatsizlik anıtı diplomalar dağıttı, dağıtıyor. Hesapsız, kitapsız, vizyonsuz bu yapılanmadan, dünyada saygın bir yeri olan Türk tıp eğitimi en derin yarayı aldı.

HEKİMLER GÖÇÜ

Türkiye’de 1990’ların sonuna kadar 25 olan tıp fakültesi sayısı popülist siyasetle yüzde 488 oranındaki artışla 122’ye çıkarıldı. 2021 YKS’de 16 bin 858 kontenjan açılıp tıp öğrencisi sayısı 100 binleri geçti. 2022 YKS sonunda yani 5 ay sonra onlara 18 bin tıp öğrencisi daha eklenecek. Öğrenci ve fakülte sayısındaki orantısız artış, tıp eğitimi niteliğini düşürdü. Türkiye’de 164 bin 594 hekim, 198 bin hemşire, 32.8 bin diş hekimi var. Avrupa Ortak Referans Çerçevesi çok ileri düzey dil eğitimi C1 seviyesi sertifika almak için Türk hekimler şimdi kıskanç Almanların (!) 1951’de kurduğu Goethe Enstitüsü’nde akın akın Almanca kursuna gidiyor. Pratisyen hekimden profesörüne yurt dışına bu kez Türk işçi değil Türk tıpçı göçü başladı.

TEMİZ KAĞIDIYMIŞ

Sağlık Bakanlığı AB Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nden, ‘Good Standing’ yani ‘İyi Hal Belgesi’ alınması gerekiyor. Bakanlık, “Yurt dışında eğitim ve çalışma amaçlı giden tüm personele verilen bir nevi temiz kağıdı” diye bu belgeyi tanımlıyor. Kafa kağıdı da denilen bu belge ‘diploma tescili, çalışma süresi, disiplin cezası’ gibi bilgiler içeriyor. 2012’de 59 hekim bu iyi hal belgesinden aldı. 2013’te 90, 2014’de 118, 2015’te 150, 2016’da 245, 2017’de 482, 2018’de 802, 2019’da 1047, 2020’de 931, 2021’de 1405 ve 2022’nin daha ilk ayında 197 derken son 10 yılda 5 bin 526 hekimimiz çalışmak için yurt dışına gitti. Gidenler, kağıtüstü tıp fakültesi değil Cerrahpaşa, Çapa, Hacettepe, Akdeniz, Ege Tıp gibi uluslararası saygınlığı olan en iyi tıp mezunları.

İNŞALLAH MAŞALLAH

Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu tıp eğitiminde; Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu ve Tıp Eğitimi Değerlendirme Akreditasyon Derneği’ni muhatap alıyor. Gerçek şu ki Türkiye’deki mevcut 3 tıp fakültesinden sadece 1’inin eğitimi, uluslararası yeterlilik akreditasyonu alabildi. Bir günde 8 tıp fakültesi açmakla övünen AKP iktidarı sadece 1 yıl önce 1 tek hocası hatta fakülte binası bile olmayan tıp fakültesine öğrenci aldı. Okulları bitmeden kazandıkları Onyedi Eylül Tıp’ın bina inşaatları da inşallah maşallah bitecek (!) YÖK raporuna göre yıllık 5 bin 1 liraya üniversite eğitimiyle Türkiye sonuncusu olan Iğdır Üniversitesi, uluslararası tıp fakültesi açmak için daha yeni YÖK’e başvurdu. Sağlık Bilimleri ve Diş Hekimliği fakülteleri zaten var.

BEYAZ GREV

Tıp öğrencilerinden kariyerinin zirvesindeki tıp profesörlerine kadar hekimlerimiz niye gidiyor? Dünya Sağlık Örgütü, ‘Hasta, hasta yakını veya diğer herhangi bir kişi’ diye tanımladığı o herhangi kişilerden, 2021 yılında 364 Türk hekimi hayati risk oluşturan şiddet gördü. Hekimlere karşı işlenen nefret suçları, siyasi ötekileştirmeyle tetiklenirken, susuldu. Can kurtarmak isterken, canlarının derdine düştüler. 24 saati aşan nöbetler, ekonomik sıkıntılar, fiziksel psikolojik şiddet derken dün biten Beyaz Nöbet’in yerini 8 Şubat’ta bu kez Beyaz G(ö)REV alacak. Dövülüp, horlanıp, bıçaklanıp, hayat kurtarırken yumruklanan, gözü oyulan, elleri kesilen meslektaşlarının yaralarını sarmak, hunharca katledilenleri sonsuzluğa uğurlamaktan yoruldular.

GİTTİ, GİDİYOR!

İlkokuldan üniversiteye, uzmanlık, doktora derken bir tıp profesörü 40 yılda yetişiyor. Bu profesör eğer bir devlet üniversitesinde çalışıyorsa bin Euro, vakıfta 10 bin Euro ve Avrupa’da ise 70-80 bin Euro maaş alıyor. Geçinemeyen hekimler muayenehane açmak istedi. Karşılarına 7 yıl önceki Tam Gün Yasası çıktı. Yasaya uyup o zaman 3 ayda muayenehanesini kapatanlar, şimdi açamıyor. Kapatmayanlar hem devlette çalışıp hem özelde hasta bakıyor. Sayısız dava açıldı. Mahkemeler, İzmir’de ‘açılabilir’, İstanbul’da ‘açılamaz’ gibi çelişkili kararlar verdi. Danıştay’a gidildi, olmadı. Profesörler, “Hepsi kapatılsın veya açılsın. 4 bin lira döner sermayeyle artık kimse çalışmaz” diyor. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu acilen bir ortak içtihat oluşturmazsa tıp fakülteleri hoca bulamayacak. Kafa kağıdını alan Türk hekimleri gitti, gidiyor!..