6 maçtır gol yemeyen bir rakibe karşı 59. saniyede golü bulmak, Galatasaray adına rüya gibi bir başlangıçtı. Son haftaların süper kahramanı Boey, direkleri geçemeyen Oliveira’nın işini bu kez şansa bırakmadı, ‘Al da at’ dedi ama gerisi gelmedi.

Galatasaray topu Konyaspor’a o kadar çok bıraktı ki, bunun bedelini Çekiçi’nin müthiş golüyle ödedi. Konya gibi savaşçı, pas yapan ve saha içi paylaşımı tıkır tıkır işleyen bir takıma bu kadar şans tanırsanız olacağı buydu. Direkten dönen iki top ve Muslera, Galatasaray’ın krize girmesini önledi. Şans imdada yetişti ilk yarıda.

Okan Buruk’un takımı büyük takım futbolu oynamıyor. 50 bin taraftarın desteğine rağmen rakibinize baskı kuramıyorsanız, bırakın baskıyı rakibiniz güle oynaya top yapıyorsa burada bir hata var demektir.

Transferlerle kendisinden geçen taraftarlar için dünkü oyun en önemli uyarı olmuştur. Çünkü bu oyunla şampiyonluk hayal edemezsiniz.

Torreira dışında defansif yönü olan orta saha yok. O da her yere yetişmeye çalışmaktan helak oluyor. Mertens’in 10 numara pozisyonunda ciddi zaafları var. Pas trafiğini yönetemiyor. Geçiş hücumları Oliveira’nın ayağına bakıyor sadece. Böyle olunca da kırılgan bir takım izliyoruz, oyuna hükmedemiyor. Takım oyunu olmayınca da iş bireysel yeteneklere kalıyor. Yusuf Demir ve Icardi ile oyun biraz hareketlense de yine o alışık olduğumuz telaş havası var. Icardi’nin de zamana!

Oliveira en iyi bildiği şeyi yapıp defansı düşüren pası atıyor, Dubois’in ortasıyla günü kurtaran gol geliyor. Sağ bek olarak alınan Dubois, hücum katkısı sıfır Van Aanholt’un yerine oynamalı bence. Daha faydalı olacağa benziyor.

Aslan günü kurtardı ama bu oyun ümit vermiyor.